Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Ya Biz Aşkı Yanlış Biliyorsak

Hiç aşık oldunuz mu? Cevabınız “Evet” ise kendinize şunu sorun: “Gerçekten aşık oldum mu yoksa o kişiye hissettiğim o güçlü etkili duyguyu tanımlamak için mi ona aşk ismini verdim?”. Belki de aşk denen o yüce duyguyu tatmak için karşınıza hayranlık duyduğunuz biri çıktı ancak siz o duygunun lezzetine varamadan ona olan hayranlığınız geçti.

O halde aşkın kendisini değil, yanılsamasını deneyimlemiş olmalısınız ve o size öyle tatlı gelmiş olmalı ki sevdiğiniz ya da kendinizi aşık olduğunuza inandırdığınız kişiyle olan – günümüzde toksik olarak adlandırılan – beraberliğinizi aşk kisvesi altında yüceltmişsinizdir.

Aslında ona hissettiğiniz aşk değil; belki bir zamanlar çok güçlü, aşka yakın bir duygu hissettiniz ama gelip geçti. O duygunun sönümlenmesinden sonra hissettiğiniz şey rutininize olan bağlılığınız, yani onun hayatınızdaki varlığına alışmanızdır. Onsuz hayat nasıldı hatırlamıyorsunuz. Artık bunun adı aşk değil, değişime gösterdiğiniz dirençtir.

O halde aşk gelip geçici bir hal midir? Mecnun öylesine uğrayıp sonrasında geçip giden bir aşk yüzünden mi kendini çöllere attı? Aşk, hiç dalgası dinmeyen bir derya denizdir. Bu dalgalarda savrulmaya hazırsanız, bir sonraki paragrafa geçelim.

Bu yazıda aşk önce bilimsel açıdan ele alınacak; ardından İran yapımı “Allah’a Yakındır” filmi üzerinden, aşkın gerçekten gelip geçici bir akıl tutulması mı yoksa bilinenin ötesinde daha derin bir anlamı mı olduğu sorgulanacaktır. Böylece hem aklın hem kalbin penceresinden bakarak, bu güçlü duygunun ardındaki gerçeğe ulaşmaya çalışacağız.

Bilimin Işığında Aşk

Düzenli alınan bir ilaç düşünün. Her gün düzenli olarak aynı dozda bu ilacı alıyorsunuz ve bağışıklığınız bu ilaca tolerans geliştirdikçe doktorunuz rehberliğinde ilacın dozu düzenli olarak artırılıyor. İlacın etkisini hissetmeniz zaman alıyor. Sonrasında ilaca olan bağlılığınız yavaş yavaş dozun düşürülmesiyle kontrollü bir şekilde sönümleniyor.

Ancak ilacın etkisini hemen hissetmek için sabırsızca davranıp kısa aralıklarla art arda alırsanız, bu size şifa değil dert olur. Sevgi ile aşk arasındaki fark da budur. Sevgi, süreç içinde büyüyüp gelişen, etkisi baki olduğu için aşktan daha güçlü olan ve emek isteyen şeye denir. Aşk ise sevgiden önce yaşanan tufandır. Sizi kasıp kavurur, aklınızı kaybedecek noktaya getirir.

“Aşkından deli divane olmak” sözü öylesine söylenmiş öznel bir yargı değil, fMRI çalışmaları ışığında nesnel bir bilgi haline gelmiştir. Çünkü aşık beyinde duygularımızın kontrolünü sağlayan bir nevi duygularımızın kütüphanesi olarak nitelendirilen amigdala işlevselliğini kısmen kaybeder.

Amigdala, tehlikeyle karşı karşıya kaldığımızda kaç ya da savaş tepkisini ortaya koyarak bizi içinde bulunduğumuz durumla mücadele etmeye, mücadele edemiyorsak da o durumdan kaçınmaya zorlar. Ön beynimizde bulunan prefrontal korteks karar verme, sosyal değerlendirme, planlama ve dürtü kontrolü gibi üst düzey işlevleri yürütür.

Yani karşılaştığımız tehlike anında tepkimizi oluşturan beyin bölgemiz amigdala, bu tepkiyi analiz edip davranışa dönüştüren beyin bölgemiz ise prefrontal kortekstir. Aşık beyinde amigdalanın aktivitesi azaldığında, prefrontal korteksin aktivitesi de azalmış olur.

Aşık kişiye deli cesareti gelmesi, kendini olduğundan daha özgüvenli hissetmesi de bundan ötürüdür. Kim istemez ki sonsuz bir özgüveni ve cesareti olan, hiçbir şeyden korkmayan cevval bir insan olmayı?

Aşk insan beyninde MDMA’nin (ecstasy) yarattığı etkiye benzer bir etki oluşturur. Bir madde kullanıcısının o maddeyi tekrar tekrar istemesi, tolerans geliştirince daha yüksek dozda alması bundandır.

Aslında madde kullanıcısı maddeye değil, o maddenin kendisinde oluşturduğu etkiye bağımlıdır. Aşık insan da aşık olduğu kişiye değil, o kişi vasıtasıyla hissettiklerine aşıktır. Ondandır karşılıksız aşkın daha masum ve içten olması, sonunda evlilikle taçlanan aşkların sönümlenmesi.

Allah Yakındır Filmi Üzerine

Yunus Emre’nin “Yaratılanı severim yaratandan ötürü” sözü kısa ve öz bir cümle gibi dursa da ardında çok anlamlı bir hakikat gizlidir. Bir insana aşık olmak – bir diğer deyişle, yaratıcının yarattığına aşık olmak – aşk yanılmasıdır.

Nitekim, İran yapımı “Allah Yakındır” filmi bu hakikate ışık tutmuştur. Filmin konusuna değinilirse; yaşadığı köyde insanlar tarafından pek de aklı başında olmayan bir genç olarak bilinen Rıza, anayol selden zarar gördüğü için insanları motosikletiyle gidecekleri yere götürmektedir.

Tam da bu sırada köyüne öğretmen olarak atanan Leyla ile yolları kesişir ve ona deli divane aşık olur. Artık köy okuluna öğretmeni getirip götürmeyi kendine vazife edinmiştir.

Film mecazi aşktan ilahi aşk yolculuğunu işler. Rıza’nın, Leyla Öğretmen’e duyduğu aşkın masumiyetini ise tek bir kısa sahneyle, naif ama çarpıcı bir biçimde gösterir: Okulda sınıf pencereleri, öğrencilerin beyaz boyayla çizdiği resimlerle kaplıdır. Pencereden dışarıyı gösteren tek yer, bir çocuk resminin kalbinde boyanın soyulduğu yerdir.

Rıza, öğretmeni okula bıraktıktan sonra her gün öğretmenin dersini o pencerenin kalbinden izler. Bu sahne Rıza’nın Leyla’yı çocuk kalbiyle sevdiğini göstermek için kullanılan bir metafordur. Ancak Leyla nişanlı olduğu için köyden ayrılır.

Rıza, öğretmenin gidişiyle buhrana düşer, mecnunlaşır. Daha sonra bir türbede gördüğü rüyayla dünyevi aşktan soyutlanıp ilahi aşk yoluna yönelir. Artık Leyla’yı görmek bile istemez; çünkü o sonsuz olan aşkı arıyordur.

Rıza’nın aşkı, şu sözlerinde somutlaşır:
“Başka bir Leyla’yı arıyorum. Kimsenin benden alıp götüremeyeceği, istediğim zaman kendisiyle konuşabileceğim, bize her şeyden daha yakın olan, eğer aşık olursan başka hiç kimseye muhtaç olmayacağın o Leyla’nın…”

Böylesi bir aşk, insanı ezeli ve ebedi olana yöneltirken, popüler kültürün modern aşk güzellemeleri gelip geçici bir yanılsama gibi görünür. Ve akıllara şu soru gelir: Rıza’nın aşkını, aşk adı altında ihaneti meşrulaştıran Bihter-Behlül tutkusuyla aynı kefeye koymak; aşkın hakikatine yapılmış bir haksızlık değil midir?

Kaynakça

  • Fisher, H. E., Aron, A., & Brown, L.L. (2005). Romantic love: An fMRI study of a neural mechanism for mate choice. Journal of Comparative Neurology, 493(1), 58-62.

  • Yunus Emre. (2004). Divan (M. Kaplan, Ed.). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

  • Vazirian, A. (Director). (2006). Khoda Nazdik Ast [Allah’a Yakındır] [Film]. Iran.

Aslı Çınar
Aslı Çınar
Üniversitede İngilizce psikoloji okudu. Eğitimi sırasında Erasmus programına katılarak İngiltere’ye gitti ve bu deneyim ona uluslararası platformlarda mesleğini icra etme yetkinliği kazandırdı. Lisans eğitimini tamamladıktan sonra klinik psikoloji alanında yüksek lisans derecesi aldı. Eğitimi boyunca Genç Psikologlar Derneği’nin e-dergisinde psikolojinin çeşitli alanlarında hem İngilizce hem de Türkçe makaleler yazdı. Halen okullarda çocuklarla çalışarak kariyerine devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar