Pazar, Ekim 26, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Atların Gözlerinde Saklı Duygusal Evren: İnsanla At Arasındaki Sessiz Bağ

Atların gözlerine uzun süre dikkatle bakıldığında, o derinlikte yalnızca fiziksel bir varlık değil, bir tür duygusal yansıma fark edilir. Bu canlıların sessiz varlıkları, çoğu zaman kelimelere ihtiyaç duymaksızın insanın içsel durumunu algılayabilir gibi görünür. Belki de bu yüzden atlar, binlerce yıl boyunca yalnızca ulaşım ya da savaş aracı olarak değil; duygusal yoldaş, ruhsal yansıtıcı ve empatik eşlikçi olarak da insan hayatında yer edinmiştir.

İnsan–at ilişkisi, klasik evcil hayvan bağlarının ötesine geçerek, interspesifik empati, yansıtmalı özdeşim ve duygusal yansıtıcılık (emotional mirroring) gibi psikodinamik süreçlerle şekillenmiş olabilir. Günümüzde bu bağ, özellikle hipoterapi (at destekli terapi) gibi psikolojik müdahale yöntemleriyle, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), otizm spektrum bozuklukları ve anksiyete gibi durumların tedavisinde aktif olarak kullanılmakta; atların sunduğu koşulsuz kabul, non-verbal iletişim ve duygusal regülasyona destek özellikleri ön plana çıkmaktadır.

Görünen o ki, atlarla kurulan bu kadim bağ yalnızca fiziksel değil; aynı zamanda derin bir psikolojik ve varoluşsal ilişki biçimini de yansıtmaktadır.

Duyguların Manyetik Dili: Atların İnsan İç Dünyasını Okuma Gücü

Biraz mistik duruyor olabilir ancak tamamen biyolojik bir olay; atlar insanların duygusal manyetik alanını hisseder. İnsan kalbi, elektromanyetik bir alan üretir ve bu alan kişinin duygusal durumuna göre değişir. Atların kalpleri ise insan kalbinden beş kat daha büyüktür ve çevresindeki elektromanyetik değişimleri hissedebilecek kadar hassastır.

Yani sen rahatça gülümsüyorsun ama içinde kaygı varsa atlar bunu hisseder. Yargılamazlar ama hissederler. İşte bu yüzden atlar terapide insanın kendi iç gerçekliğiyle yüzleşmesi için mükemmel bir ayna görevi görür.

İnsanlar yalan söylerken kelimelerle profesyonel bir şekilde oynayabilir ama beden dili onları ele verir. Atlar ise söylediklerine değil, bedeninin ne yaptığına bakar. Bir terapist düşünün; her cümlenizi analiz ediyor ama aslında sadece nefes alışını, beden duruşunu, gözlerini kaçırmanı izliyor. Atlar da böyle.

İçten içe korkuyorsun ama “ben iyiyim” diye yaklaşıyorsan senden uzaklaşabilir çünkü senin gerçekliğin ile sahte masken arasındaki çatışmayı anlarlar. Bu da terapide çok derin bir içgörü sağlar: “Ben neyi bastırıyorum, gerçekte ne hissediyorum?”

Atlar için nefes iletişimin ta kendisidir. Yavaş, derin bir nefes aldığında at sakinleşir. Hızlı ve yüzeysel nefes alırsan o da tetiklenir. Çünkü doğada bir canlının nefes hızı, hayatta kalma durumu hakkında bilgi verir.

Terapilerde de bunu birebir görebilirsiniz. İnsan derin bir nefes aldığında at da başını salar, göz kapakları düşer, belki bir iç çeker. Bu, “sana güveniyorum, şu an buradayım” demenin sessiz halidir. Yani bazen insan yıllarca terapi alabilir ama “ilk defa gerçekten bir nefes alabildim” dediği an bir atın yanındadır.

Binicilikten Hipoterapiye: Atlarla Kurulan Psikolojik Senkronizasyon Ve Dönüşüm

Bir ata binmek, kontrolü ve teslimiyeti aynı anda öğrenmektir. Aşırı kontrolcü biri atı yönetmeye çalışırken düşer. Aşırı pasif biri atın nereye gittiğini fark edemez. Gerçek denge ikisi arasında bir yerdedir: yön vermek ama aynı zamanda akışa güvenmek.

Bu süreç insan psikolojisinde müthiş bir dönüşüm yaratır. Çünkü bu sadece ata hükmetmek değil, kendi hayatına nasıl yaklaştığını anlamaktır. Atlarla zaman geçiren insanların kalp atış ritimlerinin atlarınkiyle senkronize olduğu da bilimsel olarak gözlenmiştir. Bu biyolojik rezonans güven, empati ve sakinlik duygularını artırır.

Özellikle travma sonrası stres bozukluğu geçiren bireylerde bu senkronizasyon iyileşme sürecine doğrudan katkı sağlar.

Hipoterapi (atla terapi) sırasında bireyin denge kurma, yön bulma ve dikkat kontrolü gibi işlevleri devreye girer. Bu süreçler frontal lobu aktive eder ve özellikle dikkat eksikliği, otizm gibi rahatsızlıklarda faydası büyüktür.

Binicilik, psikodinamik terapilerde “kontrol” ve “bırakma” temalarını çalıştırır. At binmek hem fizyolojik hem de psikolojik olarak “kontrol etme” ve “güvenli bırakma” arasındaki dengeyi öğretir. Bu da özellikle obsesif-kompulsif ve anksiyetik kişilik özelliklerinde terapötik fayda yaratır.

Sessiz Terapistler: İnsan Ruhuna Dört Nala Yolculuk

Ve belki de tam da burada, sözcüklerin sustuğu, bedenin hatırladığı bir yerdeyiz. Atların sessizliğinde yankılanan o ince titreşim, bize kendi iç sesimizi hatırlatıyor. Çünkü bazen bir gerçeği dile getirmekten çok, onunla aynı ritimde nefes almak gerekir.

İnsan, belki ilk kez bir atın yanında gerçekten kendisi olabilir; hiçbir şey söylemeden anlaşıldığı, hiçbir şey gizlemeden kabul gördüğü bir alan.

Bu yüzden atlarla kurulan bağ, sadece bir yöntem değil; görünmeyeni görünür kılan, içte olanı yüzeye çıkaran bir aynadır. Ve insan, bu aynada yalnızca kendini değil, iyileşme ihtimalini de görür.

Kaynakça

  • Scopa, C., Contalbrigo, L., Greco, A., Lanatà, A., Pasquale Scilingo, E., Baragli, P. (2019). Emotional Transfer in Human–Horse Interaction: New Perspectives on Equine Assisted Interventions. Animals, 9(12), 1030. doi:10.3390/ani9121030

  • Nieforth, L. (2024). How Equine Communication Transforms Trauma Healing. Purdue University College of Veterinary Medicine.

  • Souilm, N. (2023). Equine-Assisted Therapy Effectiveness in Improving Emotion Regulation, Self-Efficacy, and Perceived Self-Esteem of Patients Suffering from Substance Use Disorders. BMC Complementary Medicine and Therapies, 23, 363. doi:10.1186/s12906-023-04191-6

  • Ersöz, (2020). Effect of Human Attachment Style on Horse Behaviour and Physiology during Equine-Assisted Activities. Equine-assisted Activities for Human Well-being and Health. (Pilot study).

  • The Relationship Of Early Life Adversity And Physiological Synchrony Within The Therapeutic Triad In Horse-Assisted Therapy. (2025). Journal of Neural Transmission, 132, 1291–1312.

Selin Öztoprak
Selin Öztoprak
Psikoloji lisans eğitimimi 2021 yılında Trabzon Avrasya Üniversitesi’nde tamamlarken aynı zamanda Anadolu Üniversitesi’nde Adalet önlisans bölümünü bitirdim. Lisans hayatım boyunca birçok seminer ve eğitime katılırken aynı zamanda Samsun Adalet Sarayında Stajyer Psikolog olarak görev aldım. Burada çeşitli görüşmelere ve incelemelere katılma şansım oldu ve adli psikolojiye olan ilgim daha da arttı. Mezun olduktan sonra ise online ve yüz yüze terapilere devam ederken aynı zamanda bir psikoloji dergisinde yazarlık yaptım. Samsun Eğitim ve Araştırma hastanesinde Sağlık Bakanlığı görevlendirmesi ile deprem bölgelerinden gelen danışanlarım ile yüz yüze psikososyal destek çalışmaları yürüttük. Bu süreçte de birçok Travma eğitimi alma şansım oldu ve travma konusunda da kayda değer tecrübeye sahip oldum. Şu anda da mesleğimi sürdürürken psikoloji bilimine dair sürekli kendimi geliştirmek adına eğitimler almaya ve seminerlere katılmaya devam ediyorum. Aldığım eğitimleri birkaç örnek olarak sıralarsam; Bilişsel Davranışçı Terapi, Cinsel Terapi, Travma Odaklı Bilişsel Davranışçı Terapi, Aktarım Odaklı Terapi, Filial Terapi, Oyun Terapisi, Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi, Masal Terapisi, MMPI, Doğal Afetlere Yönelik Travmada Stabilizasyon ve daha birçok travma eğitimi, Beden Dili ve Etkili İletişim Stratejileri, Etkili Konuşma ve Diksiyon, Spor ve Sağlık Psikolojisi, Kişisel İmaj Yönetimi. Psikoloji sonsuz bir okyanus ve bu bilime dair edineceğimiz bilgiler birer kum tanesi gibiyken bir psikolog ve yazar olarak bilgi ve birikimimi siz değerli okurlarla paylaşacak olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Herkese keyifli okumalar diliyorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar