Cumartesi, Kasım 15, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Akrabalar İçinde Sessiz Rekabet: Sınır Çizmenin Gerekliliği

İnsanlar kalabalığın içinde değil akrabaların arasında yalnız hissederler. Genelde derler ya “kan çekiyor” diye, bazen yerinde doğru bir söylem olabilmektedir. Bazen de bireyin enerjisini, güvenini çekip alabilmektedir. Bu durumda da akrabadan gelen kıskançlık, eleştiriler gelmeye başlamaktadır. Tam bu anda da devreye sınırlar girer. O zaman bazı sınırlar kalp kırmak için değil, bireyin Psikolojik Sağlamlık durumunu korumak içindir.

Aile Nedir?

Aile kavramı literatürde bakıldığında biyolojik, ekonomik, duygusal ve toplumsal bağlarla birbirlerine bağlı temel olarak tanımlanmaktadır. Aile, bireyin doğduğu andan itibaren kişiliğinin gelişmesinde, kültürel değerler ve toplumsal rollere dahil olmasıyla birlikte öğrendiği ortamdır. Birey aileden biyolojik, ekonomik, duygusal, eğitim, toplumsal düzen gibi kavramları öğrenerek yetişir. Çekirdek aile dediğimiz ise anne, baba ve kardeşten oluşmaktadır. Daha sonra büyüyerek soy bağları dediğimiz Akrabalık kavramı da ortaya çıkmaktadır (Kağıtçıbaşı, 2010).

Akrabalık

Akraba kavramı ise bireyler arasında kan bağı ve evlilik bağı yoluyla oluşan toplumsal bağlardır. Kan bağı, anne, baba, kardeş dayalı ilişkilerdir. Evlilik bağı ise eş tarafından oluşan bağlardır. Toplumsal olarak dayanışmanın ve kültürel devamlılığın sağlanması anlamında önemli olmaktadır. Ancak çoğu zaman sevgi bağı durumundan çıkarak statü, kıyaslama ve güç dinamikleri üzerine de oluşmaya başlamaktadır. Bu nedenle zaman zaman kıskançlık, sessiz rekabet gibi problem davranışları ortaya çıkmaktadır (Göka, 2015).

Bu durum bireyin benlik algısı ve özerkliğine tehdit oluştururken aile içinde de gerilimler ortaya çıkmaya başlar. Kültürel olarak toplumda sadece çekirdek aile değil, akrabalar da yönlendirici ve denetleyici olabilmektedir. Bu bağlamda iş seçimi, çocuk yetiştirme, evlilik gibi kararlarda müdahale hakkı görmeye başlayarak bireylerin sınırlarının netleşmesini zorlaştırırlar (Wray-Lake ve ark., 2010).

Sınır Çizmek Nedir?

Sınır Çizmek, bireyin kendi içinde zihinsel, duygusal, fiziksel ve sosyal alanını korumak için oluşturduğu psikolojik sınır kavramı olarak tanımlanmaktadır. Bireyin dışarıdan gelen başka bireylerin çevresinde —eş, sosyal çevre, aile gibi— taleplerine ve davranışlarına karşı duygusal olarak kendini korumasını ifade etmektedir. Aynı zamanda bireyin benlik algısı, özerkliği ve psikolojik bütünlüğünü korumak için kendi alanlarını oluşturması ve bu alanları toplumsal çerçeveye göre devam ettirmesidir (Demir ve Korkmaz, 2020).

Sınır çizmek bireyi Psikolojik Sağlamlık olarak da güçlendirmektedir. Bireyde duygusal tükenmeyi önlemekte, sorumluluk bilincini artırmakta, kişisel haklarının korunmasını sağlamakta ve sosyal ilişkilerinde güvenli bir denge kurmayı desteklemektedir. Eğer birey sınır çizmede problem yaşıyor ve çizemiyorsa tükenmişlik sendromu, duygusal çökkünlük, sömürülmeye açık hale gelme ve pasif-agresif davranışlara neden olabilmektedir (Cloud ve Townsend, 2019).

Sınır Çizmenin Önemi

Sınır çizmek karmaşık duygusal bir yapıda hem sosyolojik hem de psikolojik bir dengedir. Bu anlamda akrabaların aşırı müdahalesini önler, kıskançlık ve karşılaştırma döngüsünden uzaklaşmayı sağlar, özsaygıyı güçlendirir ve sessiz rekabetin etkilerini azaltır (Güner ve Doğan, 2025).

Bireyin kendi kimliğini güçlendirerek kim olduğunu, kendi alanında neleri kabul edip etmeyeceğini belirler; kıyaslamalara ve sosyal karşılaştırmalara karşı direnç oluşturur. Aile sisteminde denge ve güç sağlayarak bireyin kendi çocuk yetiştirme sürecinde rol karmaşasını azaltır, içsel çatışmaları engeller ve dengeli bir aile sistemi oluşturur.

Psikolojik sağlığı koruyarak bireyin özgürlük ve özerklik duygusunu geliştirir, stres ve kaygı durumunu azaltır ve duygusal tükenmişlik sendromunun önüne geçer. Sosyal süreçlerde ilişkileri sağlıklı bir yapıda oluşmasına katkı sağlar ve karşılıklı saygının temelini oluşturur (Ünsal, 2018).

Kaynakça

Ünsal Ocak, E. (2018). Akrabalık kurumuna betimsel bir bakış: Türkiye örneği. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 40, 349–368.
Güner, M. I., & Doğan, O. (2025). Kişisel sınır kavramının gelişiminde psikoterapi alımının rolü. Karaelmas Sosyal Bilimler Dergisi, 3(1), 30–43.
Wray-Lake, L., Crouter, A. C., & McHale, S. M. (2010). Developmental patterns in decision-making autonomy across middle childhood and adolescence: European American parents’ perspectives. Child Development, 81(2), 636–651.
Göka, E. (2015). Aile, insan ve toplum. Kapı Yayınları.
Kağıtçıbaşı, Ç. (2010). Benlik, aile ve insan gelişimi: Kültürel psikoloji açısından bir yaklaşım. Koç Üniversitesi Yayınları.
Cloud, H., & Townsend, J. (2019). Sınırlar: Evet demek, hayır demek ve hayatınızı kontrol altına almak (Çev. A. Yılmaz). Kaknüs Yayınları.
Demir, S., & Korkmaz, M. (2020). Psikolojik sınırların bireysel iyi oluş üzerindeki etkisi. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 10(58), 45–62.

Cemile Yıldırım
Cemile Yıldırım
Uluslararası Final Üniversitesi Psikoloji Bölümünden onur derecesiyle mezun olmuş, Klinik Psikoloji yüksek lisansını Yakın Doğu Üniversitesi'nde tezli olarak tamamlamıştır. Tezinde genç yetişkinlerde sosyal medya kullanımı, fiziksel benlik algısı ve sosyal görünüş kaygısı arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Travma, yas danışmanlığı ve şema terapi başta olmak üzere çeşitli psikoterapi alanlarında eğitimler almış; klinik gözlem ve akademik içerik üretimi deneyimine sahiptir. Travma temelli olgu sunumu makalesi SOBİDER’de yayımlanmıştır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar