İnsanların iletişim konusundaki tutumları ifrat ve tefrit arası değil; ya ifrattır ya da tefrittir. Peki bu ifrat ve tefrit nedir?
İfrat: Herhangi bir konuda aşırı gitme, ölçüyü kaçırma anlamına gelmektedir.
Tefrit: Genellikle tutum ve davranış için gereğinden fazla aşağıda kalma durumudur.
İki aşırı uç arası olsaydı olumlu yönde gelişen bir iletişimi kurmuş olacaktık. Peki aşırı uç arası olmak ne demektir? İfrat ve tefrit arası olmak, ölçüyü gereğinden fazla kaçırmamak, gereğinden fazla aşağıda kalmama durumudur. Yani özet olarak iki aşırı ucun ortası olmak demektir.
Bunun tam aksi olduğunda nasıl sağlıklı bir iletişim kurulabilir ya da gelişebilir? Bir başkasıyla iletişim halinde iken bizim gerilmemize sebep olan iletişim şekli açık, tutarlı ve şeffaf bir iletişim değildir. Tabidir ki bunların tam tersidir. Ya bizi ya da karşımızdaki insanı sinirlendiren; anlaşılmayan, açık uçlu olmayan ve tutarlı gelmeyen eylemler ya da dile getirilen, iletişime sunulan düşüncelerdir.
Ne istediğimizden emin olduğumuz kadar nasıl istediğimizden de emin olmamız gerekiyor. Bu da hem kendimiz yanlış anlaşılmayalım diye hem de karşı tarafın tutumuna, huyuna göre nasıl etkileşim halinde olduğumuzun bir öngörüsü olacaktır.
Karl Gustav Jung’un Tutumu
Bir eylemin ya da bir düşüncenin sunumu “hep bana” şeklinde karşı tarafa lanse edilirse karşı taraf gerilir, kaygılanır ve kendini onu anlama konusunda iyice kapatır ve doğal olarak sinirlenir.
Analitik psikolojinin kurucusu Karl Gustav Jung bu tutumu farklı bir bakış açısıyla ele almıştır. Jung’a göre bu durum içimizden gelen karşı tarafa bir dış savunmamızdır. Dolayısıyla Jung’a göre o tutum bir habercidir.
Bastırılan her duygu bir gün felaket olarak çıkacaktır. Bu felaketin önüne geçmenin yolu, kiminle o anda iletişim kuruyorsak karşımızdakinin huyuna dikkat etmektir. İletişimimize akılsal olarak eğilim gösterirsek ne kendimizi yanlış iletişim kurmanın içine atarız ne de karşımızdakinin olumsuz bir tutumuna zemin hazırlarız.
İletişim Konusunda Tutumlarımız
Bizi olumsuz anlamda huzursuz eden sebeplerin içinde birbirimizle iletişim halinde kaldığımız tutumlarımız vardır.
Her türlü eylemsel veya sözlü iletişimsel devinim başkaları yüzündendir. Bundan kurtulmanın iki yolu vardır:
-
İletişim konusunda neyi, niçin ve neden kullanacağımızı bilmemiz gerekiyor.
-
Başkalarının bizimle olan iletişimi, bizim ona karşı nasıl davranacağımızı belirler.
Sonuç olarak başkalarının iletişim konusunda olumsuz tutumuna karşı kendimize göre olumlu bir tavır sergilememiz mümkündür.
İletişim Konusunda “Başkaları”
“Başkaları” bizi izleyen, bizimle iletişim halinde olan kişilerdir. Dengeli, şeffaf ve açık uçlu olmalıdır. Burada en çok sorumluluk bize düşer. Çünkü gizlilik, tutarsızlık ve anlaşılmazlığın temelinde bir sorun çıkar.
Başkalarının bize karşı olumsuz bir tutum göstermesini engellemek için öncelikle kendi iletişimimizde tedbirli olmamız gerekir. Aksi durumda kontrolü elden bırakırsak, başkaları bize tehdit, huzursuzluk ya da yargılayıcı bir şekilde gelecektir.
Her iletişimimizde ehemmiyet olmalıdır. Özellikle duygusal anlarda iletişim sorunlarının yaşandığını bilmemiz gerekiyor.
Aristoteles ve Retorik Sanatı
Aristoteles’e göre iletişim açık, net ve anlaşılır olmalıdır. Karşı tarafı etkilemek için ikna kabiliyetine dikkat etmemiz gerekiyor. Buna retorik sanatı denir.
Aristoteles retorikte üç unsura vurgu yapar:
-
Ethos: Konuşmacının güvenilir ve açık olması.
-
Pathos: Duygusal bağ kurma, empati oluşturma.
-
Logos: Mesajın mantıksal yapısı, akıl yürütmeyle desteklenmesi.
Aristoteles’in “Akıllı insan söylemeden önce düşünür, sonra söyler; akılsız ise önce söyler, sonra düşünür.” sözü iletişimde ölçülülüğün önemini açıklar.
Diğer Düşünürlerin Görüşleri
-
Karl Jaspers: İnsanların kendilerinin farkında olmasının temelinde iletişim olduğunu belirtir.
-
Mevlana: “Ne söylersen söyle, söylediğin karşındakinin anladığı kadardır.”
-
Epiktetos: “İki kulağımız ve bir ağzımız var; demek ki konuştuğumuzdan iki kat daha fazla dinlemeliyiz.”
Bu düşünceler sağlıklı iletişimde farkındalık, dinleme ve anlamaya açık olmanın önemini ortaya koymaktadır.
Sonuç: İletişimde Denge ve Farkındalık
Aristoteles’in ifade ettiği gibi, iki aşırı ucun ortasında olmak, yani ifrat ve tefritten uzak durmak iletişimin temelini oluşturur.
İnsanı en çok huzursuz eden şey anlaşılmaz, tutarsız ve gizlilik içeren iletişimdir. Oysa şeffaf, açık uçlu ve dengeli bir iletişim hem huzuru hem de karşılıklı anlayışı güçlendirir.
Slogan olarak:
“O beni anlamak istiyorsa ben de ona kendimi anlatabilirim. O kendini bana anlatıyorsa ben de onu dinleyebilirim.”
Böylece birbirimize karşı sinirimizi en aza indirip, daha sağlıklı bir iletişim kurabiliriz.



Başarıların devamını dilerim her daim yolun açık olsun yüreğine kalemine sağlık