Cuma, Ekim 24, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Tüketirken Üretmeyi Unutuyor muyuz?

Günümüzün görünmeyen problemlerinden bazıları üretim fazlalığı, üretilenlerin niteliği hakkında sorgulama eksikliği ve aşırı tüketimdir. Bahsettiğim üretim yalnızca maddi bir üretim değildir; işimiz sonucunda ulaştığımız haz veya artık bunu hissedememe durumu da buna dahildir. Bu yazımda, üretim-tüketim döngümüzden, medyanın bu döngüdeki etkilerinden ve istediğimiz her şeye hemen sahip olma arzumuz gibi başlıklara değineceğim.

Üretim-tüketim döngüsü

İnsanların bir şeyleri tüketebilmesi için bir üretimin söz konusu olması gerekir. Bu üretimi sağlayan kişiler de işini ne kadar önemseyerek yaparsa, o kadar değerli ve üzerine düşünülmüş şeyler çıkar ortaya. Böylelikle üretileni tüketen insanlar da o niteliğe göre şekillenir ve düşünceleri, fiziksel görünüşleri bunun sonucunda dönüşür. Bahsettiğim üretim sadece yiyecek içecek sektörü için değil; sanat, spor, sosyal medya içerikleri ve daha birçok alanı kapsar.

Peki üretmeyi unutan, işini sadece para kazanmak için yapan insanlar bu döngünün neresindedir? Bu yazıyı yazmamda bana fikir veren “Yaratmayan İnsan Yok Etmek İster” isimli kitapta da tam olarak bu noktaya değinilmektedir. Üretmeyen, bir amaç için çabalamayan insanlar yok etmek ister. Çevrelerine adeta negatif düşünceler yayar ve üretmedikleri, düşünmedikleri dünyalarında fark etmeden boğulurlar.

Bahsettiğimiz üretim her zaman “en iyisi olmak” anlamında değildir. Asıl mesele “en iyisi olmak için çabalamaktır.” Çünkü o çaba bize “işe yarıyorum” duygusunu verir. Günün sonunda “en iyi” olmak tartışılır bir kavram olsa da, herkes “çabaladım” diyebilir.

Bu sadece statü olarak üstte gördüğümüz insanlar veya sanatçılar için geçerli değildir. Kitaptan bir örnekle açıklamak gerekirse; fırında çalışan bir aşçı da en iyisi olmak için çabalamalıdır. Sonucunda hem emek veren kişi işini iyi yapma çabasının hazzına ulaşır hem de büyük olasılıkla verdiği çaba karşılık bulur. Bu kişi iyi bir esnafa, sanatçıya, iş insanına veya toplum içinde saygı gören birine dönüşür. Bu çabalar dünya çapında tanınmak için değil, yaşadığı semtte de tanınan ve işini iyi yapan bir fırın olmak için de geçerlidir.

İstediklerimize saniyesinde ulaşabilmek

Üç gün içinde evimize gelmesini istediğimiz kargolar, anında ulaşabildiğimiz bilgiler ve “biricik olma” çabamız bizi tükettiklerimizden daha çok tüketiyor olabilir mi? Pandemi dönemi, hayatımızın hızlanmasında sandığımızdan çok daha etkili olmuştur. Ondan önce online sipariş için “Mağazada denemeden almak ne kadar mantıklı?” derken, bir anda hepimiz online alışverişe alıştık ve hayatımızın bir parçası haline getirdik.

Son dönemlerde yapay zekânın hayatımızın bir parçası haline gelmesi de “İyi mi oldu kötü mü?” sorusunu beraberinde getirmiştir. Artık sanki parmağımızı şıklatsak istediğimiz şeye sahip olabilecekmişiz ya da olmalıymışız gibi hissedebiliyoruz.

Dünyanın bu kadar globalleşmesiyle birlikte, mankenlerle aynı beden olma çabası, Hollywood yıldızlarıyla aynı çantayı takma isteği de artmıştır. Bu durum “limited edition” denilen, az sayıda üretilmiş çantalara, kıyafetlere ve ayakkabılara sahip olma çabasını da beraberinde getirmiştir. Artık herkes çaba sarf etmeden, hızlıca hatta mümkünse hemen aynı şeylere sahip olmanın peşindedir.

Elbette tanıdığımız herkes için geçerli değildir bu durum, ancak bahsettiğim artışı gözlemlemek için sosyal medya platformlarında biraz gezindiğimizde bu sonuca rahatlıkla ulaşabiliriz.

Sosyal medyanın tüketimimize etkisi

Günümüzde herkes için olmasa da büyük bir kesim için en çok tüketilen şey sosyal medyadaki içeriklerdir. Bu tüketim, “kafa dağıtmak” adı altında yapılan ama aslında kafamızı “bulandıran” bir tüketim şeklidir. Gün içinde sosyal medyadan birçok bilgi öğreniyor ya da birilerinin hayatı hakkında pek çok şey izliyoruz.

Bir noktadan sonra öğrendiğimiz veya izlediğimiz şeylerin kaynağını unutabiliyor ve kendimizi o kaynağı hatırlamaya çalışırken bulabiliyoruz. Bunun sebebi, beynimizde bilginin işlendiği yer ve kaynağının farklı bölgeler tarafından depolanmasıdır. Beyin bu döngüde çok fazla bilgi girişi sebebiyle bilgilerin kaynağını unutabiliyor.

Beynimizi bir noktada “uyuşturan” ve viral olanı tüketmeye iten bu sistem, hayatımıza yeni gelen ya da sadece bu nesle hitap eden bir sistem değildir. Daha önce televizyonla, radyoyla da benzer bir yapı işliyordu. Kitleleri aynı yöne itmeye çalışan bu sistemde bunun dışına çıkmak oldukça zordur.

Herhangi bir sosyal medya hesabı kullanmadan yaşamak imkânsız değildir; hatta bu şekilde yaşamayı tercih eden çok fazla insan vardır. Fakat bu kişilerin sayısının gün geçtikçe azaldığını söylemek mümkündür.

Öte yandan, sosyal medyayı yararlı içerikler üretmek ya da bilinçli bir şekilde tüketmek için kullananları da görmek mümkündür ve gerçekten kaliteli içerikler ortaya çıkmaktadır. Bu imkânlar sonu olmayan, tercihlerimize göre şekillenebilen araçlardır. Buradaki asıl nokta da tam olarak budur: imkânları nasıl kullandığımız ya da kullanmadığımız.

Sonuç

Sonuç olarak, tükettiklerimiz sonucunda ürettiğimizi bilmek, sonsuz sosyal medya ve içerik denizinde yapılabilecek en güzel şeydir. Ne kadar orada bulunduğumuz, nerelerde bulunmayı tercih ettiğimiz, düşüncelerimizi, konuştuklarımızı ve bakış açımızı doğrudan şekillendirir.

Düşüncelerimiz, elimizde tekrar tekrar şekillendirebileceğimiz bir oyun hamuru gibidir. Bu hamuru farkında olarak, ama bazen eğlenceli kedi videoları izleyerek adım adım şekillendirmek mümkündür. Viral olan şarkıların, kitapların ve insanların dışına çıkmak için çabalamak bile fark yaratır.

Kısacası, yok etmeyen insanlar olmak için çabalasak bile birçok şey değişecektir.

Kaynakça

Müthiş Psikoloji. (2023). Yaratmayan İnsan Yok Etmek İster: Erich Fromm. (Psikoterapistler Serisi). Destek Yayınları.

Yaren Dündar
Yaren Dündar
Yaren Dündar, psikoloji öğrencisi olarak insan zihnini ve davranışlarını anlama konusunda derin bir ilgiye sahiptir. Psikoloji alanında kendini sürekli geliştirir. Çeşitli topluluklarda aktif olarak yer almakta ve gönüllülük yaptığı kurumlarda deneyim kazanmaktadır. Özellikle çocuk ve ergen psikolojisine olan ilgisi, bu alandaki bilgi birikimini artırma ve bireylerin duygusal ve psikolojik gelişimlerine katkı sağlama hedefiyle şekillenmiştir. Gönüllü çalışmaları sayesinde farklı yaş gruplarından insanlarla iletişim kurma ve onlara destek olma fırsatları bulmaktadır. Aynı zamanda psikolojik destek sağlama ve psikolojik yardım alanındaki becerilerini geliştirmeyi amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar