Bir önceki yazıda ölüm korkusu ve bunun nevrotik dünyadaki etkilerine değinmiştik. Varoluşçu Psikoloji’ye göre ölüm anksiyetesi tüm hayatın merkezindedir ve bütün nevrozlarla yakından ilişkilidir. Varoluşçu Psikoloji’nin üç önemli isminden biri olan Irvin Yalom, Varoluşçu Psikoterapi adlı kitabında şöyle der:
“İnsan ölümle karşılaşabilir, ondan korkabilir, ona aldırmayabilir, onu bastırabilir ama ondan kurtulamaz.” (Yalom, 2018).
Peki ölüm korkusu bu kadar büyük, etkili ve patoloji yaratabilecek bir şeyse biz buna karşı ne yapabiliriz? Bu yazıda bu soruya cevap vermeye çalışacağız.
Ölüm korkusu tarih boyunca yaşamış herkesin üzerine en azından bir kez olsun düşündüğü, yazdığı veya okuduğu bir konudur. Ve çoğu insan veya kültür bu korkuyla baş etmek için bazı yollar keşfetmiştir. Ne yazık ki bu yolların bazıları inkâr savunma mekanizmasının şekil değiştirmiş bir halidir.
Varoluşçu bakış açısına göre ölümün son olduğunu kabul etmemek ölüm sonrası hayat inancını doğurmuş, reenkarnasyon veya ahiret gibi inançları şekillendirmiştir.
“Ölüm anksiyetesi, sonlu oluşumuzun verdiği ıstırabı öyle ya da böyle hafifletmeye çalışan bütün dinlerin anasıdır.” (Yalom, 2021)
Epiküros’un Ölüm Anlayışı
Öte yandan Epiküros gibi filozofların düşünceleri farklıdır. Epiküros’a göre ruh da beden gibi ölümlüdür ve öldüğümüzde bunu anlamayız:
“Ölüm, hayattaki bir olay değildir. Dolayısıyla ölüm bizi rahatsız edemez. Ölüm varsa ben yokum, ben varsam ölüm yok.”
Bu bakış açısıyla ölüm anında bilincin de kaybolması nedeniyle ölüm korkusunun gerçekçi olmadığını ifade eder.
Ölüme Bakmak
İster ölümün son olduğunu kabul etmeyerek ölüm sonrası hayata inanarak olsun, ister ölümün son olduğunu kabul ederek olsun, ölümle olduğu gibi yüzleşmek ölüm anksiyetesinin üstesinden gelmenin öncü koşuludur.
Ölümün gerçek olduğunu ve önünde sonunda geleceğini kabul etmek, yaşanılan anın tek ve biricik olduğunu fark etmek ölüm korkusunu hafifletmeye başlamak için uygun başlangıçlardır.
Panik atak şikayetiyle gelen bir danışanımla ilerledikçe ölüm korkusunun hayatında çok yer tuttuğunu fark ettik. Başlarda bilişsel ve davranışsal ödevlerle ilerlesem de uzun vadede danışanla bu ölüm kaygısını çalışmanın daha yararlı olabileceğini fark ederek buna yoğunlaştım.
Danışan bir seansta şunu söylemiştir: “Hep ölüyorum ama bir türlü ölemiyorum.” Oysa Epiküros’a göre bir gün öleceğim, her gün değil düşüncesi daha doğru ve kaygı azaltıcı bir gerçektir. (Seanstan cümle alıntısı için danışandan onay alınmıştır).
Epiküros’un bu öğretisini çalıştıkça danışanın ölümden korktuğu ve hayattan kaçtığı durumlar azalmaya başladı.
Otantik Yaşamak
Hayatı ertelemeden, zamanında, özgürce ve en özgün biçimde yaşamak da ölüm korkusunu rahatlatmaya yardımcı olur. Hayatını özgürce yaşamış ve ölüme yaklaşmış olan yaşlılara bakarsanız daha huzurlu, mutlu ve sevgi dolu olduklarını görürsünüz.
Diğer yandan hayatını başkalarına göre yaşayan, özgür olamayan yaşlıların ise daha agresif, özellikle gençlere öfkeli oldukları gözlenir. Parkta yeteri kadar zaman geçirip gönlünce oynamayan her çocuk, gitme zamanından korkar ve ona öfkelenir.
Özgürlüğü Kucaklamak
Ölüm anksiyetesine karşı çarelerden biri hayatı yaşamak dedik. Özgürlüğün farkına vararak, bunu kullanmak, hayatı o özgür irade ışığında iyisiyle kötüsüyle yaşamak anksiyeteyi dindirmeye yardımcı olur.
Seçimlerimizi yaparken, sadece anlık iyi gelen değil, değerlerimizle örtüşen kararlar vermek ölüm korkusunu azaltır. Hayat istediğimiz şekilde anlam yükleme özgürlüğümüzün olması, varoluşsal bir güçtür.
Başkalarına Dokunmak
İnsanlara temas etmek, sizden sonra hatırlanacak şeyler bırakmak da ölüm anksiyetesini hafifletebilir. Öğretmenler, sanatçılar, liderler ya da terapistler uzun yıllar etkili izler bırakabilirler.
Sanat eserleri, bilimsel buluşlar, kültürel aktarım gibi şeyler, ölümsüz etkilere örnek olabilir.
Şimdi’de Kalmak
Ölüm gelecekte yaşanacak bir olaydır. Dolayısıyla şu ana etki etmesi ya da etmemesi sizin özgür iradenizle vereceğiniz karara bağlıdır.
Mindfulness egzersizleri, anda kalmak ve yaşamın akışını hissetmek için önemli araçlardır.
Başkasının Ölümüyle Yüzleşmek
Başkası öldüğünde bilinçli ve bilinçdışı olarak kendi ölümümüzle de yüzleşiriz. Yalom’un uyanma deneyimi dediği bu durum, ölümü sağlıklı şekilde kabullenmek için bir fırsattır.
Kişi ölümü gördüğünde hayata daha sıkı tutunur. Özgürce, otantik bir hayat yaşar. Ölümü yok edemez ancak ona hazırlanabilir.
Ölümü Hatırlamak
Ölümü hatırlamak, bazı dinlerde ve kültürlerde sistematik bir ritüel haline getirilmiştir. İnsanlar düzenli aralıklarla ölümü hatırlatan uygulamalar yapar.
Hayatın akışında ölümü hatırlamak, daha bilinçli yaşamayı sağlar. Her yüzleşme, farklı bir baş etme yolunu inşa eder.
Sonuç: Ölüm Korkusunu Anlamlandırmak
Ölüm kaçılması, kurtulunması, üstesinden gelinmesi imkânsız olan bir gerçektir. Ölümün kendisi karanlık ve korkunç görünse de, ölüm korkusu insanı hayatta tutan en temel motivasyonlardan biridir.
Önemli olan şey bu korkuyla ne yapmayı seçtiğimizdir.


