Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Kaderimizin Efendisi Miyiz Yoksa Kölesi Mi?

Hayatınızın ne kadarını kontrol edebildiğinizi hiç düşündünüz mü?

Ya da kontrolsüzce savruluyormuş gibi hissettiğiniz zamanlar oldu mu? Her ne kadar kontrol bizdeymiş gibi görünse de aslında durum sandığımız gibi olmayabilir. Çevremizde yaşadığımız her olay, düşünce, duygu ve davranışlarımızı doğrudan olmasa da dolaylı yollardan mutlaka etkileyecektir. Bu durumda asıl sormamız gereken: Hayatımızın ne kadarına tam anlamıyla hâkimiz?

İnsanlar yaşadıkları her olumsuz deneyimde suçlanacak bir meta arayışına girerler. Bu bazen en yakınlarındaki kişiler, bazen de kendi duygu ve düşünceleri olabilmektedir. Her iki yaklaşım da maalesef olması gereken doğru düşünce biçimi değildir.

Kontrol Odağı: İç Kontrol & Dış Kontrol

Davranışlarınızın sonuçlarını kendi seçimlerinize bağlama eğilimindeyseniz, bu sizin iç kontrol odağına sahip bir birey olduğunuzu gösterirken; davranışlarınızın sonuçlarını kader ya da şans faktörüne bağlamanız, sizin dış kontrol odağına sahip olduğunuzu gösterir. Bu iki kontrol odağı, hayatta aldığımız kararlardan düşünce tarzımıza kadar birçok kişilik özelliğimizi etkiler.
Bulunduğumuz ortama göre bazı durumlarda iç kontrol odaklı olmaya meyilliyken, bazı durumlarda dış kontrol odaklı olmaya meyilliyizdir. Bu da kontrol odağımızın bir sonucudur.

Her Şeyi Kontrol Altına Alabilir Miyiz?

Kontrolün elimizde olduğunu bilmek kişiyi rahatlatır ancak insan her şeyi kontrol edemez. Kaygı bozukluğu yaşayan kişilerde hayatının her alanına hâkim olma isteği üst seviyelerdedir. Bu kişilerde sadece yaşadığı durumlara değil, yaşamadığı durumlara da hâkim olma ve kontrol etme isteği vardır. Bu durum, kişinin günlük yaşamsal faaliyetlerini ciddi anlamda olumsuz etkileyebilmektedir.

Hayatının her anını saatlik hatta dakikalık planlarla yaşayan kişiler olduğunu varsayarsak, bu kadar kontrollü yaşamak hayatın cazibesini bozmaz mı? Başımıza gelecek olan her şeyi bilseydik hayatımız için ne kadar çabalardık, hiç düşündünüz mü? Birçoğumuz için sorunun cevabı aynıdır: “Çabalamazdık.”

Öğrenilmiş Çaresizlik ve Kontrol İlişkisi

Kontrol delisi olmak hayatımızın akışını ne kadar olumsuz etkiliyorsa, aşırı boşvermişlik de bir o kadar olumsuz etkilemektedir. Hayatta başarı kadar başarısızlık da olağandır; ancak üst üste başarısızlıkla sonuçlanan girişimlerden sonra kişiler, ne kadar çabalasalar da kontrolün kendilerinde olmadığını ve şanssız olduklarını düşünerek çaresizliğe kapılırlar. Bu durumun birden fazla tekrarlanmasıyla da kişi tarafından başarısızlık ve umutsuzluk inancı pekiştirilir.
Öğrenilmiş çaresizlik kavramı bu noktada devreye girer. Başarısızlık kalıcı bir sonuçtur ve kişi bu sonucu ne yaparsa yapsın değiştiremeyeceğini düşünür. Kişi, hayatının kontrolünü kaybettiğini düşünüp hiçbir çaba sarf etmeden başına gelen her şeye boyun eğer.

Örneğin bir kişi bir hastalıkla mücadele eder ve sürekli olarak tedavi olmasına rağmen hiçbir ilerleme kaydedemez. Bu durumda, kişi kendini iyileşemeyeceğine inandırarak çaresiz hisseder ve tedaviye devam etmek istemez.

Köle Miyiz, Efendi Mi?

Çoğu zaman kontrolün kendimizde olduğunu düşünsek de çevreden çok fazla manipülasyon alıp etkileniriz. En basit örneklerden biri sosyal medyadır. Sosyal medya, kişilerin birbirlerinden etkilenerek yemek yeme alışkanlıklarını, tarzlarını, düşüncelerini hatta uzun vadede kültürel özelliklerini bile değiştirebilecek güce sahiptir. Çünkü şu anda sosyal ağlar sayesinde dünyanın hemen hemen her yerinden insanları tanıma fırsatımız bulunmaktadır.

Erişimin bu denli kolay olduğu bir çağda birbirimizden etkilenmememiz ne kadar mümkün? Kontrolün tamamen kendimizde olduğunu düşünmek çok iddialı değil mi? Artık güzellik anlayışımızdan modaya kadar bize dayatılanlara daha fazla direnemeyerek biz de akıma uymuyor muyuz? Birçoğumuz için bu sorunun cevabı “evet” olacaktır.

İnsanlık tarihinde teknoloji ilerledikçe kontrolümüzü daha da kaybetmeye başladık. Öyle ki insanlara verilmiş biricik özellik olan “düşünme” bile artık sadece bize ait değil. Bizim yerimize düşünen hatta insanların bile aciz oldukları yerde fikirlerine danışıldığı biri var: Yapay zekâ.

Şu an çoğu kişi tarafından kolaylık gibi görünse de yapay zekâ, insanları kendi hayatlarında alacakları en ufak bir karar için bile pasif duruma düşüren; sadece bugünümüzü değil, yarınımızı da ciddi oranda etkileyecek olan, hatta çoğu meslek grubunun bile şimdiden yerini alan tehlikeli bir boyut kazanmaya başladı.

Sonuç: Dengeyi Bulmak

Kontrolümüzde olan ve olmayan şeylerin farkında olup hayatımızı buna göre şekillendirmemiz gerekir. Fazla kontrol odağına sahip olmak, kontrol manyaklığına, kaygı bozukluğuna hatta depresyona yol açarken; kontrolümüzü kaybetme hissiyle gelen öğrenilmiş çaresizlik ise ne kadar çabalasak da sonucun değişmeyeceği düşüncesinin bir sonucudur.

Yapay zekânın hayatımıza girdiği yeni dönemde ise sessiz ama derinden gelen bir tehlikeyle karşı karşıyayız: Robotlaşmış bir hayat. Fark etmeden hayatımızın kontrolünü duyguları olmayan bir yazılıma bıraktığımızın birçoğumuz farkında bile değil. Ama ileride çağımızın sorunu olma ihtimali çok yüksek!

Bunun farkına varıp yapay zekâ kullanımı ile ilgili küçük yaştan itibaren eğitimler verilmeli. Çocuklar, hayatlarının kontrolünü ellerine alabilmeleri için doğru bir şekilde yönlendirilmeli.

Kaynakça

Rotter, J. B. (1996). Generalized expectancies for internal versus external control of reinforcement. Psychological Monographs, 80, 1–28.

Zeynep Sancak
Zeynep Sancak
Merhaba, adım Zeynep Sancak. Doğuş Üniversitesi Psikoloji bölümü 2. sınıf öğrencisiyim. Daha önce yazarlık tecrübem yok ama öğrenmeye ve okumaya her zaman açığım. Aranıza katılmaktan mutluluk duyuyorum. Çok teşekkür ederim.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar