Pazar, Ekim 19, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Ekonomik Stresin Evliliklere Yansıması

Evlilik, yalnızca iki insanın bir araya gelmesi değil; aynı zamanda duygusal, sosyal ve ekonomik bir ortaklıktır. Çiftler hayatlarını birleştirirken, beraberinde sevinçleri, zorlukları ve sorumlulukları da paylaşırlar. Günümüzde en sık karşılaşılan zorluklardan biri ise ekonomik strestir.

Gelir yetersizliği, işsizlik, artan yaşam maliyetleri, borçlar ya da geleceğe dair belirsizlikler, evliliklerin en hassas noktalarına dokunmaktadır. Araştırmalar, ekonomik baskının boşanma oranlarını artıran önemli faktörlerden biri olduğunu göstermektedir.

Peki, ekonomik stres evliliklere nasıl yansıyor? Çiftler bu süreçte hangi hatalara düşüyor? Ve daha da önemlisi, bu zorlu süreçte evliliği korumak mümkün mü?

Ekonomik Stres ve İlişkiler Arasındaki Bağ

Ekonomi, evliliklerde yalnızca para yönetimi ile sınırlı değildir. Aslında “para”, çiftler arasındaki güvenin, dayanışmanın ve gelecek hayallerinin sembolüdür.

Gelirin yetersizliği ya da maddi zorluklar, çoğu zaman iletişim çatışmaları, tartışmalar ve kırgınlıkların tetikleyicisi olur.

Örneğin, işini kaybeden bir eş kendini yetersiz hissedebilir. Bu durum yalnızca ekonomik değil, psikolojik bir kriz de yaratır. Partnerinin desteğini göremeyen birey, içine kapanabilir ya da öfkeyle tepki verebilir.

Aynı şekilde, borç yükü altında ezilen bir aile, küçük bir harcama konusunda bile büyük tartışmalara girebilir.

Bu noktada, ekonomik sorunlar tek başına bir problem değil, çiftler arasındaki mevcut iletişim biçimini görünür kılan bir büyüteç gibidir. Eğer ilişki sağlam temellere dayalıysa, ekonomik sıkıntılar dayanışmayı artırabilir; fakat kırılgan ilişkilerde aynı süreç çatışmayı büyütebilir.

Ekonomik Baskının Evliliklerde Yarattığı Sorunlar

İletişim Krizleri

Ekonomik stres altındaki çiftler çoğunlukla sağlıklı iletişim kurmakta zorlanır. “Sen zaten çok harcıyorsun!”, “Sen yeterince çalışmıyorsun!”, “Her şeyi ben çekiyorum!” gibi suçlayıcı cümleler devreye girer. Suçlama dili, zamanla sevgiyi gölgeler ve ilişkiyi zehirler.

Güvensizlik ve Yetersizlik Hissi

Özellikle toplumumuzda ekonomik güç, bireyin değerinin bir ölçütü gibi algılanmaktadır. İşsiz kalan ya da yeterince kazanmayan eş, kendini değersiz hissedebilir. Bu durum özgüven kaybına, hatta depresyona yol açabilir. Partner ise sürekli kaygı duyduğunda, karşısındakine güvenmekte zorlanır.

Rol Çatışmaları

Geleneksel cinsiyet rolleri de ekonomik stresle birlikte daha görünür hale gelir. Erkeklerin “eve ekmek getiren” kişi olması beklentisi, kadınların ise “tasarruflu ve fedakâr” olmaları gerektiği yönündeki toplumsal kalıplar, çiftler üzerinde baskı oluşturur. Bu baskı, karşılıklı kırgınlıkların artmasına neden olur.

Mahremiyetin Zedelenmesi

Sürekli para konuşulan bir evde, romantizm ve samimiyet azalır. Çiftler birbirlerine partner değil, sanki bir muhasebeci ya da borç ortağı gibi davranmaya başlar. Bu da duygusal bağın zayıflamasına yol açar.

Çocuklara Yansıması

Ekonomik stres yalnızca çiftleri etkilemez; çocuklar da bu gerginliği hisseder. Maddi sıkıntılar yüzünden çıkan tartışmalara tanık olan çocuklar, güvensizlik, kaygı ve huzursuzluk geliştirebilir. Uzun vadede bu durum onların psikolojik sağlığını da olumsuz etkiler.

Sosyal Hizmet Perspektifinden Ekonomik Stres

Bir sosyal hizmet uzmanı bakış açısıyla değerlendirildiğinde, ekonomik sıkıntıların yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorun olduğu görülür. İşsizlik oranları, enflasyon, gelir adaletsizliği ve sosyal güvence eksiklikleri aileleri doğrudan etkiler.

Devletin sunduğu sosyal yardımlar, aile danışmanlığı merkezleri, borç yönetimi destekleri ve iş bulma programları, aslında ekonomik stresin ailelere etkisini azaltmada kritik bir rol oynar.

Ancak çoğu aile bu kaynaklardan haberdar değildir ya da ulaşmakta zorlanır. Bu nedenle sosyal hizmet uzmanlarının görevi, hem bireysel destek sağlamak hem de toplumsal farkındalık oluşturmaktır.

Çiftler Ekonomik Stresle Nasıl Baş Edebilir?

Açık ve Şeffaf İletişim

Çiftlerin para konusunu bir tabu haline getirmemesi gerekir. Harcamalar, borçlar ve bütçe konuları açıkça konuşulmalıdır. Ancak suçlayıcı değil, “biz” dilini kullanarak…
Örneğin, “Sen çok harcıyorsun” yerine “Bütçemizi daha dengeli yönetelim” cümlesi tercih edilmelidir.

Birlikte Bütçe Planlaması

Ekonomik stresin en büyük tetikleyicisi belirsizliktir. Çiftler aylık gelir ve giderlerini birlikte planladığında, kontrol duygusu artar ve kaygı azalır.

Duygusal Destek

Ekonomik sorun yaşayan bir eşin, partnerinden en çok beklediği şey anlayış ve destektir.
“Yanındayım, birlikte aşarız” mesajı, güven duygusunu pekiştirir.

Rol Esnekliği

Geleneksel rollerin ötesine geçmek önemlidir. Eğer eşlerden biri işsiz kaldıysa, diğerinin ekonomik yükü üstlenmesi bir “değer kaybı” değil, aileyi ayakta tutma çabasıdır. Çiftlerin birbirine karşı anlayışlı olması gerekir.

Profesyonel Destek Almak

Ekonomik sorunlar yalnızca bütçe değil, aynı zamanda psikolojik krizlere de yol açar. Bu noktada aile danışmanları ve psikologlar, çiftlerin iletişimini güçlendirmede ve kriz yönetiminde önemli bir rol üstlenir.

Ekonomik Stresin Evliliği Güçlendiren Yönü

İlginçtir ki, bazı çiftler ekonomik sıkıntılardan güçlenerek çıkabilir. Çünkü ortak zorlukları aşma süreci, dayanışmayı artırabilir. “Birlikte başardık” duygusu, çiftlerin bağını kuvvetlendirir.

Bu noktada kritik olan şey, krizin yönetilme biçimidir. Eğer çiftler birbirine düşman değil, yol arkadaşı olursa, ekonomik stres onları parçalamak yerine birleştirebilir.

Sonuç

Ekonomik stres, günümüz evliliklerinin en büyük sınavlarından biridir. İşsizlik, borçlar, enflasyon ve geleceğe dair kaygılar, çiftlerin ilişkilerini zorlar.

Ancak unutulmamalıdır ki, ekonomi yalnızca bir “para meselesi” değil; aynı zamanda güven, iletişim ve dayanışma meselesidir.

Çiftler, sorunları birlikte göğüslemeyi öğrendiklerinde, en ağır ekonomik krizler bile evlilik ilişkilerini yıkmak yerine güçlendirebilir.

Bu noktada aile danışmanlarının, sosyal hizmet uzmanlarının ve toplumsal destek mekanizmalarının rolü büyüktür.

Belki de asıl mesele, ekonomik sıkıntılar karşısında şu soruya verilecek yanıtta gizlidir:
“Bu süreçte birbirimize yük mü oluyoruz, yoksa omuz mu veriyoruz?”

Büşra Çınar
Büşra Çınar
1995 yılında Kastamonu’da doğan Büşra Çınar, lisans eğitimini Başkent Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü’nde tamamlamıştır. Lisans süresince gösterdiği akademik performans ile Haberal Başarı Bursu’na layık görülmüştür. 2020-2022 yılları arasında aldığı Aile Danışmanlığı eğitimi sonucunda ‘’Aile Danışmanı’’ unvanını almıştır. Sosyal Hizmet alanında kurumsal ve saha temelli birçok projede yer alan Çınar; Çankaya Belediyesi, Etimesgut Belediyesi ve T.C Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde yürütülen çeşitli sosyal hizmet projelerinde aktif rol üstlenmiştir. Ayrıca, bağımlılıkla mücadele alanında da çalışmalar yürüten Çınar, Yeşilay’da aktif görev alarak bireylerin psiko-sosyal destek süreçlerine katkı sağlamıştır. Toplumsal konulara yönelik düşünsel üretimini yazılı alana da taşıyan Büşra Çınar, Açıksöz Gazetesi’nde aile ve toplum temalı makaleler kaleme almakta; özellikle aile yapısı, toplumsal değişim ve sosyal bütünleşme konularında değerlendirmelerde bulunmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar