Pazartesi, Ağustos 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Yüksek Duyarlılık: Daha Fazlasını Hissedenlerin Dünyası

Bazı insanlar vardır; bir kelimeyi, bir bakışı ya da ortamın enerjisini herkesten önce fark eder. Gürültülü ortamlarda çabuk yorulur, yoğun duyguları derinden hisseder, bazen “fazla alıngan” ya da “çok düşünüyorsun” gibi yorumlara maruz kalırlar. Aslında bu, onların aşırı hassas bireyler (HSP) olmasından kaynaklanır. Ve bu bir “eksiklik” değil, doğuştan gelen özel bir duyarlılık biçimidir. Buradaki asıl mesele bir şeylerin “eksik” olması değil “fazla” olması ile ilgilidir. Fazla empati, fazla uyaran, fazla duygu…

Birden bire bütün duyularınızın, duygularınız ile birlikte yoğunlaştığını hayal edin. Başkalarının ne düşündüğünün daha önemli olduğu, sıklıkla başkalarının davranışlarının altında yatan motivasyonların sorgulandığı, çevredeki insanlarla ilgili pek çok detayın daha görünür olduğu hatta seslerin ve ışıkların bile daha yoğun algılandığı bir dünyada yaşamak oldukça zor olsa gerek. Bütün hayatınızı bu şekilde yaşamak dış dünya ile iç dünyamızın arasındaki çizginin şeffaflaşmasına bu da sorunlarla başa çıkabilme konusunda zorlanmanıza sebep olacaktır. “Highly sensitive person” yani aşırı hassas bireylerin bütün günlerini bu şekilde geçirdiğini düşünmek belki onları anlama konusunda bize yardımcı olacaktır.

HSP bireyleri ne farklı kılar?

  • Derinlikli düşünme eğilimleri vardır.
  • Yüzeyde kalmazlar; yaşadıkları her deneyimi analiz eder, anlamlandırmaya çalışırlar.
  • Duyusal yoğunluk yaşarlar.
  • Kalabalık ortamlar yorucu gelebilir.
  • Yüksek empati kurarlar.
  • Başkasının duygusunu sadece anlamakla kalmaz, onu içselleştirme eğilimindedirler.
  • Detaylara dikkat ederler.
  • Diğerlerinin gözünden kaçan küçük değişiklikleri hemen fark ederler.
  • Zengin bir iç dünyaları vardır.
  • Duygularını sanatla, yazıyla ya da hayal gücüyle ifade etmeye yatkındırlar.

HSP Özelliği Nörobiyolojik Açıdan Nasıl Açıklanır?

HSP bireylerin sinir sistemi çevreden gelen bilgileri sıradan bireylere göre daha fazla ayrıntı ile işler. Beyinlerinin özellikle duygusal ve bilişsel işlemleme bölgelerinde daha fazla aktivite gözlemlenmiştir. Araştırmalar, HSP bireylerin ayna nöron sistemlerinin daha aktif olduğunu göstermiştir. Bu, başkalarının duygularını ve niyetlerini daha kolay anlamalarını sağlar. Ayrıca, bu bireylerin amigdala (beynin duygusal uyarılara yanıt veren bölgesi) aktivitesi daha yüksektir, bu da stresli durumlara karşı daha yoğun tepkiler vermelerine neden olabilir. Elbette çevresel faktörler de bu bireylerin yaşam kaliteleri üzerinde etkilidir. Sevgi dolu ve destekleyici bir ortamda büyüyen HSP bireyler, yaratıcı ve içsel açıdan güçlü bireyler olabilirken travmatik ya da stresli çevrelerde büyümeleri ise anksiyete, depresyon veya aşırı içe kapanma gibi sorunlara neden olabilir.

Hassaslık bir zayıflık değil, incelikli bir farkındalıktır.
Toplumda bu özellik bazen yanlış yorumlanabilir. “Çok alıngansın”, “her şeyi dert ediyorsun” gibi ifadelerle karşılaşabilirler. Oysa bu bireyler, hem kendilerinin hem başkalarının dünyasını çok daha derin bir seviyede algılayabilir. Bu, onları daha bilinçli, daha yaratıcı ve daha şefkatli bireyler yapar. Her ne kadar bu durum hayatın getirdikleri ile başa çıkma konusunda zorlanmalarına sebep olsa da aşırı hassas bireyler bu özellikleri sayesinde duyguları ile ilişki kurmakta zorlanmayan, empati becerileri yüksek dolayısıyla iletişim becerileri ve sosyal zekaları yüksek olma eğilimindedirler. Kendi iç dünyalarında bazen zorlansalar da bu durumu beceriye dönüştürmek gibi bir seçenekleri de mevcut. Özellikle de duygu dışavurumunun kullanıldığı sanat alanlarında ve iç dünyalarını kaleme aldıkları edebiyatta başarılı olma olasılıkları bir hayli yüksek.

Yüksek duyarlılıkla yaşamak mümkün ve değerli.
Kendini daha iyi hissetmek ve günlük hayatta denge sağlamak isteyen HSP bireyler için birkaç öneri:

  • Zihinsel ve duygusal sınır koymayı öğrenmek
  • Sosyal ortamlarda bulunduktan sonra kendine vakit ayırmak
  • Kendini yargılamadan kabul etmek
  • Meditasyon yapmak, doğada zaman geçirmek
  • Derin ilişkiler kurmayı tercih etmek, yüzeysel kalabalıklardan uzak durmak

Elbette bu duyarlılıkla dünyaya gelmek buna mahkum olunacağı, hayatın hep kafa karışıklıkları ve duygusal yoğunluklarla yaşanacağı anlamına gelmiyor. Sınır çizme becerisinin geliştirilmesi bu durumun üstesinden gelinmesine ya da daha az yoğun yaşanmasına olanak sağlayabilir. Kendi duygu, davranış, düşünce ve eğilimlerimiz ile başkalarına ait olanlar arasındaki şeffaf çizgiyi belirginleştirmek sonradan da geliştirilebilecek bir özellik olduğundan başkalarının yükünü taşımak bir zorunluluk olmak durumunda değil. Eğer sen de daha fazlasını hissediyorsan, bu seni “fazla” yapmaz seni daha dikkatli, daha duyarlı ve daha derin yapar. Yüksek duyarlılık sayesinde dünyayı daha renkli ve anlamlı algılayabilmek bir ayrıcalıktır. Bunu koru ve sahip çık.

Kaynakça

Aron, E. N. (1996). The highly sensitive person: How to thrive when the world overwhelms you. Broadway Books.
Aron, E. N., & Aron, A. (1997). Sensory-processing sensitivity and its relation to introversion and emotionality. Journal of Personality and Social Psychology, 73(2), 345–368. https://doi.org/10.1037/0022-3514.73.2.345
Greven, C. U., Lionetti, F., Booth, C., Aron, E. N., Fox, E., Schendan, H. E., … & Pluess, M. (2019). Sensory processing sensitivity in the context of environmental sensitivity: A critical review and development of research agenda. Neuroscience & Biobehavioral Reviews, 98, 287–305. https://doi.org/10.1016/j.neubiorev.2019.01.009
Acevedo, B. P., Aron, E. N., Aron, A., Sangster, M. D., Collins, N., & Brown, L. L. (2014). The highly sensitive brain: An fMRI study of sensory processing sensitivity and response to others’ emotions. Brain and Behavior, 4(4), 580–594. https://doi.org/10.1002/brb3.242
Pluess, M. (2015). Individual differences in environmental sensitivity. Child Development Perspectives, 9(3), 138–143. https://doi.org/10.1111/cdep.12120 

Aslı Harmankaya
Aslı Harmankaya
Aslı Harmankaya, lisansını Ankara Üniversitesi psikoloji, yüksek lisansını yine aynı üniversitenin Aile Danışmanlığı Bölümünü tamamladıktan sonra kendi ofisinde terapist olarak danışan görmekte aynı zamanda akademik çalışmalarına devam etmektedir. Çalışmaları bütüncül psikoterapi, anksiyete ve depresyon üzerine yoğunlaşmaktadır. Çiftlerle çalışıyor olması onu romantik ilişkiler üzerine yazmaya, bireysel terapi seansları ise özşefkat ve özsaygı üzerine yazmaya yönlendirmiş, bununla birlikte suç psikolojisine olan ilgisi de bu alana yoğunlaşmasına zemin hazırlamıştır. Bu deneyimler çerçevesinde; ilişkisel problemler, bireyin kendini tanıma süreci, suç işleme davranışının altındaki motivasyonlar gibi alanlarda hem İngilizce hem Türkçe yazı içerikleri oluşturmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar