Pazartesi, Ağustos 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Travmatik Narsisizm; Narsisist Bir Bireyin Hikayesi

Narsisizm; günümüz dünyasının büyük bir odak noktası olan, terapi odalarını en çok meşgul eden konulardan biri haline gelmiştir. Artık sadece klinik ortamlardan çıkmış, insanların yaygın olarak karşılaştıkları, sosyal ortamlarına da etki eden bir kişilik örüntüsüne dönüşmüştür. Bu zamana kadar bu kavram ile ilgili yapılan birçok tanım, çalışma ve deneyler mevcuttur.

Narsisizm’in psikodinamik sürecine inecek olursak Freud, psikoanalitik kuramda bu kavramı libidonun benliğe yönelmiş hali olarak tasvir etmiştir. Kohut ise sağlıklı bir benlik gelişimi için gerekli yapı olarak tanımlamıştır. DSM-5 tanımına baktığımızda ise bu bozukluk, kendini aşırı yüceltme, empati eksikliği ve sürekli beğenilme isteği ile karakterize edilmiştir. Bunlar gibi birçok tanım psikoloji sözlüklerinde yer almıştır. Bu tanımlardan da yola çıkarsak narsisizm psikoloji dünyasında hem idealize edilen hem de eleştirilen bir kavram olarak yerini almaktadır.

Aslında “narsisizm” kavramı psikoloji ve mitoloji alanlarını da bir araya getirir çünkü kökeni Antik Yunan mitolojisine ait olan “Narkissos” efsanesine dayanır. Bu mitolojiye göre, Narkissos adlı bir genç çok yakışıklı ve çevresindeki herkesi kendisine âşık etmeyi başaran biridir. Bununla birlikte kendisine âşık olan herkesi de küçümser ve hiç kimseyi kendine layık görmez. Kendisine âşık olan orman perisini bile aşağılar, bunun sonucunda orman perisi üzüntüsünden yok olur. Bu duruma sinirlenmeye başlayan tanrılar Narkissos’u cezalandırmak isterler ve onu lanetlerler. Bir gün gölette kendi yansımasını gören Narkissos, bu yansımaya âşık olur fakat kendi yansıması olduğundan habersizdir. Sudan ayrılamaz ve ölümü de orada gerçekleşir. Bu mitolojik hikâye, ilk defa Freud tarafından kendi yazmış olduğu “On Narcissism” kitabında kavramsallaştırılır.

Eğer hayatınızda narsisist bir birey var ise bununla baş etmekte zorlanıyor olabilirsiniz. Narsisist bireyler, kurbanlarını özel olarak seçerler. Genellikle kendilerini sürekli yücelten (onay arayışı onlar için hayati bir önem taşır), başkalarını memnun etmeye eğilimli, sınır koymakta zorlanan bireylerdir bu kurbanlar. Ama aynı zamanda dış görünüş, belki başarı, sosyallik açısından kendilerinde görmek istedikleri özellikleri taşıyan bireyler de olabilirler.

Narsisist birey önce kişiyi kendine bağlamak adına çok özel hissettirir, onunla vakit geçirmek çok özeldir, karşısındaki kişiye sürekli ilgi ve sevgi gösterir. Bu, kişiyi kontrol altına alma adımı için de yardımcı olan hamleler olabilir. Daha sonra bir anda değersizleştirme ve karşısındaki kişiyi küçümseme aşamasına geçer. Bu aşamada kurban rolünde olan kişi çok eleştirildiğinden kaynaklı kendini değersiz ve kötü hissedebilir. İlerleyen aşamalarda bu kişinin tüm sosyal çevresinden kopup tamamen kontrolü narsisist bireye bıraktığı bile gözlemlenebilir.

Peki, narsisist bireyin amacı nedir? Bu kişilerde derin bir öz-değersizlik görülebilir ve kişi görülmediğini hissediyor olabilir. Aslında seçtikleri kişilerden, onlardaki bu boşluğu kapatmalarını beklerler. Kurban seçilen kişi manipülasyon etkisiyle ilişkiden kopamıyor gibi gözükse de narsisist birey için de bu ilişki çok önemlidir. Artık aralarındaki ilişki “travmatik bağlanma” döngüsüne dayanmaya başlamıştır. Narsisist birey, karşısındakini önce değerli ve eşsiz hissettirir, onu her açıdan özel olduğuna inandırır. Fakat daha sonra bu büyünün yerini manipülasyonun almasıyla birlikte değersizleştirme ve sürekli eleştiri ön plana çıkar. Eğer kurban rolündeki kişi çocukluk deneyimleriyle bu tutarsızlığı eşleştirirse (tutarsız sevgi gördüğü bir ailede yetişmişse) bu döngü ona tanıdık gelir ve bunun sonucunda mantıksız bir sadakat ortaya çıkabilir. Kurban rolündeki kişi de bu bağlanma yoluyla bu ilişkiyi kolay terk edemez hâle gelir.

Narsisist bireylerin bu aşamaya gelmesinde ise çocukluk dönemleri büyük önem taşır. Bunun hakkında birçok teori ve görüş bulunmakla birlikte özet geçmek gerekirse kişi, çocukluğunda yoğun ilgisizlik yaşadıysa bir noktada “Ben buradayım.” demek zorunda kalır. Tutarsız ve koşullu sevgi, aşağılayıcı ve eleştirel bir yaklaşıma sürekli maruz kalıyorsa bir noktada “Ben harikayım.” savunusunu bir savunma mekanizması olarak geliştirebilir. Bunun tam tersi olarak çok yüceltici ebeveynlere sahip olup, her şeyleri aşırı övgüyle taçlandırılıyorsa da “Herkesten özelim.” olduklarına inandırılmış olabilirler.

Narsisizm, dışarıdan çok güçlü, manipülatif, çok özgüvenli bireylerin kavramı olsa da aslında çocuklukta atılmış ama duyulmamış çığlıkların karşılığıdır. Bu bireyler sahnede bu maskeyi taksalar da gerçeklik algıları zarar görmüş ve yetişkinliklerinde karşılarındaki kişilerle gerçek benliklerini tamamlamaya çalışan çocuklardır. Psikoterapi ise iyileşmeye adım atmak isteyen herkes için bu alanda en etkili yöntemlerden biri olacaktır.

Selin Kurt
Selin Kurt
Selin KURT, psikoloji lisans öğrencisi ve köşe yazarı olarak, psikoloji biliminin topluma anlaşılır bir biçimde sunulmasına katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Lisans eğitimine Yeditepe Üniversitesi, Psikoloji alanında devam ediyor olup, öğrencilik yıllarının başından itibaren sanat ve psikolojiyi bir araya getiren projelerde aktif rol oynamaktadır. İleriki yıllarda klinik psikoloji alanında uzmanlaşmayı hedefleyen yazar, yetişkin klinik çalışmalara, sanat terapisi alanına, özellikle ACT (kabul ve kararlılık) terapisine; psikolojik esneklik, farkındalık ve değer odaklı yaşam konularına ilgi duymaktadır. Çeşitli resim sergilerinde yer edinmiş, sanat konulu çeşitli blog yazıları yazmış ve bu alanda da psikolojiyi temeline almış olan KURT, medya ve yayıncılık alanlarında üretimine devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar