Gün içerisinde her birimiz çeşitli insanlarla karşılaşır, farklı ortamlarda bulunuruz.
Kimi zaman iş yerinde çalışma arkadaşımızın samimi bir gülümsemeyle bize “Bugün harika gözüküyorsun!” demesiyle güzel bir sabaha başlarız.
Ancak günün sonunda evde partnerimizin bize kızgınlıkla söylediği “Bana karşı olan bu tavrını hiç beğenmedim, hep böyle mi yapacaksın?” gibi bir cümleyle karşılaşabiliriz.
Gün boyunca onlarca cümle, duygu ve olay yaşanırken, bazen sadece bir tanesi aklımıza kazınır — özellikle de o olumsuz olan.
Şimdi size basit ama önemli bir soru sormak istiyorum:
Gece yatağa yattığınızda kafanızda dönen düşünce baloncuklarında en çok hangisi yer edecek?
Sabah duyduğunuz tatlı bir iltifat mı, yoksa akşam duyduğunuz kırıcı bir eleştiri mi?
Bu soruyu zaman zaman seanslarımda danışanlarıma, günlük sohbetlerde de arkadaşlarıma sorarım.
Aldığım yanıtlar çoğunlukla benzerdir.
İnsanlar genellikle gün içindeki olumsuz deneyimlerini gece boyunca zihninde taşır.
Eğer sizin cevabınız da “Tabii ki partnerimin söyledikleri…” ise, bu yazının devamı sizin için oldukça faydalı olabilir.
Olumlu deneyimler genellikle kısa süreli bir mutluluk sağlar ve zihnimizden çabucak kaybolur.
Ancak olumsuz deneyimler daha derin izler bırakır ve daha uzun süre akılda kalır.
İşte bizler psikolojide bu durumu “negatif önyargı” (negativity bias) olarak adlandırırız — yani, olumsuza daha fazla odaklanma eğilimimiz vardır.
Neden Olumsuza Odaklanırız?
Bu durumun kökeni aslında insanlığın hayatta kalma mücadelesine dayanır.
Atalarımız doğada sürekli bir tehdit altındaydı: vahşi hayvanlar, zorlu doğa koşulları, düşman kabileler…
Hayatta kalabilmek için çevredeki olumsuzluklara ve tehlikelere karşı daha uyanık olmak zorundaydılar.
Mutlu eden bir meyve ağacını unutmak ölümcül olmayabilir, ama zehirli bir yılanı unutmak hayatlarına mal olabilirdi.
Bu nedenle beyin, tehditleri ve olumsuzlukları daha hızlı algılayacak ve uzun süre hatırlayacak şekilde evrimleşti.
Bu özellik türümüzün devamı için gerekliydi; ancak günümüzde, sosyal ilişkilerde bu durum artık işlevsel olmaktan çıkıp bizi yoran bir alışkanlığa dönüşebiliyor.
Modern Hayatta Negatif Önyargı
Günümüzde iş ortamında yapılan küçük bir hata, sosyal medyada gelen olumsuz bir yorum ya da sevdiğimiz birinin bizi kıran sözü, zihnimizde büyür ve günün tüm güzel anılarını gölgede bırakabilir.
Bir arkadaşınız size on güzel şey söylemiş olsa bile, sadece bir eleştirisi, tüm güzel sözlerini unutturabilir.
Bu, beynimizin tehditlere karşı geliştirdiği savunma mekanizmasının modern versiyonudur — artık fiziksel tehlike değil, duygusal tehditlerle savaşırız.
Sonuç
Sonuç olarak, olumsuz olanın zihnimizde daha çok yer kaplaması oldukça doğal ama değiştirilebilir bir durumdur.
Bu farkındalığı kazanmak, düşünce kalıplarımızı dönüştürmek ve duygusal sağlığımızı güçlendirmek için atılabilecek ilk adımdır.
1. Bilişsel Çerçeveleme
Olumsuz cümleleri daha olumlu bir bakış açısıyla yeniden değerlendirin.
Örneğin:
“Bugün yaptığım sunumu eleştirdi.”
demek yerine
“Sunumumun daha iyi olabileceğini düşündü ve gelişmemi istiyor.”
diyebilirsiniz.
Bu şekilde duygusal yükünüz hafifler.
2. 5’e 1 Kuralı
Her olumsuz düşünceye karşılık beş olumlu düşünce üretmeye çalışın.
Bu yöntem ilk başta yapay veya zor gelebilir, ancak zamanla zihninizin odaklandığı noktaların değiştiğini göreceksiniz.
Güzel geçen bir sohbeti, başarılı olduğunuz küçük bir işi ya da sadece iyi hissettiren bir yürüyüşü hatırlamak bile bu dengeyi kurmanıza yardımcı olur.
3. Mindfulness (Bilinçli Farkındalık)
Gün içinde yaşadıklarınıza yargılamadan, sadece gözlemleyerek yaklaşın.
Duygularınızı bastırmadan, sadece onların varlığını kabul etmek bile rahatlatıcı olabilir.
Basit nefes egzersizleri ya da kısa meditasyonlar bu konuda oldukça etkilidir.
Kapanış: Zihnini Yönlendirme Gücü
Zihnimiz yönlendirmeye çok açıktır; önemli olan onu neye yönlendirdiğimizdir.
Zihnimizi olumlu duygu, düşünce ve davranışlara yönlendirdiğimizde hayattaki pozitif değişimler kaçınılmaz olacaktır.
Belki biraz alıştırmayla her şey daha da kolaylaşır.
Bol şanslar. 🌿