Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Aynadakini Tanıyor Musun?

Hepimizin hikayesi bambaşka zamanlarda bambaşka yerlerde başladı. Birbirinden o kadar farklı insan ortak bir dünyaya sığdık. İnsan bedeni bu dünyaya, bir ülkeye, şehre, eve sığabildi. Hiçbir yere sığamayan, oradan oraya gezinen, merak eden, arayışta olan ruhumuzdu hep. Kim olduğunu merak etti. Neyi sevip sevmediğini aradı. Kendine doğrular ve yanlışlar oluşturdu zaman zaman değişeceğini bilmeden. Sürecin bir parçasıydı bunlar hep. Kim olduğunu bulmaya çalıştığı karmaşık, birçok duygu barındıracak uzun bir süreç. Belki de hayatın amacıydı bu; ruhumuzu tanımak, ruhumuzu dünyayla tanıştırmak. Beden eşlik ettikçe ruh büyüdü, öğrendi, değişti ve gelişti.

Psikolojide Benlik

Bireyin kendisine dair algıları, değerleri, inançları ve yaşam hikayesinin bütününe psikolojide benlik diyebiliriz. Carl Rogers, insanın gerçek benliği ile olmak istediği benlik arasındaki uyumun psikolojik açıdan iyi oluşun temel noktası olduğunu belirtir. Bu sebepledir belki de kimlik arayışının önemi.

Maalesef modern dünyada bu uyum çoğu zaman bozulur. Sosyal medyanın ışıltılı vitrin anlayışındaki hayatımıza işleyen sistemi, aile beklentileri, toplumsal normlar ve başarı baskısı kulağımızda sürekli yankılanır. Bu yankı o kadar kuvvetlidir ki kendi sesimiz bir fısıltıdan ibarettir. Tüm ömrümüz o fısıltıyı duymak için geçebilir.

Freud’un yapısal kuramına göre benlik, dürtülerimizin ve toplumsal kuralların arasında bir denge unsurudur. Jung ise, insanın hayat boyu süren ‘‘bireyleşme’’ sürecinde bilinçli ve bilinçdışı yanlarını bütün haline getirmesi gerektiğini savunur. Yani Jung’a göre benliğimizi bulmak için içimizdeki farklı yanları; çocuk yanımızı, mantıklı yanımızı, korkularımızı, tutkularımızı bir araya getirerek anlamlı bir bütün oluşturmalıyız.

En Büyük Tuzak

Bu arayış zordur, uzundur; önümüze birçok engel çıkar. Bu engellerin başında ‘‘dış göz’’ olarak da nitelendirebileceğimiz ‘‘Diğerleri beni nasıl görüyor?’’ sorusu gelir. En son ne zaman ‘‘Ben kendimi nasıl görüyorum?’’ diye düşündüğünüzü bir hatırlamaya çalışın.

Bu noktada psikoterapinin sağladığı güvenli alan, bireyin maskelerini çıkarıp kendi özünü keşfetmesine yardımcı olabilir. Kendini keşfetmek her zaman büyük cevaplar bulmak değildir; bazen sadece ‘‘Şu an ne hissediyorum?’’ sorusunu dürüstçe cevaplayabilmek bile olabilir.

Benlik arayışı yolculuğu her zaman doğrusal bir düzlemde ilerlemez; kimi zaman duraksamalar, geri dönüşler, hatta kaybolmuşluk hissi içerir. Bu süreci bir deniz yolculuğuna benzetebiliriz. Bazen bir fırtına çıkar sürükleniriz, pusulamız bozulabilir, yönümüzü şaşırabiliriz. Fakat bu kaybolmuşluk anları, yeni adalar keşfetmenin, yeni günbatımlarını görmenin, görmediğimiz yakamozları gözlemlemenin bir fırsatıdır.

İnsan bildiği limandan ayrıldığında kendi rotasını çizmeyi öğrenir. Belki de daha güzel limanlar keşfedecektir böylece. Alışılmışın dışında belki ürkütücü ama denemeye değer; kendini bulmak adına atılacak en büyük adımdır.

Bilinçli Farkındalık (Mindfulness)

Modern psikoloji, mindfulness ve öz şefkat gibi yaklaşımların benlik arayışı noktasında güçlü araçlar olduğunu gösteriyor. Kendimizi yargılamadan, şefkatle gözlemlemek, içsel dünyamızı daha şeffaf görmemizi sağlayacaktır. Ruhumuzu korkutmadan, incitmeden dinlemek, bu zamana kadar alıştıklarına belki de içine doğduğu hayata karşı düşüncelerini, hissettiklerini daha net duymamızı sağlayacaktır.

Bu durum ‘‘Kendimi değiştirmeliyim’’ baskısından çok ‘‘Kendimi anlamalıyım’’ yaklaşımını besleyecektir. Mesleğini, aileni, çevreni, fiziksel özelliklerini belirtmeden ‘‘Kimsin?’’ sorusunun cevabı var mı sor kendine şu an.

Hayatın üstümüze diktiği o kıyafeti sorgulamadan giymek zorunda olduğumuz tüm bunlar bize gerçek bizi anlatır mı? Yoksa zorunda olduğumuz biz miyiz o kişi?

Peki sebepleri bir kenara bıraktığımızda o kıyafeti değiştirmek mümkün müdür? Ya da en azından beline bir kemer takmak, üstüne bir hırka giymek, belki bir şapka takmak… Yepyeni bir kıyafet alabilir miyiz acaba? Eğer mümkünse belki de hayatımızda yapacağımız en pahalı ve en değerli şey olabilir mi bu alışveriş?

Tüm bu soruların yanında o alışverişe çıkmaya karar vermek nasıl hissettirir bizi? Belki çok yorgunuz, belki tek izin günümüz ve sadece dinlenmek istiyoruz. Fakat ya o enerjiyi bulabilirsek kendimizde, ya çıkarsak o alışverişe?

Dilediğimiz renkte, modelde bir kıyafet seçmek iyi gelmez mi hepimize? Hangi renk yakışıyor sana, hangi kalıp daha güzel duruyor üstünde? Takı, aksesuar sever misin acaba? Tüm bunları keşfetmeden daha kaç yıl geçirmeyi planlıyorsun? Hayatın her dönemi bize başka renk, başka kıyafet getirmez mi zaten? Neden yıllardır aynada aynı görüntü var?

Hayatta kalmak ve yaşamak arasındaki fark böyle anlaşılır belki de. Çık o alışverişe, dene tüm renkleri. Yaşadığını hissettiren seni gör aynada. Aldığın her nefes, attığın her adım kulağında yankılanan ses değil, senin sesin olsun.

Mihrişah Köse
Mihrişah Köse
Mihrişah Köse, psikolog ve aile danışmanı olarak, psikoterapi ve danışmanlıklarına aktif olarak devam etmektedir. Lisans eğitimini Psikoloji üzerine tamamlayan Köse, Bilişsel Davranışçı Terapi/ Çift Terapisi ve Pozitif Psikoloji alanlarında uzmanlaşmıştır. Kişisel gelişim üzerine yazılar yazan Köse, psikoloji biliminin günlük hayatın her anında var olduğuna inanıyor ve yazılarında herkes için psikoloji temelli yeni bir bakış öne sürüyor. Psikoloji biliminin herkes için okunur ve anlaşılır olmasını hedefliyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar