“Bazen bir işi yapmak için motivasyona ihtiyaç yoktur. O işi bir sorumluluk olarak kabul edip harekete geçmek gerekir.”
Hayatta çoğu zaman bir şeyi yapmak için içsel bir kıvılcım, bir istek ya da dışarıdan gelen bir teşvik bekleriz. Buna “motivasyon” diyoruz. İster sabah erken kalkmak olsun, ister uzun vadeli bir hedefe doğru çalışmak… Motivasyon, harekete geçmemizi sağlayan görünmez bir itici güçtür. Ancak her zaman elimizin altında hazır bulunmaz. Hatta bazen en çok ihtiyacımız olduğunda bir türlü gelmez.
İşte tam bu noktada önemli bir soru belirir: “Bir işi yapabilmek için gerçekten her zaman motive olmamız gerekir mi?” Belki de motivasyon her zaman gerekli değildir. Belki de bazı eylemler, sadece yapılması gerektiği için yapılmalıdır. Tıpkı diş fırçalamak, faturaları ödemek ya da bazen sadece güne devam edebilmek gibi… Hayatın belirli alanlarında, motivasyona değil, kararlılığa ve sorumluluk’a da ihtiyaç duyarız.
İçsel ve Dışsal Motivasyon ile Sorumluluğun Verdiği Zorunluluk Arasındaki Fark
Psikolojide içsel motivasyon, bireyin bir eylemi yalnızca o eylemin kendisinden zevk aldığı ya da ilgi duyduğu için gerçekleştirmesidir. Örneğin resim yapmak ya da yürüyüşe çıkmak, sadece keyif almak için yapılır. Çoğu zamanda bu motivasyon türüyle bir şeyler yapmak isteriz.
Öte yandan, dışsal motivasyon, bir ödül kazanmak ya da bir durumdan kaçınmak için davranışı gerçekleştirmeyi ifade eder. Örneğin, not almak için ders çalışmak ya da maaş için iş yapmak bu kategoriye girer.
Kavramsal olarak, içsel motivasyon bireyin içsel tatminini ön planda tutarken; dışsal motivasyon, ödül, tanınma ya da ceza gibi dışsal etkenlere bağlıdır.
Belirlediğimiz bir amaç olsun ve bu amaca giden bir yol çizelim. Bu amaç, bizim isteklerimize hizmet eden bir hedef olduğu için, odaklanmamız gereken nokta aslında amaca giden yolun kendisi olmalıdır. Çünkü hedef, yolculuğun sonunda bizi bekleyen bir ödül gibidir; ancak o ödüle ulaşabilmek için geçen süreç, hem motivasyonumuzun hem de disiplin ve sorumluluk bilincimizin sınandığı yerdir.
Bu yol iki şekilde karşımıza çıkabilir:
-
Tamamen kendi isteklerimiz doğrultusunda, bize keyif veren yolculuk. Bu durumda içsel motivasyonumuz güçlü olur ve sürecin kendisinden haz alırız.
-
Yalnızca sonucun cazip olduğu, fakat o sonuca ulaşmak için katlanmamız gereken zorluklarla dolu bir yol. İşte bu ikinci durumda, motivasyon her zaman yeterli olmayabilir. Çünkü motivasyon, duygularımıza bağlı olarak dalgalanan bir güçtür. Duygular değiştiğinde motivasyonda azalır.
Bu noktada zorlanmalar başlar ve kendini çeşitli şekillerde gösterir: isteksizlik, erteleme davranışı, vazgeçiş gibi. Bu nedenle, yolda katlanmak zorunda olduğumuz aşamalar, aslında disiplinin devreye girdiği noktadır. Disiplin, duyguların gelip geçici olduğu gerçeğini kabul ederek, harekete geçmeyi zorunluluk haline getirmektir. Çünkü bazen motivasyon bizi başlatmaz; ama sorumluluk ve disiplin, motivasyonun gelmeyeceği anlarda bile bizi yolda tutar.
Başarıya Giden Yolda Kritik Fark
Başarıya giden yolda asıl kritik fark şudur: Motivasyon başlatır, disiplin bitirir. Amaca ulaşmak isteyen kişi, yolda her an keyif almak yerine, sürecin zorluklarını da hedefin bir parçası olarak görmelidir. Bu bakış açısı, ertelemeyi azaltır ve sürdürülebilir ilerlemenin temelini atar.
Sorumluluk ve Disiplin: Zorunluluk Temelli Eylemler
Sorumluluklarımızın çoğunu aslında biz seçeriz. Bu seçimleri yaparken genellikle bir isteğimiz, ilgimiz ya da motivasyonumuz vardır; çünkü motivasyon, seçimlerimizi yönlendiren güçlü bir etkendir. Ancak yaşam her zaman dengeli ilerlemez. Bazen başlangıçta sahip olduğumuz motivasyon kaybolabilir ya da hiç gelmeyebilir. Oysa motivasyon, eylemin kendisi değildir; eyleme geçmemizi kolaylaştıran bir araçtır.
Gerçekte ilerlemenin anahtarı, motivasyonun gelmesini beklemek değil, harekete geçmektir. Çünkü çoğu zaman motivasyon, hareketin ardından gelir; bekleyerek değil, yaparak oluşur. Disiplin ve sorumluluk bilinci ise bu noktada devreye girer: İstek olmasa bile, sorumluluğu bilerek attığımız adımlar, bizi hedefe götürür.
Motivasyonu bir ön koşul olarak değil, sürecin doğal bir parçası olarak görmek gerektiğini ve motivasyonun gelmediği koşullarda sorumluluk bilincinin işimize yarayacağını öğrendik.
Bazen sorumluluklarımızı bile erteleme davranışında bulunabiliyoruz. Erteleme, bir işi yapma niyetine sahip olup da bilinçli olarak bunu gereksiz yere geciktirme davranışıdır. Bu durum, bireyin moral sorumluluğunu ihmal etmesine ve eyleme geçmekte zorlanmasına yol açabiliyor.
İslam Üniversitesi öğrencileri üzerinde yapılan bir araştırmada, sosyal sorumluluk yükseldikçe erteleme davranışının azaldığı ve başarı motivasyonunun arttığı gözlemlenmiştir. Yani daha güçlü bir sorumluluk bilinci, erteleme eğilimini etkili şekilde azaltabiliyor.
Sonuç
Bazı eylemler motivasyona dayanmaz; sorumluluk ya da disiplin gerektirir. Bu tip davranışlar, bireyin istek duymasa da görev bilinciyle hareket etmesini sağlar. Disiplin, özellikle motivasyon dalgalı olduğunda yapılan eylemleri destekler; istikrarlı davranışların oluşmasında kritik rol oynar. Bu noktada yapılan araştırmalar, öz disiplinin otokontrolü güçlendirdiğini, böylece motivasyon eksikliğinde bile eyleme geçmeyi mümkün kıldığını gösteriyor. Yapılan bir deneyde de katılımcılar, disiplin hissi teşvik edildiğinde erteleme davranışının azaldığını ve otonom motivasyonlarının arttığını deneyimlemiştir.


