Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Bastırılmış Duyguların Donmuş Kraliçesi: Frozen’a Psikolojik Bir Bakış

Arendelle kraliçesi Elsa, doğuştan buzlara hükmedebilen sihirli bir güce sahiptir. Küçükken kardeşi Anna ile oynarken gücünü kontrol altına alamayıp kardeşine istemeden de olsa zarar vermesi üzerine, gücünü yıllarca saklayıp, duygularını bastırarak insanlardan izole bir ortamda büyümüştür. Taç giyme gününde kardeşi Anna ile yıllar sonra ilk defa görüşür. Anna ile çıkan bir tartışma esnasında yıllardır bastırdığı duygular gün yüzüne çıkar, Elsa öfkesine yenik düşer ve kendi içindeki soğukluğu ile etrafını buzla kaplar. Elsa’nın yıllarca bastırdığı her şey, şimdi bütün Arendelle’i buz, kar ve soğuk havayla kaplamaktadır.

Şimdi, gelelim Elsa’nın yıllarca bastırmış olduğu duygularını en basit bir anda neden kontrol edemediğine. Asıl demek istediğimiz ise, insan duygularını yıllarca bastırırsa, bu duygular bir gün mutlaka ortaya çıkar mı?

Duygular Bastırıldığında Ne Olur?

Elsa’nın yaşadığı bu durum, aslında birçok insanın bilinçli ya da bilinçsizce deneyimlediği bir şey. Çocuklukta yaşanan bazı olaylar, travmalar ya da verilen yanlış mesajlar, kişinin duygularını “saklaması gerektiğine” dair bir inanç oluşturabilir. Elsa’nın ailesi de onu korumak adına, gücünü gizlemesini, insanlardan uzak durmasını ve hislerini bastırmasını söylüyor. Ama farkında olmadan, Elsa’ya şu mesajı da veriyorlar: “Senin içinde tehlike var. O yüzden sen olduğun gibi olmamalısın.”

Bu da Elsa’nın iç dünyasında büyük bir çatışma yaratıyor. Bir yanda doğuştan gelen, bastırılamayan bir güç… Diğer yanda ise bu gücün tehlikeli olduğu fikri. Elsa, bu ikilemle büyüyor. Duygularını ifade etmek yerine, onları içeride tutmayı öğreniyor. Korkusunu, öfkesini, sevgisini bile bastırıyor. Gülmüyor, kızmıyor, sarılmıyor. Sanki bir duvar örüyor kendi etrafına. Ama o duvarın arkasında fırtınalar kopuyor.

Ve sonra bir gün… O bastırılan her şey patlak veriyor. Taç giyme gününde, Anna ile yaşadığı bir anlaşmazlık sırasında kontrolünü kaybediyor. Aslında bu sıradan bir tartışma gibi görünse de, Elsa için o an; yıllardır bastırdığı her duygunun dışarıya çıkma anı. Çünkü bastırılmış duygular yer altında kalmaz. İçeride birikir, birikir ve en sonunda bir çıkış yolu bulur. Çoğu zaman da bu çıkış, hiç beklemediğimiz bir anda, en kontrolsüz şekilde olur.

Bastırmak mı, Dönüştürmek mi?

Frozen filmi, her ne kadar bir çocuk animasyonu olarak görünse de, aslında bastırılmış duygular, travmalar ve özgürleşme üzerine güçlü bir mesaj içeriyor. Elsa’nın Arendelle’den kaçıp kendi buz sarayını inşa etmesi, tam anlamıyla bir “kaçış” aslında. “Let it go” şarkısında söylediği her söz, aslında yıllarca içinde tuttuğu duyguların serbest bırakılması anlamına geliyor.

Elsa şöyle diyor:

“Don’t let them in, don’t let them see
(İçeri girmelerine izin verme, görmelerine izin verme),
Be the good girl you always have to be…
(Her zaman olmak zorunda olduğun o iyi kız ol)”

Yani yıllarca öğrendiği kalıbı artık yıkıyor. “İyi kız” olmak, güçlü durmak, duyguları saklamak… Bunların hiçbirinin artık işe yaramadığını görüyor. Ama bu özgürleşme süreci kolay değil. Çünkü bastırılan duygular sadece serbest bırakılmakla çözülmez. Onları anlamak, dönüştürmek ve kabul etmek gerekir.

Herkesin İçinde Bir Elsa Vardır

Frozen bize sadece bir kraliçenin hikayesini anlatmaz. Hepimizin içinde küçük bir Elsa vardır. Kimi zaman öfkemizi bastırırız, kimi zaman sevgimizi. Bazen ağlamak isteriz ama “zayıf görünürüm” diye tutarız kendimizi. Ya da birine kızarız ama sırf kavga çıkmasın diye içimize atarız. İşte bu bastırmalar, zamanla içimizde birikir, bir buz dağı oluşturur.

Ama şunu unutmamak gerekir: Duygularımızı bastırmak bizi güçlü yapmaz. Aksine, bir gün kontrol edemeyeceğimiz şekilde ortaya çıkmalarına neden olur. Sağlıklı olan, duygularımızı tanımak, onları bastırmak yerine ifade etmeyi öğrenmektir. Çünkü bastırılan her şey, gün gelir yıkıcı bir şekilde geri döner.

Elsa’nın hikayesi, özgürleşmenin yolunun içsel kabulden geçtiğini gösteriyor. Kendimizi sevmeden, duygularımızı tanımadan ve kabullenmeden gerçekten mutlu olmamız mümkün değil. Ve belki de en büyük cesaret, içimizdeki fırtınalara rağmen “ben buyum” diyebilmek.

Unutma: “Let it go” sadece bir şarkı değil, aynı zamanda bir çağrıdır. İçindeki kar fırtınasını susturmaya değil, anlamaya çalış. Çünkü herkesin içinde biraz sihir vardır. Yeter ki onu bastırma.

İlayda Mutlu
İlayda Mutlu
İlayda Mutlu, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nde psikoloji öğrencisi olarak eğitimine devam etmektedir. İnsan zihninin derinliğine duyduğu merak, onu deneysel psikoloji ve adli psikoloji alanlarına yönlendirmiştir. Gelecekte bu alanlarda uzmanlaşarak bilimsel araştırmalara katkı sunmak ve psikolojinin sınırlarını keşfetmek istemektedir. İnsan zihninin karmaşık yapısını çözmek ve bulgularını tüm dünyayla paylaşmayı misyon edinmiştir. Psikolojinin diğer alanlarına da ilgi duyup, psikoloji hakkında birçok konuyu araştırmaktadır. Yazdığı alanlar çoğunlukla deneysel psikoloji olup, dijital mecralarda ilgilendiği konular hakkında yazmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar