Çarşamba, Kasım 5, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Beklentilerin Gücü: Zihinsel Senaryolardan Gerçek Davranışlara

Hiç fark ettiniz mi? Sürekli bir beklenti döngüsünün içerisindeyiz. Aşk, kariyer, sosyal yaşam, arkadaşlıklar…
Ruhumuz bir ağaç ise, dallarımızda beklenti sayesinde filizlenir. Her beklentinin ışığa, ilgiye ve karşılık bulmaya ihtiyacı vardır. Sevildikçe ve değer gördükçe o filizlenen çiçekler ruhumuzu bahara dönüştürür; ancak karşılık bulamadıkça ruhumuz grileşir.

Hayatımızın her alanında beklenti bize eşlik eder. Ailemizden sevgi ve değer görmeyi, başarılarımızın takdir edilmesini, partnerimizden incelik ve aşkı bekleriz. Arkadaşlarımızdan hem güzel zaman geçirmeyi hem de zor zamanlarımızda yanımızda olmalarını isteriz.
Ektiğimiz çiçeğin güzel açmasını, aldığımız kıyafetin üzerimizde şık durmasını, hatta yoldan geçerken selam verdiğimiz teyzenin bize karşılık vermesini bile bekleriz.

Beklenti üzerinden senaryolar yazarız. İlham perimiz geçmişten gelirken, hikâyemiz gelecekte sahnelenir. Olaylar yaşanmadan önce bile, kimin ne diyeceğini, nasıl davranacağını, bizim nasıl hissedeceğimizi planlarız. Bu senaryolarda hem yazar, hem yönetmen hem de başrol bizizdir. Fakat hayat, çoğu zaman bizim yazdığımız senaryoya sadık kalmaz.

Peki, bu kadar tanıdık olan bu kavram nedir, nasıl işler ve neden bazen bizi mutlu ederken bazen de hayal kırıklığına uğratıp hayatın sert duvarına çarpmamızı sağlar?

Beklentinin Tanımı ve Kökleri

Beklenti, bireyin gelecekte meydana gelmesini umduğu ya da olacağını öngördüğü bir duruma yönelik zihinsel ve duygusal bir hazırlık hâlidir.
Yani kişi, geleceğe dair bir olasılığa anlam yükler ve bu olasılığın gerçekleşeceğine dair içinde bir bekleme, umut etme veya kaygı duyma hâli yaşar.

Ancak bu durumun kökleri geçmişte atılmıştır. Geçmişte yaşadıklarımız, bugün ne beklediğimizi belirler.

Beklentiye Yüklediğimiz Anlamlar

Tüm bu beklentiler aslında olayların kendisinden çok, onlara yüklediğimiz anlamdan kaynaklanır.
Beklediğimiz şeyin arkasında çoğu zaman “değer görme”, “önemsenme” ya da “sevilme” ihtiyacı vardır.

Bu nedenle bir beklenti karşılanmadığında, yalnızca bir olayın gerçekleşmemesine değil, aynı zamanda içimizdeki bu temel duygusal ihtiyaçların karşılanmamasına da üzülürüz.
İşte tam da bu noktada bilişsel psikolojinin bakış açısı devreye girer. Çünkü beklentilerimizi şekillendiren şey çoğu zaman gerçeklik değil, olaylara yüklediğimiz anlam ve zihnimizdeki kalıplardır.

Zihinde Akan Otomatik Düşünceler

Bu anlam yüklemeleri zamanla düşünce biçimimizi şekillendirir. Bir olay yaşandığında, çoğu zaman farkında olmadan onu geçmiş deneyimlerimiz, inançlarımız ve duygularımız üzerinden yorumlarız.

Bu durum otomatik düşünceler ile açıklanır.
Bilişsel psikolojiye göre, otomatik düşünceler zihnimizden hızla geçen, çoğu zaman sorgulamadan inandığımız içsel cümlelerdir.

Örneğin, beklediğimiz bir davranışı göremediğimizde “Demek ki beni önemsemiyor” ya da “Yine değer görmedim” gibi düşünceler aklımızdan geçebilir.

Zihnin Sessiz İnançları: Şemalar

Bu düşünceler kısa vadede geçici görünse de sürekli tekrarlandığında şemalar dediğimiz daha derin inanç sistemlerini oluşturur.
Şemalar, dünyayı, kendimizi ve diğer insanları nasıl gördüğümüzü belirleyen zihinsel kalıplardır.

Eğer geçmişte yeterince değer görmemişsek, “Ben değersizim” şeması gelişebilir ve bu şema gelecekteki beklentilerimizi de şekillendirir.
Böylece her ilişki, her durum bu inanç filtresinden geçer.

Beklentinin Gerçeğe Dönüşü: Kendini Gerçekleştiren Kehanet

İşte tam da bu noktada, zihnimizdeki şemalar ve otomatik düşünceler yalnızca beklentilerimizi şekillendirmekle kalmaz, davranışlarımızı da etkiler.

Bir şeyin olacağına ya da olmayacağına dair güçlü bir inanç geliştirdiğimizde, farkında olmadan o inanca uygun biçimde davranmaya başlarız.
Atalarımızın dediği gibi: “Bir şeyi kırk kere söylersen o şey olur.”

Kendini gerçekleştiren kehanet kavramı içinde aynı şey geçerlidir.
Yani beklentilerimiz, yalnızca inandığımız için gerçeğe dönüşebilir.

Olumsuz bir beklenti, farkında olmadan o olumsuzluğu üretecek davranışları tetikler;
olumlu bir beklenti ise aynı şekilde iyi sonuçları davet eder.

Kısacası, zihnimizde kurduğumuz senaryolar, hayat sahnesinde oynayacağımız rolleri sessizce belirler.

Beklentilerle Barışmak

Beklentilerle baş etmek, onları görmezden gelmek değil; farkına varıp onlarla yaşamayı öğrenmektir.
Zihnimizde yazdığımız senaryoların ne kadarı gerçek, ne kadarı geçmişin yansıması — bunu sorgulamak önemlidir.

Kontrol edemediğimiz şeyleri bırakınca yalnızca kendi tepkilerimize odaklanırız ve içimizde bir rahatlama hissi belirir.
Beklentilerin yükü hafiflediğinde, hayatın akışını hissetmeye başlar, ilişkilerimizi daha doğal yaşamaya başlarız.

İnsanlarla kurduğumuz bağlarda daha fazla sabır ve anlayış geliştiririz; küçük sürprizlerin, anlık mutlulukların farkına varırız.
Kendimizi, başkalarını ve hayatı olduğu gibi kabul etmeyi öğreniriz.

Böylece beklentiler yük olmaktan çıkar, yol gösterici bir rehbere dönüşür ve yaşam, her anıyla daha dolu ve anlamlı hâle gelir.

Cennet Nur Kayhan
Cennet Nur Kayhan
Cennet Nur Kayhan, 2022 yılında KTO Karatay Üniversitesi Psikoloji Bölümü’ne başladım. İnsanların duygu, düşünce ve davranışlarının ardındaki nedenleri keşfetme isteğim, psikolojiye olan ilgimi ve motivasyonumu artırdı. Psikolojinin çeşitli alanlarına ilgi duyuyorum ve bu alanlarda kendimi geliştirmek için çeşitli eğitimler almaya devam ediyorum. Farklı kurumlarda yaptığım stajlar sayesinde teorik bilgimi pratiğe dönüştürme fırsatı yakaladım ve bu deneyimler, mesleki yolculuğumu şekillendirmemde önemli rol oynadı.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar