Yine her sabah gibi benzer bir güne uyandın. Hissettiklerin benzer, rutinlerin benzer. Bir gün durup dururken boğazında düğümlenme, nefesinde bir tıkanıklık, midende ağrı ya da sırtında taşıyamadığın bir yük hissi yaşadın mı? Çoğu zaman bu tür fiziksel belirtiler, doğrudan bir tıbbi nedene dayanmayabilir. Ancak bastırılmış duygular ve travmatik anılar, zamanla bedende psikosomatik belirtiler şeklinde kendini gösterebilir. Psikolojide bu durum “psikosomatik belirti” olarak tanımlanır. Ruhun konuşamadığını, sakladığını beden dünyaya haykırmaya çalışır. Duygular, ifade edilmediğinde kaybolmaz. Hissettiğimiz tüm duygular bedenimizin içinde birikerek kendilerine çıkış yolları arar.
Travmalar Nerede Birikir?
Yaşadığımız travmalar yalnızca zihinsel değil, aynı zamanda bedensel hafızada da yer eder. Özellikle çocukluk döneminde yaşanan duygusal ihmal, reddedilme veya yoğun stres, bedenin çeşitli bölgelerinde kalıcı izler bırakabilir. Bir zamanlar ağlamana alan tanınmadığı, izin verilmediği için boğazında sürekli düğümlenme hissi olabilir. Yıllar önce yaşadığın korku, bugün mide spazmları ya da sindirim sorunlarıyla kendini gösterebilir. Zihnimize oynadığımız oyunlar yaşadıklarımızı, hissettiklerimizi geri plana atmamızı sağlasa da ruhumuzda ve bedenimizde her şeyin kayıt altında olduğunu unutmamalıyız. Beden, yıllar boyunca bastırılan her duygunun arşividir.
Duyguları Bastırmanın Bedeli
Toplumsal olarak güçlü olmak zorunluluğu, “sorun çıkarmamak”, “olgun davranmak” gibi beklentiler, duygularımızı bastırmamızın sebeplerinden biridir. Üzüntümüzü dile getirmek yerine gülümser ve susarız, öfkemizi yansıtmak yerine içimizde sıkıştırmaya çalışırız. Zamanla bu maskeleştirme hali otomatikleşir ve yansıtılmayan her duygunun bedende bir gün çıkmak için yol bulmaya çalışan birikim haline gelmesine sebep olur. İfade edilmeyen her duygusal deneyim, bedenin işleyiş sistemini, enerji dengesini bozar. Bu durum, hem fiziksel hem de ruhsal sağlığımızı etkileyerek yorgunluk, huzursuzluk, bağışıklık düşüklüğü ve kronik ağrılara hatta kronik hastalık başlangıçlarına yol açabilir.
Hangi Duygu Nerede Birikir?
Her beden kendine özgü tepkiler verir, ancak bazı duyguların sıklıkla biriktiği bölgeler şunlardır:
-
Boğaz: Söylenemeyen sözler, ifade edilemeyen duygular, bastırılmış öfke
-
Mide: Kaygı, endişe, değersizlik duygusu, sindirilemeyen olaylar
-
Omuz ve Sırt: Aşırı sorumluluk, yük taşıma, suçluluk hissi
-
Çene: Kontrol ihtiyacı, içe atılan stres ve bastırılmış öfke
-
Baş ve Alın: Aşırı düşünce, zihinsel baskı, karar verememe
Bu bölgelerde sık sık ağrı veya gerginlik hissediyorsan, bedenin sana zamanında sürekli susturduğun bir duyguyu hatırlatıyor olabilir.
Bedeninle Bağ Kurmak: Dinlemek ve Anlamak
Bedenini iyileştirmenin ilk adımı, onun sesini duymaktır. Ağrının geldiği anlarda kendine şu soruları sormayı dene: “Şu an neyi bastırıyorum? Hangi duygumun çıkmasına izin vermiyorum?” Bu sorularla bedenin verdiği tepkilerin arkasındaki duygusal nedenleri fark etmeye başlayabilirsin. Fakat bazı durumlar bize geçmişten mirastır. Taze bastırılmış bir duygu olmayabilir. Geçmişin sesini yeni yeni duyuruyor olabilir bedenimiz. Böyle anlarda bedenimize sinirlenmemek ilk aşamadır. “Hiçbir sebep yok, neden şu an bunu yaşıyorum?” gibi yakınmalar bedene iyi gelmeyecek ve daha fazla uyarılmasına sebep olacaktır.
Farkındalık arttıkça, duyguları ifade etmek kolaylaşır, beden de zamanla rahatlar. Bedenle yeniden bağ kurmak için nefes egzersizleri, yoga, dans, yazı terapisi ve terapi desteği oldukça faydalıdır.
Bedeni Susturma, Onu Dinle
Hayatta insanları dinlediğin kadar kendini duydun mu? Ne zaman mutlu oldun? Ne zaman öfkelendin? Ne kadarını dile getirdin? Ağzımızdan çıkanların sonsuzluğa gidip kaybolmadığı bu evrende, sustuklarımızın da bir yerlerde dolaştığını düşündün mü hiç? Her duygu bedenimizde bir yerde saklanıyorken, bu kadar sustuğun duygular bir noktada bedenine ağır gelmeyecek mi?
Beden bir yabancı değil, bir düşman değil; tam aksine en sadık ve ömrüne eşlik edecek dostundur. Duygular bastırıldıkça, kalp kırıldıkça, ruh sessizleştikçe beden konuşur. Bedenin seni durmaya, bakmaya, anlamaya davet eder. Ruhunun sessiz çığlıkları artık hareketlerine, nefesine, aynaya yansımaya başlar. Aslında bedenin sana iyileşmen için bir alan tanır. Senin çıkaramadığın duygularının sesi olmaya çalışır. “Beni dinle, beni gör, beni sev.” der sana.
İlaçlar semptomları bastırabilir, ağrılarını o an için azaltabilir fakat uzun vadeli çözüm olmayacaktır. Duygusal yaralar ancak farkındalık ve içsel yüzleşme ile iyileşir. Gerçek şifa, bastırılanı kabul etmek, görünmeyeni görünür kılmak ve duygularına alan açmakla mümkündür.
Unutma: Bedenin her şeyi söyler, sen ise onu dinlemelisin.
Canım hocam Yine ilaç gibi geldiniz valla hayatımda 2 tane çok ağır travma yaşadım birini daha 11 yaşında 6 sınıf öğrencisiyken o zamanlardaki favori hocam gözümüzün önünde bayıldı ve sonra maalesef kanserden vefat etti o olaydan sonra sevdiklerimi hep korumaya çalışıyorum,başlarına birşey gelecek diye aşırı kaygılanıyorum ikincisi ise daha geçen sene yaşadım siz de biliyorsunuzdur olayı biricik Melisa hocam bir meymenetsiz bir kadın yüzünden (ismini anmak istemiyorum) dershaneden ayrılmak zorunda kaldı. Ondan sonraki eğitim koçum hem onu hem de sizi çok arattı ama ben bunlara rağmen yılmadım pes etmedim ve tyt de 328k dilde ise 53k sıralama yaptım. Bu yorumu okuyanlara tavsiyem ne yaşarsanız yaşayın önünüze bakın asla pes etmeyin hayat size istediğinizi zaten verecek.