Pazar, Kasım 23, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Hırsızın Hiç mi Suçu Yok? : Mağduru Suçlama ile Adil Dünya İnancı Arasındaki İlişki

Birçok kez birçok durumda kötü olayların sonucunda mağdurun suçlandığına şahit olmuş olabilirsiniz. Medyada, aileniz ve arkadaşlarınız tarafından yapıldığına şahit olduğunuz bu durumun birçok etkeni var. Özellikle mağdur bir kadın ise toplumsal cinsiyet anlayışıyla, azınlıksa ırkçılıkla ya da sosyoekonomik düzeyi düşük biriyse sınıfsal ayrıma değinerek açıklama yapabiliriz. Ancak bugün farklı bir açıdan inceleyelim istiyorum: Adil dünya inancı ve kontrolde olma ihtiyacımız. Bütün bunlar yalnızca gece rahat uyuyabilmek için olabilir mi?

Hayatımızda kontrolümüzde olan ya da olmayan birçok durum vardır. Bununla beraber kontrol edebileceğimizi düşündüğümüz ve düşünmediğimiz de birçok durum vardır. Tuhafır ki, çoğunlukla durumları bu kategorinin hepsine yanlış yerleştirebiliyoruz. Kontrolümüzde olan birçok durumu kontrolümüzde değilmiş gibi düşünebiliriz. Kontrolümüzde olamayacak birçok durumda kontrolümüzdeymişçesine davrandığımız olur. Kontrolde olma hissi birçok açıdan güvende hissetme ihtiyacı ile ilişkilendirilebilir. Eğer bir şeyi kontrol edebiliyorsanız iyi ya da kötü olması sizin elinizdedir. Ancak her şeyi kontrol edemeyiz. Edebildiğimiz illüzyonu ise bizi yorucu durumlara, düşüncelere sürükleyebiliriz.

Örneğin, başkasının bizi algılama şeklini kontrol edebileceğimizi düşünebiliriz. Bu söylediklerimizi ve davranışlarımızı etkiler; ilerleyen durumlarda her davranışımızı açıklama ihtiyacına kadar gidebilir. Kontrolün kişinin psikolojik iyi oluşuna ve psikolojik sağlığına etki eden en büyük etkenlerden biri olduğunu söylemek yanlış olmaz (Taylor & Brown, 1994). Farklı tanılardan birçok danışanın, “kontrol kaybı ve kontrol eksikliği” ve “kontrolü kaybetme korkusu” ile ilgili ifadeleri, “kontrol sahibi olma” veya “kontrolü yeniden kazanabileceklerine inanma” ifadelerinden önemli ölçüde daha fazla kullandıklarına dair bulgular vardır (Shapiro ve ark., 1991). Bundan hareketle kontrol ihtiyacının her iki algılanma şeklinde de problemlere yol açabileceğini çıkarabiliriz. Hem olduğumuzdan fazla kontrolde olduğumuzu düşündüğümüzde hem de olduğumuzdan az kontrolde olduğumuzu düşündüğümüzde olumsuz psikolojik tepkiler verebiliyoruz.

Adil Dünya İnancı ve Kontrol

İnsanlar; iyilerin ödüllendirildiği, kötülerin cezalandırıldığı ve sonuç olarak herkesin hak ettiğini aldığı adaletli bir dünyada yaşıyor olduklarına inanmaya güdülenmişlerdir (Kılınç ve Torun, 2011). Bu inanç kişiye iyi bir insan olduğu sürece güvende olacağı ve başına kötü bir şey gelmemesi için ‘gerektiği’ gibi davranmasının yeterli olacağına dair bir illüzyon verir. Bu duruma tamamen illüzyon demek doğru olmayabilir; kötü davranışlardan uzak durmak bizi tehlikeden dolayısıyla kötü durumlardan uzak tutabilir. Ancak durum her zaman böyle işlemez. Bazen bazı durumlar rastgele başımıza gelir. Peki her an başımıza bir şey gelebileceği ve alabileceğimiz her önlemi alsak da tamamen güvende olamayacağımız hissi ile yaşamak kolay mı? Tabii değil. Bu sebeple adil dünya inancımızın sarsıldığı olaylarda kişinin uyum mekanizması devreye girer ve çeşitli bahaneler ve yanılsamalarla durum kişiyi rahatsız etmeyecek hale getirilir (Kılınç ve Torun, 2011).

“Kendimi, davranışlarımı kontrol ettikçe güvendeyim.” düşüncesi ise kişi için iyi bir baş etme yöntemi olarak görünse de hem gerçekçilikten uzak hem de bazı durumlarda suçu yanlış kişide bulmaya sebep olabilir. Şehir dışında 22 yaşındaki kızını okutan bir baba gece yarısı tek başına yolda saldırıya uğramış genç kızın haberini okuduğunda kızının güvende olduğuna kendini inandırmak için “Gecenin bir yarısı sokakta tek başına ne işi varmış?” diyebilir çünkü eğer genç kızı değil de saldırganı suçlarsa, saldırganın kötü biri olduğuna ve genç kızın başına bu olayın geleceğini bilemeyeceğine inanırsa bu düşünceyi “Saldırganlar her yerde, ya kızımın başına da bir şey gelirse?” düşüncesi takip edebilir.

15 yaşında bir genç kız sevgilisi tarafından katledildiğinde, “Kadınlar onlara kötü davranan erkeklerle birlikte oluyorlar.” cümlesini kuran biri arkadaşının, kızının ya da kardeşinin daha iyi seçimler yaparak, davranışlarını kontrol ederek, kendini koruyabileceğini düşünürler. Oysa birçok insan ilişkinin başlarında insanların kendilerini olduğundan daha iyi gösterdiğini bilir. Hiç kimse ilişkinin başında reddedilmeyi kaldıramayan, özgüvensiz, hak ettiğinden çok daha fazlasını alması gerektiğine inanan ve dünyanın ona ilişki borçlu olmadığını kabullenemeyen aşağılık kompleksli biri olduğunu göstermez.

Araba kazası sonucu engelli kalmış birini gördüğünde kişi engelli kişinin hatalı olduğuna inanmayı tercih edebilir çünkü sarhoş araba sürecek kadar düşüncesiz birine denk gelmenin ne kadar rasgele olabileceği ile baş etmek zordur.

Mağduru suçlamanın en büyük etkenlerinden birinin kontrol ve güvende olma ihtiyacı olduğunu düşünsek de bir duruma açıklama getirebilmek o durumu sorun olmaktan çıkarmaz. Bazı davranışlarımızı kendimizden bağımsız sebeplerle açıklayabildiğimizde o davranışlarımızın sorumluluğunun hala bizde olduğu gerçeğini unutabiliyoruz. Mağduru suçlama ‘adil dünya inancı’ ya da ‘kontrol ve güvende olma ihtiyacı’ kavramları ile açıklanabilir. Ancak hala değişmesi gerekmektedir. Zira her saldırgan yerine mağduru suçladığımızda dünya saldırganlar için daha güvenli mağdurlar için daha güvensiz bir yer haline gelmektedir.

Her saldırıya uğrayan kadın suçlandığında aslında “O kadına değil şu kadına saldırılsın.” denilmiş, her engelli suçlandığında “O değil bu kişiye araba çarpsın.” sonucuna varılmış oluyor. Uç nokta gibi geldiğinin farkındayım. Ancak saldırganı değil mağduru değiştirmeye çalıştığımız her an değiştirdiğimiz şey yalnızca kurban oluyor. Saldırgan suçlandığında, saldırganı değiştirmeye yönelik önlemler alındıkça asıl tehlike kalkmış oluyor.

Velhasıl, kontrol ve güvende olma ihtiyacımızı pekiştirme davranışımız uzun vadede gerçekten adil ve güvenli bir dünyada yaşamamıza engel oluyor olabilir. İyi hissetmek uğruna gerçekten güvende olmamızı sağlayacak hareketlerden vazgeçmek kendimizi kandırmaktan ve kötünün yanında olmaktan başka bir şey değildir.

Kaynakça

Kılınç, S., & Torun, F. (2011). Adil dünya inancı. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 3(1), 1-14.

Shapiro, D. H., Bates, D. E., Greenzang, T. R., & Carrere, S. (1991). A control content analysis scale applied to verbal samples of psychiatric outpatients: Correlation with anxiety and hostility scales. Psychologia: An International Journal of Psychology in the Orient.

Taylor, S. E., & Brown, J. D. (1988). Illusion and well-being: A social psychological perspective on mental health. Psychological Bulletin, 103(2), 193.

Arzu Şahin
Arzu Şahin
Arzu Şahin, yeni mezun bir psikolog olarak psikoterapi ve akademik çalışmalar alanında kendini geliştirmeyi hedeflemektedir. Lisans eğitimini psikoloji üzerine tamamlayan Şahin, özellikle çocuk psikolojisi alanında çalışmayı amaçlamakta; Sosyal Beceri Çocuk Eğitimi (SOBECE) ve Attentioner gibi çocuk merkezli eğitimleri almıştır. İlerleyen süreçte, Çocuklarda Travma Psikolojisi üzerine uzmanlaşmak istemektedir. Uluslararası Pozitif Psikoloji Kongresi’nde bildiri yayımlayan Şahin, aynı zamanda çeşitli dergi ve dijital mecralarda psikoloji ve farklı konularda yazılar kaleme almaktadır. Psikoloji alanında kendini geliştirirken bu birikimini insanlara yardım etmek için kullanmayı hedefleyen yazar, hayatın içinden gelen düşünceleri psikolojik bakış açısıyla yorumlayarak yazmaya devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar