KENDİLİK ALGISI
Kendilik algısı, bireyin kendisini nasıl gördüğü, kendi değerini nasıl algıladığı ve kim olduğunu anlamasıdır.
Kendilik algısı, bireyin öz imajını, yeteneklerini ve potansiyeli içeren çok boyutlu bir yapıya sahiptir. Kendilik imajı, bireyin kendisine dair düşünceleri ve inançları; kendilik değerleri, bireyin kendi varlığını ve özelliklerini değerlendirme biçimi; toplum sağlayan yansıma, başkalarının bireye dair algıları yer alır.
Bu algı, çocukluk döneminden itibaren şekillenir ve gelişir. Aile, eğitim, sosyal çevre, kültürel faktörler önemli rol oynar. Ailede, sevilen bir çocuk olmak, ailede güvende hissetmek, ailenin değerli bir parçası olarak aidiyet hissediyor olmak, pozitif ve yüksek bir kendine güvenin temelini oluşturacaktır.
Bireyin çocukluk döneminde başkalarının ona dair değerlendirmeleri sonucunda olumlu veya olumsuz bir kendilik algısı oluşmaya başlamaktadır. Çocuklar için anne ve babaları haricinde öğretmenlerinin de kendilik algılarının şekillenmesinde önemli payları vardır.
Çocukluk döneminde çocuğun büyüdüğü ev ortamı, anne-baba ilişkisi de kendilik algısı üzerinde etkilidir. Eşler arasındaki uyum, anne-baba tutumu ve kendilik algısı arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalarda; eşler arasındaki uyum yüksek ve ebeveyn-çocuk etkileşimi olumlu ise çocukların kendilerine ilişkin algılarının da yüksek olduğu ve kendilerini çeşitli alanlarda daha olumlu değerlendirdikleri ileri sürülmüştür. Eşi tarafından sürekli yetersiz olarak görülen hatta aşağılanan bir kadın da bir süre sonra olumsuz bir kendilik algısı oluşturmaya başlayacak ve kendilik değeri zedelenecektir.
Bağlanma tarzının da etkisi gözlenmiştir. Güvenli bağlanmış bireylerin, güvensiz bağlananlara göre benlik yapılarının daha dengeli olduğu; başka bir deyişle, benliğin hem olumlu hem de olumsuz yönlerinin daha kolay harekete geçtiği; bunun yanında kaçınan bağlananların ise ilişkinin gereklerini inkâr etme ve ilişkiyle ilgili olumsuz anıları gizleme eğiliminde oldukları gözlemlenmiştir.
Kendilik algısı düzgün olan bireyler, kendilerini hem bedensel hem de ruhsal açıdan bir bütünlük, uyum ve denge içerisinde hissederler. Bu da demek olur ki bu insanlar aynalarla barışık ve mutludurlar.
Kendilik algısı yüksek şahısların özsaygıları, özgüvenleri ve ben idrakleri güçlü olduğu kadar kişiler arası ilişki ve etkileşim kurmada da başarılıdırlar. Bu kişilerin kendilerini üretme ve gerçekleştirme yetenekleri gelişmiştir. Ayrıca sosyal süreçleri daha iyi kullanır, yeni durumlara ve süreçlere uyum yetenekleri yüksektir. İşe alımlarda insan kaynaklarının aradığı özelliklerin neredeyse tamamı bu kişilerde mevcuttur.
Düşük kendilik algısı, bireyin özsaygısını olumsuz etkileyerek, kendini değersiz ve yetersiz hissetmesine yol açabilir. Bu iki kavram arasında etkileşim vardır. Özsaygı düştüğünde kendilik algısı da zayıflar ve bireyin ruh sağlığı üzerinde etkiler yaratır.
Kendilik Algısı Nasıl Gelişir?
Bireylerin değerlendirmeleri ve başarılarının tanınması ile gelişebilir. Kişinin kendini değerlendirmesi, güçlü yönlerini keşfetmesi kendilik algısını geliştirir.
Kendinizi tanıyın, kabul edin, sınırlarınızı belirleyin, korkularla hareket etmeyin, kendinizle barışın, hayatınızı kendiniz yönetin.
ÖZ SAYGI
Özsaygı, kendini yeterli, değerli ve sevilmeye layık hissetme düzeyini ifade eder.
Sahip olduğumuz özsaygı seviyesi ise motivasyonumuzu, psikolojik sağlığımızı ve hem kendimizle hem de yakınlarımızla olan ilişkilerimizi etkiliyor. Çünkü özsaygımız yüksek olduğunda değer görmeyi, sevilmeyi ve mutlu olmayı hak ettiğimizi düşünüyoruz. Bu düşünceye sahip olmak ise olumlu ilişkiler içinde olmamıza ve bu sayede iyilik halimizi artırmamıza katkı sunuyor.
Kişinin küçük yaşlardan itibaren yakın çevresindekiler tarafından aldığı tüm geri bildirimler özsaygının önemli birer belirleyicisi olmaktadır. Bununla birlikte bazı bilim insanları özsaygıyı, kişinin başarılı olmak istediği herhangi bir alanda istediği başarıyı elde ettiğinde artan bir kavram olarak tanımlarken, bazıları ise özsaygının ilişki dinamikleri içerisinde şekillendiğini savunmaktadır.
Özsaygısı Yüksek İnsanlar:
-
Geçmişte yaşanmış olumsuz olayların üzerine uzun uzadıya düşünmekten kaçınıyorlar.
-
Kendi değerlerini diğer insanlar üzerinden, yani onlardan daha az değerli ya da daha değerli şeklinde tanımlamıyorlar.
-
İhtiyaçlarını ifade edebiliyorlar.
-
Kendilerine güveniyorlar.
-
Hayata karşı olumlu bir tutum içerisinde oluyorlar.
-
Hayır diyebiliyorlar.
-
Güçlü ve geliştirilmesi gereken yanlarını görebiliyor ve kabullenebiliyorlar.
Özsaygımız düşükse bir ilişkiye başlama konusunda daha tereddütlü olabiliyoruz. İlişki içerisinde de daha kıskanç ve kontrolcü davranışlar sergileyebiliyoruz. Öte yandan, tek taraflı bir etkiden söz etmek mümkün değil. Nasıl ki özsaygı seviyemiz ilişkilerimizi etkiliyorsa, kurduğumuz ilişkiler de özsaygı seviyemizi değiştirebiliyor.
Özsaygı Nasıl Gelişir?
-
Kendiniz hakkında olumlu düşünün.
-
Gerçekçi olan ve beklentilerinizi karşılayan hedefler belirleyin.
-
Bir şey başardığınızda kendinizle gurur duyun ve kendinizi ödüllendirin.
-
Zayıf taraflarınız yerine, güçlü taraflarınıza ağırlık verin.
-
Haklarınıza sahip çıkmayı öğrenin ve sizin için makul olmayan isteklere “hayır” deyin.
-
Hata yapsanız da kendinize sert davranmayı bırakıp hatalarınıza da kucak açın. O deneyimler öğretiyor.
Kendimizi daha iyi tanımak için çaba harcamamız gerekiyor çünkü düşüncelerimizi, duygularımızı, kişiliğimizi ve yeteneklerimizi ne kadar iyi tanıyorsak özsaygımız da o kadar artıyor.
Zevklerimizi, tercihlerimizi, bedenimizi ve bizi biz yapan her şeyi kabul etmek özsaygımızı artırıyor.
Yeni bir şeyler keşfetmek, beceriler edinmek özsaygıyı artırır.
Meditasyon, yoga ve mindfulness gibi teknikler özsaygıyı geliştirir.