Yaz mevsimi gelip havalar ısındıkça çoğumuzun zihninde güneşli günler, yaz aşkları, karpuzlu akşam sofraları ve (şanslıysak) tatil planları canlanıyor. Gündüzler uzuyor, sokaklar kalabalıklaşıyor. Ne var ki herkes için yaz bu anlamlara gelmiyor. Bazıları için hava sıcaklığı yalnızca uçuş uçuş yaz akşamları değil, aynı zamanda yorgunluk, sinirlilik ve huzursuzluk da demek.
Peki bu farklar neden oluşuyor? Hava sıcaklığının duygudurumumuz üzerinde gerçekten psikolojik etkileri var mı, yoksa bu sadece kişisel bir deneyim mi?
Vücudun Alarmı: Isınan Havaya Duygusal Tepkiler
Hava sıcaklığı arttığında vücudumuz dengeyi korumak için yoğun şekilde çalışıyor. Terleme, artan kalp ritmi, uyku kalitesinde düşüş gibi tepkiler fiziksel sistemimizi zorluyor. Bu zorlanmalar da ruh halimize doğrudan yansıyor. 27°C’nin üzerini gören şehirlerde yaşayan insanlar sinirlilik, dikkat dağınıklığı ve sabırsızlık gibi belirtileri daha sık deneyimliyor.
N’Diambourila ve arkadaşlarının (2025) hazırladığı bir derlemede, meteorolojik değişimlerin özellikle ani hava sıcaklığı dalgalanmaları sırasında psikiyatrik krizleri tetikleyebildiğine dikkat çekiliyor. Hava koşulları tek başına yeterli olmasa da, ruhsal dengenin bozulmasında önemli bir risk faktörü olarak gösteriliyor.
Duygudurum bozukluklarında da benzer psikolojik etkiler görülüyor. Özellikle bipolar bozukluğu olan bireylerde yaz aylarında manik atakların görülme sıklığı artıyor. Bir başka deyişle haziranlar, bipolar bozukluğu olan bireyler için zor geçiyor. Bu durumu yalnızca hava sıcaklığı değil; artan sosyal uyarım, bozulan uyku ritmi ve gündüz-gece dengesindeki değişimler de etkiliyor.
Mevsimsel duygudurum bozukluğu çoğunlukla kış depresyonu üzerinden bilinse de, yaz depresyonu da dikkat çekiyor. Bazı bireyler yaz mevsiminde içsel bir boşluk, huzursuzluk ve keyifsizlik hissediyor. Bu hissin altında çoğu zaman hem biyolojik hem de psikososyal etkenler birlikte yer alıyor.
Bu süreç sadece bireysel deneyimle sınırlı değil. Kalaycı ve Ocaktan’ın (2024) incelediği çalışmalar, sıcak dalgalarının ve ısıya bağlı hastalıkların hem hastane başvurularını hem de ölümleri yıllar içinde artırdığını gösteriyor. Yani konu yalnızca “modumuz” değil; toplum sağlığı da bu değişimden etkileniyor.
Güneşe Ateş Açmak: Suçun Meteorolojik Kökenleri
Hava sıcaklığı sadece terlemeye değil, bazen şiddetli tepkilere de neden oluyor. Adana’da bir grup kişi, artan hava sıcaklığına ve güneşin kavurucu etkisine karşı “güneşe ateş açıyor”. Bu olay, hava sıcaklığının hem bireysel hem de toplumsal psikoloji üzerinde ne kadar güçlü psikolojik etkiler yaratabileceğinin iyi bir örneği.
Hava sıcaklığındaki artışın saldırganlık ve suç davranışlarıyla bağlantısı uzun yıllardır araştırılıyor. Özaşçılar (2016) bu ilişkiye dair çalışmaların 1900’lerin başına kadar uzandığını belirtiyor. Bu bağlantı yalnızca insanlarla da sınırlı değil. Örneğin filler ve köpekbalıkları gibi hayvanlar da yaz aylarında daha agresif davranışlar sergiliyor. Bu durum, hava sıcaklığının canlıların biyolojik ve davranışsal düzenleri üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor.
Özetle, hava sıcaklığı artışları yalnızca vücudumuzu değil, ruh halimizi ve davranışlarımızı da etkileyebiliyor. Özellikle yüksek sıcaklıklarda sinirlilik, tahammülsüzlük ve saldırganlık artış gösterebiliyor.
Here Comes The Rain Again: Soğuk Havaların Sessiz Yükü
Hava sıcaklığı kadar soğuk ve karanlık günler de ruhumuzu ağırlaştırabiliyor. Özellikle kış aylarında, sadece düşük sıcaklıklar değil, aynı zamanda güneş ışığının azalması ve uzun süreli kapalı, bulutlu havalar da psikolojik etkiler yaratıyor. Güneş ışığı serotonin üretimimizi artırarak ruh halimizi dengelerken, eksikliği serotonin seviyesinin düşmesine yol açıyor. Bu durum, mevsimsel duygudurum bozukluğu (seasonal affective disorder – SAD) olarak da bilinen, özellikle kış aylarında ortaya çıkan depresyon türünün temel nedenlerinden biri.
Uyku düzenindeki değişiklikler, enerji düşüklüğü, isteksizlik ve ruh halinde genel bir düşüklük mevsimsel duygudurum bozukluğunda sık karşılaşılan belirtilerden bazıları. Kapalı havalarda, özellikle uzun süreli yağış ve bulutlu günlerde çoğumuz dışarı çıkmak istemiyoruz. İnsanlar sosyal etkinliklerden uzaklaşıyor, evde daha çok zaman geçiriyor. Bu durum, yalnızlık ve sosyal izolasyon hissini artırarak depresif belirtileri tetikleyebiliyor veya derinleştirebiliyor. Böyle dönemlerde, mümkün olduğunca gün ışığından faydalanmak, açık havada kısa yürüyüşler yapmak ve sosyal bağlantıları korumak ruh sağlığını desteklemek için önem taşıyor.
Dengenin İzinde: Mevsimlerle Baş Etmenin Yolları
Bu duygusal dalgalanmalarla başa çıkmak için küçük ama etkili adımlar atmak mümkün. Öncelikle her mevsimde bedenimizin ihtiyaçlarını gözetmek yeterince su içmek, serin ortamlarda zaman geçirmek, uyku düzenine dikkat etmek dengeyi yeniden kurmak adına iyi bir başlangıç olabilir. Aynı zamanda duygularımıza yer açmak, “yaz geldi, mutlu olmak zorundayım” gibi beklentilerin baskısından uzak durmak da ruhsal iyilik hâlimiz için oldukça kıymetli.
Zaman zaman duygular yoğunlaşabilir, baş etmek zorlaşabilir. Böyle anlarda bir uzmandan destek almak ise güçlü ve doğal bir adım. Sonuçta dışarıdaki hava gibi, iç dünyamızda da hava durumu değişebilir. Bu iniş çıkışlara merakla yaklaşırken kendimize gösterdiğimiz anlayış ve şefkat, dengemizi ve sağlığımızı koruma yolunda elimizde bir pusulaya dönüşebilir.
Kaynakça
- Kalaycı, E. Ç., & Ocaktan, M. E. (2024). Sıcak dalgalarının toplum sağlığına etkileri. Afet ve Risk Dergisi, 7(3), 817-827.
- N’Diambourila, M., Geoffroy, P. A., & Akkaoui, M. A. (2025). Weather’s influence on the number of emergency psychiatric visits: Myth or reality? A systematic review of the literature. Journal of Psychiatric Research, 187, 277-290.
- Özaşçılar, M. (2016). Şiddet davranışının nedenlerini açıklamada biyolojik temelli kuramların rolü. Türk Psikoloji Yazıları, 19 (Özel Sayı), 16-28.