Kişinin kendini tanıması mümkün müdür? Bir başkasına yönelik kullanılan ve kişiyi çok iyi tanıdığımıza dair söylem “ben onun ciğerini bilirim” ne kadar doğru? İnsanların tanıdığımız bildiğimiz yönleri olduğu gibi, fark etmediğimiz ve sonradan öğrendiğimiz yönleri olabiliyor. Psikologları birer müneccim, kâhin olarak gören veya “sen benim içimi okuyor musun?” gibi söylemler bir gerçekliği yansıtmamaktadır. Belki tüm bunlar bilmek veya bilinmek arzusundan kaynaklanıyor da olabilir.
Kişinin kendini keşfetmesi, kendi ve başkası ile ilgili farkındalığı artırması önemlidir. Kişisel ve iletişimle ilgili gelişim bu şekilde çok daha iyi olacaktır. Peki kendimizi ve başkasını nasıl keşfederiz? Veya keşfedebilir miyiz?
SENİ HİÇ TANIYAMAMIŞIM
Kaçımız böyle bir sözü işittik veya biri için bunu kullandık. Hayal kırıklığı, üzüntü belki keder veya öfke yaşadık. Biri ile ilgili yanılmak veya yanıldığını düşünmek insan ilişkilerinde sarsıcı bir deneyim olabiliyor. Çiftler de bazen “sen ilk tanıştığımızda böyle değildin” veya “evlendikten sonra sen çok değiştin” gibi söylemler karşılıklı olarak sarf edilir.
Peki bir insanla ilgili bu farklılıklar ve duygular nasıl geliyor? İnsan zamanla değişiyor mu? Yoksa bizler kişinin farklı yönlerini zamanla onunla vakit geçirip iletişim kurdukça mı öğreniyoruz?
Şüphesiz ki iletişimin kalitesi ve birlikte geçirilen zaman kişilerin birbirlerini daha iyi tanımalarına imkân sağlayacaktır. Bununla birlikte nasıl iletişim kurdukları ve kendilerini nasıl ifade ettikleri çok önemlidir.
KENDİNİ VE BAŞKASINI TANIMAK
Kişisel farkındalık ve başkasını tanımak tahminen birçok kişinin arzuladığı bir şeydir. İlişkileri ve iletişimi gerçekleştirmek bir arzu olsa da nereden ve nasıl başlayacağımızı bilemeyebiliriz.
İnsan ilişkilerinde karşılıklı anlayışı artırmak, iletişimde şeffaflık ve kendine dürüstlüğü de içeren bir süreçtir ve bu da kişisel farkındalığı artırabilir. Bu konuda 1955 yılında Joseph Luft ve Harry Ingham tarafından Johari Penceresi olarak adlandırılan bir model, öz farkındalığı nasıl daha iyi hale getirebileceğimize ışık tutuyor.
Kişinin kendini daha iyi tanımasına olanak sağlayan bir yol haritası sunan bu model, bireyin öz algısı ve duygusal içgörülerinin farkına varması olarak adlandırılabilecek öz farkındalığı artırmaya olanak sağlar. Böylelikle kişi kendiyle ilgili daha doğru ve açık bir anlayışa sahip olur; bu durumda diğer insanlarla iletişimi görece daha sağlıklı hale getirir.
KENDİNİ VE BAŞKASINI TANIMANIN 4 ALANI
Johari Penceresi modeli, açık alan (open area), gizli alan (hidden area), kör alan (blind area), bilinmeyen alan (unknown area) olmak üzere dört alandan oluşur.
İlk bileşen “açık alan” olarak adlandırılır ve bireyin kendisi ve diğer kişiler tarafından bilinen yanlarını kapsar; yani farkında olduğu ve diğer insanların da bildiği şeyleri içerir.
İkinci bileşen “gizli alan” olarak bilinir ve bireyin diğerlerinden sakladığı, ifade etmediği ancak kendisinin bildiği şeyleri içerir.
Üçüncü bileşen “kör alan” olarak adlandırılır; bireyin kendisinin farkında olmadığı ancak başkasının gözlemlediği özellik ve davranışları içerir.
Dördüncü bileşen ise “bilinmeyen alan” olarak adlandırılır; ne bireyin ne de başkalarının farkında olmadığı alandır. Ortaya çıkmamış potansiyel ve içgüdüleri barındırır.
Tüm bu alanlar kişinin kendinin farkına varma ve geliştirmesi için önem taşımaktadır. Bu alandaki gelişmelere daha açık, şeffaf, daha güven veren ve özgüvenli bir iletişimi olanaklı kılmaktadır.
KENDİNİ AÇ VE GERİ BİLDİRİM İSTE
Yukarıdaki başlık aslında kendi gelişimimizi ve olgunlaşmamızın bir mottosu olabilir. Johari Penceresi anlayışından yola çıkarsak kişinin kendini şeffaf ve içtenlikle açması (duygu, düşünce, ihtiyaç ve isteklerini ifade etmesi), başkalarından geri bildirim alması, yukarıdaki bölümde ifade edilen dört alanı aydınlatmakta ve geliştirmektedir.
Kendimizi açtıkça açık alan ve kör alan genişlemekte; başkasından geri bildirim aldıkça gizli alan ve bilinmeyen alan yavaş yavaş daralmaktadır. Böylelikle kendimizle, potansiyelimizle, nasıl ve neden davrandığımızla ilgili daha açık ve net bir görüşe, anlayışa sahip olmak mümkün olmaktadır.
Kendimiz ve diğerleri ile ilişkimizi pozitif anlamda etkileyecek bu durum, kişisel gelişimden profesyonel yaşantıya kadar birçok alanda uygulanabilir.
Kültürümüzde bazen güçlü olmak ve kendine yetmenin, duyguları ve ihtiyaçları bastırmak olduğuna inanılır. Kurulan birçok ilişki ve iletişimde kendini açmanın sakıncalarından söz edilir. Ayrıca başkasından geri bildirim ve rehberlik almak bazen yanlış bir şekilde zayıflık olarak değerlendirilebilir.
Ancak yukarıda özetlenen Johari Penceresi modeli bunların tam tersini; yani kendini ifade etmenin, başkalarıyla iletişimde geri bildirime açık olmanın, zayıf ve güçlü yönlerine odaklanmanın önemine değinmektedir.
KENDİNİ SAKINMAK YERİNE ORTAYA KOYMAK
Duyguları ve düşünceleri bastırmayı haklı çıkarmaya yönelik birçok inanışın aksine, çoğu durumda açık ve net iletişim, ilişkilerin gelişimi ve korunması için önemli ve gereklidir.
Evlilik veya arkadaşlıkta, işte veya kişisel alanda iyi görünmek veya kötü görünmemek adına yapılan şeyler, söylenen veya söylenmeyen sözler kişisel gelişimimiz ve anlaşılmamız önünde engel oluşturmaktadır.
Kendimizin bile fark etmediği birçok özelliğimiz, günün birinde ilişkilerimizi baltalamaması ve birinin karşımıza geçip “seni tanıyamamışım” demesi veya bizim “seni tanıyamamışım” dememizi kısmen de olsa engelleyebilecek şeylerden biri; iletişimlerde kendimizi açık, net ve dürüstçe ifade etmek, geri bildirim almak ve bu geri bildirimleri kendimizi ve ilişkilerimizi geliştirebilmek için kullanmaktır.