Sevgi Kapıda Ben ise İçeride Üşüyorum
Birini sevmek ve biri tarafından sevilmek insan ruhunun en önemli ihtiyaçlarından biridir. Ancak bazı kişiler, travmatik deneyimlerin gölgesi altında, aşkı ve bağlılığı hissetmekte zorluk yaşarlar. Peki travma ve bağ kurma arasındaki görünmez duvar nasıl oluşur? Neden bazı insanlar en derin duygusal bağları dahi hissedemezler? Bu yazıda travmanın sevgiyi algılama ve yaşantımızı nasıl şekillendirdiğini psikolojik bir perspektifle ele alacağız.
Sevgi Kapıda Ben ise İçeride Üşüyorum; Travmanın Sessiz Mirası
Çocukluk döneminde yaşanan duygusal ihmal, istismar ya da duyguların sürekli bastırılması, bireyin ileriki yaşamında kuracağı ilişkileri doğrudan etkiler. Eğer çocuk bakım vereni tarafından sürekli reddedildiyse ya da duygusal ihtiyaçları karşılanmadıysa, zihni zamanla şu mesajı öğrenir: “Yakınlık kırılganlık getirir. Kırılmamak için mesafe koymalısın.”
John Bowlby’nin bağlanma kuramına göre bebeklik döneminde bakımverenle kurulan ilişki, yetişkinlikteki romantik bağların temelini oluşturur. Eğer bir çocuk kayıtsız, tutarsız ya da istismar edici şekilde yetiştirildiyse, “güvensiz bağlanma” geliştirebilir. Bu durum yetişkinlikte;
-
Yakınlık korkusu (Kaçınan Bağlanan)
-
Terk edilme kaygısı (Kaygılı Bağlanma)
-
Duygusal uyuşukluk (Dezorganize Bağlanma) şeklinde kendini gösterebilir.
Kaçıngan Bağlanma: Duygulara Karşı Geliştirilen Zihinsel Zırh
Kaçıngan bağlanma stiline sahip bireyler, dışarıdan bağımsız, güçlü veya kontrolcü görünebilirler. Fakat bu görünüşün altında yoğun bir duygusal yükü taşıyamama kaygısı bulunur. Dolayısıyla yakın ilişkiler bu kişiler için konfor olmaktan ziyade, daha çok rahatsızlık kaynağı olur. Çünkü yakınlık, duyguların şeffaf hale gelmesi, savunmaların yok olması ve geçmişin yeniden tetiklenmesi anlamına gelir.
Bu bağlamda aşkı hissedememek, yetersizlik değil, bilinçdışı bir savunmadır. Zihin kendini koruyabilmek için sevgiye karşı bir duvar örer. Bu duvar bazen öylesine kalın olur ki kişi kendi duygularına dahi ulaşamaz hale gelir.
Modern İlişkiler ve Uyumlu Soğukluk
Günümüzde hızlı tüketilen ilişkiler, yüzeysel bağlar ve sürekli “daha iyisini arama” kültürü de bu duygusal kopukluğu pekiştirir. Bağlanma stili kaçıngan olan bireyler için modern ilişki kalıpları adeta bir kaçış yoludur. Gerçek duygusal yatırım gerektirmeyen ilişkiler, içsel belirsizlikten uzaklaşmanın en uygun yoludur.
Ancak bu kaçışlar uzun vadede yalnızlık hissini artırır. Kişi kendini, hem sevgiye hasret hem de ona dirençli bir halde boşluğun ortasında bulur.
İyileşmek Mümkün Müdür?
Travmanın aşkı hissetme yetisine ket vurması kalıcı bir kader değildir. Terapi sürecinde;
-
EMDR ve Bilişsel Davranışçı Terapi ile travmatik anılar yeniden işlenebilir.
-
Güvenli Bağlanma Çalışmaları: Sağlıklı ilişkiler deneyimleyerek yeni bir bağlanma şeması oluşturabilir.
-
Duygu Farkındalığı: Aleksitimik eğilimler, duygu ifadesini artıran egzersizlerle aşılabilir.
Sonuç olarak aşkı hissedemeyen bir zihin, çoğu zaman travmanın sessiz çığlığıdır. Ancak insan beyni, iyileşme ve yeniden bağ kurma kapasitesine sahiptir. Eğer siz de sevginin size hep uzak olduğunu düşünüyorsanız, belki kayıp hissinin ardında, henüz iyileşmemiş yaralarınız vardır. Unutmayın: Aşk, korkunun gölgesinde değil, güvenin ışığında yeşerir.