Sabah çocuğunuzu okula uğurlarken aklınızdan neler geçiyor? Kahvaltısını yaptı mı, ödevini unuttu mu, öğretmeniyle arası iyi mi… Peki hiç düşündünüz mü, çocuğunuz sırt çantasına defterleri ve kalemleriyle birlikte hangi görünmeyen yükleri koyuyor? Arkadaş grubuna kabul edilmeme korkusu, teneffüste itilip kakılma endişesi, telefonuna düşen alaycı mesajlar… Çocuklarımız sadece ders değil, sosyal sınav da veriyor. Ve ne yazık ki bu sınavın adı çoğu zaman akran zorbalığı oluyor.
Sessiz Çığlıklar
Çoğu zaman çocuklarımız başlarına geleni anlatmıyor. Utanıyorlar, suçluluk duyuyorlar, “ya annem kızarsa” ya da “öğretmenim inanmazsa” diye düşünüyorlar. İşte o an sessiz çığlık başlıyor. Evde odasına çekilen, derslere ilgisini kaybeden, sabahları okula gitmek istemeyen çocuk aslında bize bir şey anlatmaya çalışıyor. Ama biz yetişkinler çoğu zaman bu sessiz çığlığı duymakta geç kalıyoruz.
Veliler için en büyük tehlike şu cümlede gizli: “Bizim çocuk yapmaz.” Her anne baba, kendi çocuğunu yalnızca kurban olarak görmek istiyor. Oysa gerçek şu ki her çocuk bir gün kurban, başka bir gün tanık, bazen de zorba olabilir. Bu döngüden çıkışın ilk adımı, “bizim çocuk da yapabilir” diyebilmektir. Çünkü farkındalık başlamadan çözüm de başlamıyor.
Öğretmenin Gözü, Sınıfın Nabzı
Bir öğretmen için zorbalığı fark etmek bazen en zor işlerden biridir. Çünkü bu olaylar çoğu zaman sınıfın en kuytu köşesinde, teneffüsün kalabalığında veya sosyal medyada gerçekleşir. Öğretmen, sınıfta sadece ders anlatmaz; aynı zamanda bir gözlemcidir, sınıfın nabzını tutan kişidir. Bir öğrencinin göz göze gelmekten kaçınması, teneffüste yalnız kalması ya da ders başarısındaki ani düşüş, aslında görünmeyen bir çatışmanın işaret fişeği olabilir.
Öğretmenlerin sorumluluğu ağır, ama imkânsız değil. Basit bir empati çalışması, küçük bir grup etkinliği, sınıfta dayanışmayı teşvik eden uygulamalar büyük fark yaratabilir. Öğrencilere “hepimiz farklıyız ama birlikte güçlüyüz” mesajı verildiğinde, zorbalığın kök salacağı zemin daralır.
Velilerin En Büyük Yanılgısı
Her anne baba çocuğunu korumak ister. Ama çoğu kez bu koruma duygusu, gerçeği görmemizi engeller. “Bizim çocuk yapmaz” demek, sorunu yok saymaktan başka bir şey değildir. Gerçek şu ki: her çocuk bir gün zorbalığın kurbanı olabilir; bir gün de farkında olmadan zorbalık yapabilir.
Zorbalık yapan çocuk kötü niyetli olduğu için değil, duygularını ifade etmeyi bilmediği, öfkesini kontrol edemediği ya da ilgi görme ihtiyacını yanlış yöntemlerle karşıladığı için böyle davranır. O yüzden velinin görevi sadece “çocuğum zarar görüyor mu?” diye bakmak değil, “çocuğum zarar veriyor olabilir mi?” sorusunu da kendine sormaktır.
Velinin Rolü: Görmek ve Yanında Durmak
Veliler için en önemli görev, çocuklarını dikkatle dinlemek. Çocuğunuz eve geldiğinde sadece “ödevini yaptın mı?” diye sormak yetmez. “Bugün teneffüste kimlerle oynadın?”, “Kendini nasıl hissettin?” gibi sorular çocuğun iç dünyasına açılan kapılar olabilir. Çocuğun anlattıklarını küçümsemek yerine, onu ciddiye almak; çözümü ertelemek yerine birlikte yollar aramak güven duygusunu pekiştirir.
Ayrıca unutmamalıyız ki, zorbalığı sadece kurban değil, zorba çocuk da yaşar. Bir çocuğun başkasına zarar vermesi, aslında onun da içinde çözülememiş duyguların işaretidir. Velinin görevi, bu davranışı görmezden gelmek değil, çocuğunu doğru yönlendirmektir.
Toplumsal Bir Sınav
Akran zorbalığı, yalnızca bireysel bir sorun değil, toplumsal bir sınavdır. Çünkü okul, hayatın küçük bir provasından ibarettir. Çocuğun okulda öğrendiği ilişki biçimleri, yarının iş hayatına, aile yaşamına, toplumla kuracağı bağlara taşınır. Eğer çocuk zorbalığın normal olduğunu öğrenirse, büyüdüğünde bu davranış biçimini sürdürür. Eğer tanık olduğu zorbalığa sessiz kalırsa, yetişkin olduğunda haksızlık karşısında da sessiz kalır.
Bu yüzden çözüm sadece okulda değil, evde, sokakta, toplumun her köşesinde aranmalıdır. Medyanın, sivil toplumun, eğitim politikalarının da bu konuda sorumluluk alması gerekir.
Ne Yapabiliriz?
-
Dinlemek: Çocuğunuzu her gün düzenli dinleyin, duygularına alan açın.
-
Fark Etmek: Küçük davranış değişikliklerini önemseyin; sessizlik çoğu zaman en büyük alarmdır.
-
Model Olmak: Çocuğunuza empatiyi sözle değil, davranışla gösterin.
-
İşbirliği: Veliler, öğretmenler ve okul yönetimi birlikte hareket ettiğinde gerçek çözüm mümkün olur.
-
Siber Güvenlik: Çocukların sosyal medya kullanımını yakından takip edin, dijital zorbalığın farkında olun.
Son Söz
Okullar açıldı, çantalar hazırlandı. Ama gelin bu yıl çocuklarımızın sırtına defterlerle birlikte görünmeyen yükler koymayalım. Onları yalnızca derslerde değil, ilişkilerinde de destekleyelim. Çünkü bir çocuğun kırılan kalbi, hiçbir zaman bir sınav kâğıdındaki yanlış kadar kolay onarılamıyor. Akran zorbalığı, hepimizin sınavı. Ve bu sınavda geçer not almak, geleceğimizin en değerli yatırımıdır.


