Görünmeyeni Görmek
Bir genç düşünün; dışarıdan bakıldığında çok enerjik, mutlu, başarılı… Oysa perde arkasında göğsünde bir ağrı, dinmek bilmeyen kalp atışları ve topluluk önünde tek kelime edememe hali vardır. Günümüzde gençlerin çoğunlukla maruz kaldığı problemlerden biri gençlerde anksiyete bozukluklarıdır. Genellikle doğal telaş olarak adlandırılır. Oysa bu, geçici bir stresten ziyade sessizce ilerleyen ve derin izler bırakan bir krizdir.
Sessizliğin Ardındaki Fırtına
Doğal bir alarm sistemi olarak adlandırılan anksiyete, bizi tehlikelerden korumak için görevlendirilmiştir. Tehlikeli veya belirsiz bir durumda harekete geçmesi gayet normaldir. Fakat bu alarm sistemi, tehlike bulunmayan durumlarda ortaya çıkmaya başladığında sorun oluşur. Artık gençlerin hayatında huzur yoktur; sürekli tetikte bulunma hali meydana gelir.
Arkadaş gruplarında konuşmak istemezler, ders çalışırken dikkatleri hemen dağılır, sınav anında elleri titrer… Bu belirtiler genellikle kaygının farklı yüzleridir. İşin kötü yanı ise çoğu zaman gençler ne olduğunu anlamaz ve “bende bir sorun var” düşüncesiyle korkarak saklamaya çalışırlar. İşte bu sebeple gençlerde anksiyete, hayatlarında bir gölge gibi varlığını sürdürür.
Panik Atak: Aniden Kopan Gökyüzü
Ne zaman ve nerede geleceği belli olmayan o his… Birden bire artan kalp atışları, nefes alamama hissi, “şimdi öleceğim” düşüncesi… Hepsi bir araya gelir. Bu belirtiler geldiğinde ise tüm beden ve zihin felç durumuna girer. Çoğu genci, bu belirtiler “kalp krizi geçiriyorum” korkusuyla hastaneye koşturmuştur. Oysa yaşadıkları şey fiziksel bir rahatsızlık değil, zihinsel bir çığlıktır.
Bu şiddetli fırtınanın belli başlı tetikleyicileri olabilir; bunlardan en yaygınları aile beklentileri, akademik baskılar ve geleceğe dair belirsizliklerdir.
Sosyal Kaygı: Kalabalıkta Yapayalnız
Arkadaş grubuyla buluşmak istemeyen, buluştuğunda dahi sohbete katılmayan ve suskunluğa esir olan gençler… En yaygın durum ise sunum sırasında, o nefes kesintisine eşlik eden “yanlış bir şey söylerim” korkusudur. Yeri geldiğinde dışarıdan utangaç olarak adlandırılan gençler, aslında sosyal kaygı bozukluğuyla mücadele etmektedir. Gençler iç dünyalarında derin bir yalnızlığa gömülür.
Sosyal medyanın da bu sürece büyük etkileri vardır. Bu etkilerden bazıları kıyas yapmak, kusursuz görünme baskısı ve “ben yeterli değilim” duygusudur.
Performans Kaygısı: Başarının Bedeli
“Ya yapamazsam?”, “Başarısız olursam değerim düşer mi?” Bu tür sorular performans kaygısının temelini oluşturur. Bu kaygı; sınav anında, spor salonunda ya da sahne ışıkları altında kendini gösterebilir. Kaygı, başarıyı desteklemek yerine görünmez bir duvar örer.
Performans kaygısı birçok olumsuz sonuç doğurur ve gençlere ağır bedeller ödetebilir. En yaygınları uykusuz geceler, tükenmişlik ve özgüven kaybıdır.
Neden Sessiz Bir Kriz?
Bu bozuklukların sessiz olmasının birçok nedeni vardır:
-
Damgalanma: Psikolojik destek almak hâlâ “zayıflık” olarak görülebiliyor ve gençler bu nedenle profesyonel destekten kaçınabiliyor.
-
Aile baskısı: “Herkes stres yaşıyor, sen de büyütme.” gibi söylemler gençleri yalnız ve suçlu hissettiriyor.
-
Gizleme eğilimi: Gençler, kendilerini anlayabilecek kimse olmadığını düşündüğünde yaşadıklarını iç dünyalarına hapsediyorlar.
Bu nedenlerden dolayı, dışarıdan başarılı ve pozitif görünen gençlerin iç dünyasında sessizce büyüyen bir fırtına olabilir. Kaygı bozuklukları, erken fark edilmediğinde kronikleşebilir ve depresyon, sosyal izolasyon ya da madde kullanımına zemin hazırlayabilir. Özellikle ergenlik dönemi, kimlik gelişiminin en hassas evresidir ve yoğun kaygılar bireyin ileriki yaşamındaki özgüvenini, ilişkilerini ve akademik başarısını etkileyebilir.
Sessizliği Bozmak: Umuda Açılan Kapı
Kaygı bir çağrıdır, son hâl değildir. Gençlerin içinde bulunduğu bu sessiz fırtınayı görünür kılmak ve yardım için adım atmak hayati öneme sahiptir.
-
Konuşmak: Kaygının normalleştirilmesi yoluyla damgalama azaltılabilir. Kaygıdan bahsetmek, gençlerin yükünü hafifletir.
-
Destek almak: Okullardaki rehberlik birimleri, psikolojik danışmanlık merkezleri ve aile desteği bu süreçte çok etkilidir.
-
Terapi yöntemleri: Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), sosyal kaygıda yüksek etkililik gösterir.
-
Aile ve öğretmen desteği: Yargılamadan dinlemek ve anlamak, gençlerin kendilerini özgürce ifade edebilmesini sağlar.
Sonuç: Sessizlikten Ses Vermeye
Gençlerde anksiyete bozuklukları, gençlerin hayatında gölge gibi gezer. Ama bu gölge, ışığı gördüğü anda kaybolabilir. Kaygıyı görmezden gelmek yerine fark etmek, sesini duyurmak ve destek olmak en önemli adımlardan biridir.
Unutulmamalıdır ki her genç, doğru destekle sessiz fırtınasını geride bırakabilir. Sessizlikten çıkan bu ses, yalnızca bireysel iyileşme değil; geleceğe açılan umut dolu bir kapıdır.