Günümüzde medya kullanımının çocukların yaşam alanının büyük bir parçası haline geldiğini bilmekteyiz. Çocuklar medyayı sadece sosyalleşmek ya da eğlenmek amaçlı değil, eğitim, iletişim amaçlı da kullanmakta. Çocukların gelişim aşamalarına baktığımızda, medya içerikleri erken yaştan itibaren çocukları hem bilişsel hem de duygusal açıdan olumlu ve olumsuz açılardan etkilemektedir. Hatta çocukların belli bir kısmı okul sonrası boş zamanını geçirmek için içgüdüsel olarak direkt telefona ya da bilgisayara yönelmekte ya da ödevlerini yapmak ya da iletişim kurmak amaçlı medyayı kullanmaktadır.
Çocukların Yaşına Göre Medya Algısı
Medya içeriklerine göz gezdirdiğimizde şiddet içerikli oyunlar, gerçeklikten uzak olan oyun ya da video programları, özellikle 4 yaş ve altındaki çocukların kaygı, saldırganlık gibi psikolojik durumları tetikleyebilir. 4 yaşın altındaki çocuklar, gelişimleri gereği gerçek dışı unsurları ve somut kavramları ayırt etmede sorun yaşayabilirken aynı zamanda davranışlarında model alma yolu ile saldırgan ve şiddete yönelik değişimler meydana gelebilir. Dijital oyunları oynamak, orta çocukluk çağında zirve yapabilir. Özellikle 8 ile 10 yaş aralığındaki çocuklar, günlerinin 1 buçuk saatini ekran başında geçiriyor. Medya kullanımı gün geçtikçe gösteriyor ki, çok küçük yaştaki çocuklar etraflarındaki çevre ile medyadaki nesneler arasında bağ kurmaya çalışıyor ve gördüklerinin gerçek olması gerektiğine inanç duymaya başlıyorlar. 4 yaş ve üzerindeki çocuklar, televizyonda gördükleri ile gerçek yaşamdaki nesne ve karakterlerin birbiri ile aynı olmadığını daha iyi fark etmeye ve aslında ekranda gördüklerinin gerçekte olmadığını, sadece televizyonun içinde olduklarını daha iyi kavramaya başlıyorlar.
Ergenlik dönemindeki çocukların %65’inde sabah uyanır uyanmaz televizyon ve telefon kullanımı görülmektedir. Aynı zamanda bu dönemde odalarında oyun konsolu, telefon, tablet gibi medyaya yönelik cihazlar bulunması daha olasıdır. Odadaki cihaz sayısı arttıkça uyku problemlerinin artış gösterdiğini söylemek yanlış olmaz. Ayrıca medya, ergenlerin kendi görünüşleri konusunda, saç stilleri, giyimleri, kiloları bağlamında rol model olacak içerikler içermesi, kendilerini ekranda gördükleri kişiler ile kıyaslamasına neden olmaktadır. Bu durum, ergenlerin özellikle benlik imajları konusunda çok unsur içerdiği için ebeveynlerin kontrolü bu noktada çok önemlidir.
Ekran Kullanımının Olumsuz Etkileri
Çocukların çok fazla süreler boyunca ekrana bağlı kalmaları bazı olumsuzluklara neden olabilmektedir.
-
Dijital oyunlar, çocukları sosyal etkinliklerden alıkoyar ve onların yerine geçer. Çocukların hareketsiz yaşama maruz kalmalarına neden olurken, 3 saat ve üzerinde ekrana maruz kalan çocuklar, bir süre sonra ekran başında yemek yemeye başlarlar ve çoğu farkında olmadan aralıksız sağlıksız beslenmeye maruz kalabilir. Hareketsiz kaldıkları bu süre boyunca sağlık sorunları yaşama olasılıkları artabilir ve obezite ile sonuçlanabilir.
-
Uyku bozuklukları, çocukların psikolojik iyi oluşlarını olumsuz etkilerken aynı zamanda depresyon, kaygı, düzensiz yaşam stili, dinlenmemiş şekilde uyanmak, daha az uyku uyumak gibi sonuçlara yol açabilir.
-
Çeşitli spor ve kulüplerden uzak kalmalarına neden olur ve fiziksel iyi oluşları etkilenir.
-
Şiddete yönelik oyun ve videolar, saldırganlık riskini artırır ve kişilerarası çatışmalarda şiddeti çözüm yolu olarak görmelerine neden olurken, saldırganlığı normal bir davranış gibi görme eğilimine neden olabilir. Aynı zamanda duyarsızlaşmalarına neden olur ve çocuklar saldırganlığı izlerken daha az duygusal tepkiler verirler.
Ekran Kullanımının Olumlu Etkileri
Ekran kullanımı çoğu zaman olumsuz sonuçlar doğursa da, doğru ve tutarlı bir zaman yönetimi ile olumlu sonuçlara da rastlanabilir.
-
Çocukların bilişsel gelişimine katkı sağlayabilir. Uygun süre ve içeriklerde olan ve bilişsel gelişimi desteklemek amaçlı oyunlar oynayan çocukların, el ve göz koordinasyonları, problem çözme becerileri, görsel ve mekânsal algıları olumlu yönde gelişebilir. Özellikle Down sendromu ve Otizm spektrum bozukluğunda, çocuklar için bilişsel içerikleri güçlendiren oyunlar oynamak eğitimlerine olumlu katkı sağlar.
-
Olumlu yönde sosyal televizyon içerikleri izlemek, çocuğun yüksek düzeyde sosyal etkileşimini artırabilir. Örneğin Susam Sokağı gibi televizyon filmleri, çocukların olumlu rol model alabilecekleri programlardır. Çocuklar, bu içerikler sayesinde empati yapmak, iş birliği içinde olmak, sosyal paylaşımlarda bulunmak gibi davranışlarda bulunabilirler. Ayrıca şiddetten uzak olan sosyal programlar izlemek ve oyunlar oynamak, çocuğun düşük düzeyde saldırganlık davranışı göstermesiyle sonuçlanabilir.
Medya Üzerinde Ebeveynlerin Etkisi
Medya kullanımı, çocukların tek başına kendilerine kısıtlama koyabildikleri bir alan değildir. Bu nedenle ebeveynlerin çocuklar üzerindeki etkisi, ekran kullanımının azaltılmasına destek olabilir. Ama ne yazık ki ebeveynlerin gözünden kaçan bazı durumlar vardır. Örneğin evde ebeveynlerin ekran süreleri, aynı zamanda çocuğun da ekrana maruz kalmasına neden olurken çocuklar, pasif izleyici konumunda bulunuyorlar. Bu durum sadece ev ortamında geçerli değildir. Bildiğimiz üzere son zamanlarda restoranlarda, ebeveynlerin meşgul oldukları zamanlarda çocukların eline tablet, telefon vermek sık görülmektedir. Ebeveynler, çocukların her an yanlarında olamasalar da güvenli internet filtreleri, süre sınırı olan programlar kullanmaları, medya ile geçirilen zamanı biraz daha azaltacağından çocuk için olumludur.
SONUÇ: Olumlu ve Olumsuz Yönleriyle Medya ve Çocuk
Çocuklar bağlamında medya kullanımı, her yaş grubunda farklı etkiler bıraktığı görülse de hem olumlu hem olumsuz sonuçlar çocukların bilişsel ve psikolojik gelişiminde önemli rol oynar. Her yaş grubundaki çocukların gelişiminde düzenli ve süreli medya kullanımı sosyal becerilerde verimlilik ve bilişsel kapasitenin güçlenmesi gibi olumlu sonuçlar bırakırken; düzensiz, denetimsiz ve aşırı kullanım çocukların uyku problemleri, yeme problemleri, dikkat eksiklikleri gibi olumsuz sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle, medya içeriklerinin her yaş grubundaki çocuklar için doğru sınırlarla kullanılması gerekirken, ailelerin bu süreçte aktif rehberlik sorumluluğunu üstlenmesi gerekmektedir.