Pazartesi, Ekim 20, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Çantamızdaki Görünmeyen Yük: Akran Zorbalığı

Sabah çocuğunuzu okula uğurlarken aklınızdan neler geçiyor? Kahvaltısını yaptı mı, ödevini unuttu mu, öğretmeniyle arası iyi mi… Peki hiç düşündünüz mü, çocuğunuz sırt çantasına defterleri ve kalemleriyle birlikte hangi görünmeyen yükleri koyuyor? Arkadaş grubuna kabul edilmeme korkusu, teneffüste itilip kakılma endişesi, telefonuna düşen alaycı mesajlar… Çocuklarımız sadece ders değil, sosyal sınav da veriyor. Ve ne yazık ki bu sınavın adı çoğu zaman akran zorbalığı oluyor.

Sessiz Çığlıklar

Çoğu zaman çocuklarımız başlarına geleni anlatmıyor. Utanıyorlar, suçluluk duyuyorlar, “ya annem kızarsa” ya da “öğretmenim inanmazsa” diye düşünüyorlar. İşte o an sessiz çığlık başlıyor. Evde odasına çekilen, derslere ilgisini kaybeden, sabahları okula gitmek istemeyen çocuk aslında bize bir şey anlatmaya çalışıyor. Ama biz yetişkinler çoğu zaman bu sessiz çığlığı duymakta geç kalıyoruz.

Veliler için en büyük tehlike şu cümlede gizli: “Bizim çocuk yapmaz.” Her anne baba, kendi çocuğunu yalnızca kurban olarak görmek istiyor. Oysa gerçek şu ki her çocuk bir gün kurban, başka bir gün tanık, bazen de zorba olabilir. Bu döngüden çıkışın ilk adımı, “bizim çocuk da yapabilir” diyebilmektir. Çünkü farkındalık başlamadan çözüm de başlamıyor.

Öğretmenin Gözü, Sınıfın Nabzı

Bir öğretmen için zorbalığı fark etmek bazen en zor işlerden biridir. Çünkü bu olaylar çoğu zaman sınıfın en kuytu köşesinde, teneffüsün kalabalığında veya sosyal medyada gerçekleşir. Öğretmen, sınıfta sadece ders anlatmaz; aynı zamanda bir gözlemcidir, sınıfın nabzını tutan kişidir. Bir öğrencinin göz göze gelmekten kaçınması, teneffüste yalnız kalması ya da ders başarısındaki ani düşüş, aslında görünmeyen bir çatışmanın işaret fişeği olabilir.

Öğretmenlerin sorumluluğu ağır, ama imkânsız değil. Basit bir empati çalışması, küçük bir grup etkinliği, sınıfta dayanışmayı teşvik eden uygulamalar büyük fark yaratabilir. Öğrencilere “hepimiz farklıyız ama birlikte güçlüyüz” mesajı verildiğinde, zorbalığın kök salacağı zemin daralır.

Velilerin En Büyük Yanılgısı

Her anne baba çocuğunu korumak ister. Ama çoğu kez bu koruma duygusu, gerçeği görmemizi engeller. “Bizim çocuk yapmaz” demek, sorunu yok saymaktan başka bir şey değildir. Gerçek şu ki: her çocuk bir gün zorbalığın kurbanı olabilir; bir gün de farkında olmadan zorbalık yapabilir.

Zorbalık yapan çocuk kötü niyetli olduğu için değil, duygularını ifade etmeyi bilmediği, öfkesini kontrol edemediği ya da ilgi görme ihtiyacını yanlış yöntemlerle karşıladığı için böyle davranır. O yüzden velinin görevi sadece “çocuğum zarar görüyor mu?” diye bakmak değil, “çocuğum zarar veriyor olabilir mi?” sorusunu da kendine sormaktır.

Velinin Rolü: Görmek ve Yanında Durmak

Veliler için en önemli görev, çocuklarını dikkatle dinlemek. Çocuğunuz eve geldiğinde sadece “ödevini yaptın mı?” diye sormak yetmez. “Bugün teneffüste kimlerle oynadın?”, “Kendini nasıl hissettin?” gibi sorular çocuğun iç dünyasına açılan kapılar olabilir. Çocuğun anlattıklarını küçümsemek yerine, onu ciddiye almak; çözümü ertelemek yerine birlikte yollar aramak güven duygusunu pekiştirir.

Ayrıca unutmamalıyız ki, zorbalığı sadece kurban değil, zorba çocuk da yaşar. Bir çocuğun başkasına zarar vermesi, aslında onun da içinde çözülememiş duyguların işaretidir. Velinin görevi, bu davranışı görmezden gelmek değil, çocuğunu doğru yönlendirmektir.

Toplumsal Bir Sınav

Akran zorbalığı, yalnızca bireysel bir sorun değil, toplumsal bir sınavdır. Çünkü okul, hayatın küçük bir provasından ibarettir. Çocuğun okulda öğrendiği ilişki biçimleri, yarının iş hayatına, aile yaşamına, toplumla kuracağı bağlara taşınır. Eğer çocuk zorbalığın normal olduğunu öğrenirse, büyüdüğünde bu davranış biçimini sürdürür. Eğer tanık olduğu zorbalığa sessiz kalırsa, yetişkin olduğunda haksızlık karşısında da sessiz kalır.

Bu yüzden çözüm sadece okulda değil, evde, sokakta, toplumun her köşesinde aranmalıdır. Medyanın, sivil toplumun, eğitim politikalarının da bu konuda sorumluluk alması gerekir.

Ne Yapabiliriz?

  • Dinlemek: Çocuğunuzu her gün düzenli dinleyin, duygularına alan açın.

  • Fark Etmek: Küçük davranış değişikliklerini önemseyin; sessizlik çoğu zaman en büyük alarmdır.

  • Model Olmak: Çocuğunuza empatiyi sözle değil, davranışla gösterin.

  • İşbirliği: Veliler, öğretmenler ve okul yönetimi birlikte hareket ettiğinde gerçek çözüm mümkün olur.

  • Siber Güvenlik: Çocukların sosyal medya kullanımını yakından takip edin, dijital zorbalığın farkında olun.

Son Söz

Okullar açıldı, çantalar hazırlandı. Ama gelin bu yıl çocuklarımızın sırtına defterlerle birlikte görünmeyen yükler koymayalım. Onları yalnızca derslerde değil, ilişkilerinde de destekleyelim. Çünkü bir çocuğun kırılan kalbi, hiçbir zaman bir sınav kâğıdındaki yanlış kadar kolay onarılamıyor. Akran zorbalığı, hepimizin sınavı. Ve bu sınavda geçer not almak, geleceğimizin en değerli yatırımıdır.

İpek Ertel
İpek Ertel
İpek Ertel, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünü şeref derecesi ile tamamlamıştır. Psikolojik danışman ve yazar olarak psikoterapi ve akademik çalışmalar alanında deneyimler kazanmıştır. Ertel, eğitim hayatı boyunca çeşitli okullarda okul psikolojik danışmanı olarak stajlar yapmış, bunun yanı sıra bireysel ve grup danışmanlığı alanlarında da uygulamalarda bulunmuştur. Bütün bunlar ışığında gerek teorik gerekse uygulama alanında kendisine sunulan alt yapılar doğrultusunda birçok deneyim kazanmıştır. Mezun olduktan sonra ise içinde bulunduğu araştırma projeleri ve gönüllü olarak katıldığı takım etkinlikleri ile alanına katkı sunmaya devam etmiştir. Bu doğrultuda Muğla Üniversitesi Dr. Öğrt. Üyesi Sergender Sezer ile “Bir İktidar ve Meşrulaştırma Aracı Olarak Flört Şiddeti: Kötekli Mahallesi Örneği” adlı saha araştırmasını gerçekleştirmiştir. Gönüllülük projeleri kapsamında ise Covid-19 sürecinde ve İzmir depremi sonrasında E-psikoterapist aracılığıyla gönüllü psikolojik danışman olarak aktif danışan takibi yapmıştır. Bir dönem, Muğla Yarın Gazetesi’nde de köşe yazarlığı yaparak psikolojiyi herkes için anlaşılır hale getirmeyi misyon edinmiştir. 2020 yılından bu yana profesyonel olarak; yetişkin, ergen, aile ve çiftler ile online ve yüz yüze psikoterapi süreci yürütmektedir. Uzmanlık alanını nitelikli kılmak adına; Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi, Bilişsel Davranışçı Terapi eğitimlerini tamamlamış, aynı zamanda bütüncül yaklaşımı da benimsemektedir. Kaygı bozuklukları (özgül fobiler, sınav kaygısı, gelecek kaygısı vb.), depresyon, iletişim becerileri, manipülasyon ve süregelen ilişkisel sorunlar, sınır belirleme ve hayır diyememe, mükemmeliyetçilik, öfke kontrolü ve stres yönetimi, öz güven ve öz saygı geliştirme alanlarında yetkinliği bulunmaktadır. “Yaşadığı topluma dokunan bir el olma” anlayışı ile hem danışanlarının yararını gözetmeyi hem de kendisini sürekli geliştirmeyi amaçlayan İpek Ertel, dijital mecralarda düzenli olarak psikoloji ve kişisel gelişim üzerine yazılar kaleme almaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar