Cinsellik, biyolojik, psikolojik, sosyal, ahlaki, geleneksel, dini ve ekonomik birçok faktörü kapsayan çok yönlü ancak karmaşık bir bütündür. Cinsellik, toplum içinde hem en çok merak edilen hem de en fazla halının altına süpürülen konulardan biridir. Herkesin bildiğini sandığı ancak derinlerde çok az kişinin gerçekten anladığı bir alandır. Özellikle cinsellik ve kadın kavramı bir araya geldiğinde, Türk toplumsal normlarında bu durum çoğu zaman ayıplanan, gizlenen ve yalnızca evlilik içinde meşru görülen bir olgu haline gelir.
Cinselliğin partnerler arasında kurduğu bağ, sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik bir yakınlık yaratır. Bu bağ, ilişkinin derinleşmesini ve stresle başa çıkma kapasitesinin artmasını sağlar. Ancak aynı zamanda, bu güçlü dürtü ilişkilerin en yıkıcı faktörlerinden biri hâline de gelebilir. İşte bu yazı, özellikle “kadın neden aldatır?” sorusunun psikolojik ve toplumsal dinamiklerine ışık tutmayı amaçlamaktadır.
Kadınlarda Aldatma Davranışının Dinamikleri
Literatürde, kadınların aldatma davranışına ilişkin araştırmalar erkeklere kıyasla daha sınırlıdır. Ancak mevcut çalışmalar, cinsel doyumsuzluk, iletişim eksikliği ve duygusal ihmal gibi faktörlerin kadınlarda aldatma eğilimini artırdığını göstermektedir. Hasdemir’in yaptığı araştırmalarda da, iletişim ile cinsel tatmin arasındaki güçlü paralellik dikkat çekmektedir.
Evli bireylerle yapılan çalışmalarda, cinsel doyum arttıkça evlilik uyumunun da arttığı, aynı şekilde evlilik uyumu güçlendikçe cinsel tatminin yükseldiği bulunmuştur. Buna karşılık, cinsel işlev bozukluklarının ve tatminsizliğin yüksek olduğu ilişkilerde iletişim kalitesi olumsuz etkilenmektedir.
Psikolojik Perspektiften Aldatma
Kadınlarda aldatmanın temelinde sıklıkla duygusal ihtiyaçların karşılanmaması yatar. Freud’a göre insan davranışlarının temelinde cinsellik ve haz arayışı bulunur. Maslow ise ihtiyaçlar hiyerarşisinde “sevgi ve aidiyet”i üçüncü basamakta konumlandırarak bu alanın önemini vurgular. Bu iki bakış açısını birleştirdiğimizde, kadınlarda görülen aldatmanın çoğunlukla istenme arzusu ve sevgi ihtiyacının karşılanmamasından kaynaklandığı söylenebilir.
Bu durum, elbette aldatmayı mazur göstermez. Ancak davranışın kökenini anlamak, bireyi yargılamaktan çok, ilişkideki kopuklukların kökenine inmeye yardımcı olur. Kadınlar genellikle duygusal aldatma ile başlayan bir süreçte zamanla bedensel aldatmaya yönelirler. Erkekler ise çoğunlukla bedensel aldatma eğilimindedir ve duygusal bağ kurmazlar. Bu nedenle kadınlar için duygusal ihanet, erkekler için fiziksel ihanet kadar yıkıcı olabilir.
Teknolojinin Etkisi: Dijital Sadakatsizlik
Günümüzde sosyal medya ve iletişim teknolojilerinin gelişimi, ilişkilerde yeni sadakatsizlik biçimleri yaratmıştır. Artık “benching” (birini yedekte tutmak) ya da “cushioning” (ilişkinin kötüye gideceğini düşünerek alternatiflerle iletişimde kalmak) gibi kavramlar, duygusal sadakatsizliği maskeler hâle gelmiştir. Bu davranışlar, sadakatsizliği normalleştiren ve masumlaştıran kavramsal örtülerdir.
Modern çağda hızlı tüketim kültürü sadece yiyecek veya moda alanlarında değil, duygular ve ilişkilerde de kendini gösterir. Kadınlar ve erkekler, kısa sürede tatmin olma arzusu ile sürekli yenilik peşinde koşarken ilişkilerindeki duygusal bağlılığı zayıflatırlar.
Kadınlarda Sadakatsizlik ve Görülme İhtiyacı
Araştırmalar, kadınların aldatma davranışına genellikle duygusal nedenlerle yöneldiğini ortaya koymaktadır. Kadın, partnerinin hayatında “görülmek” ister. İhmal edildiğini, değersiz hissettiğini veya duygusal olarak yalnız kaldığını fark ettiğinde, bir süre sonra görülmeyi vaat eden bir figüre yönelebilir. Bu davranış, “doğru” ya da “yanlış” etiketiyle değil, psikolojik bir ihtiyaç düzeyinde anlaşılmalıdır.
Kadın için ilişki, yalnızca bir birliktelik değil, aynı zamanda kendini değerli hissettiği bir alan olmalıdır. Bu alan zedelendiğinde, partnerin ilgisizliği, eleştirileri ya da duyarsızlığı kadında içsel bir boşluk yaratır. Bu boşluk, yanlış kişilerle doldurulmaya çalışıldığında aldatma davranışı gelişebilir.
Modern İlişkilerde Değişen Sadakat Anlayışı
Toplumsal dönüşüm, kadının eğitim düzeyinin yükselmesi ve ekonomik özgürlüğünün artmasıyla birlikte ilişkilere dair beklentileri de değiştirmiştir. Kadınlar artık duygusal doyum ve saygı arayışında daha bilinçli bir konumdadır. Bu da ilgisizliğe, değersiz hissetmeye veya sevgisizliğe karşı terk etme davranışını daha yaygın hale getirmiştir.
Günümüzde sadakat, sadece fiziksel bağlılıkla değil, duygusal yakınlık, empati, iletişim ve karşılıklı saygı ile tanımlanmalıdır. “Günün nasıldı?” sorusu, bir demet çiçekten çok daha anlamlıdır. Partnerin hobilerine destek olmak, çabasını fark etmek, sadece “ellerine sağlık” demek bile ilişkideki bağın güçlenmesine katkı sağlar.
Sonuç: Görülmek ve Anlaşılmak İhtiyacı
Sadakatsizlik, ne kadın ne erkek için doğru bir davranıştır. Ancak bu davranışın temelinde, çoğu zaman duygusal yoksunluk, anlaşılmama hissi ve bağ kurma ihtiyacı yatar. Kadın, partneri tarafından görülmediğinde, bir noktadan sonra başkası tarafından görülmeye yönelir.
Bir ilişkide en büyük yanılgı, partnerin duygusal ihtiyaçlarını görmezden gelmektir. İlişkiler emek ister; sevgi, dikkat ve anlayışla beslenir. Bu yüzden, partnerinizin hayatındaki yeri “bir görev” değil, bir sevgi göstergesi olmalıdır. Çünkü sevgi, emekle görünür, ilgisizlikle kaybolur.
