Çarşamba, Kasım 19, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Online Terapinin Psikodinamiği: Ekran Arkasında İyileşme Mümkün mü?

Bir zamanlar terapi, sessiz bir odada, iki sandalye ve bir kutu mendilden ibaretti.
Bugünse aynı derinlikte duygular, bir ekranın iki ucunda yankılanıyor.
Pandemiyle birlikte hızla hayatımıza giren online terapi, artık “geçici bir çözüm” değil; psikoterapinin yeni bir biçimi.

Dijital çağın hızlı dönüşümü, insan ilişkilerini olduğu kadar terapötik ilişkileri de dönüştürdü.
Pandemiyle birlikte başlayan online terapi dalgası, artık geçici bir çözüm değil, kalıcı bir seçenek haline geldi. Bugün birçok danışan, evinin rahatlığında, telefon ya da bilgisayar ekranı aracılığıyla terapistine bağlanıyor. Peki, ekranın soğuk ışığı altında duygusal yakınlık kurulabilir mi? Terapötik ilişki dijitalde de iyileştirici olur mu?

Zaman ve Mekânın Ötesinde Bir Alan

Online terapi, belki de modern yaşamın en büyük ihtiyacına yanıt veriyor: esneklik.
Kendi deneyimlerimde de gözlemlediğim üzere, danışanların büyük bir kısmı için seansa ulaşmak, otobüse binmeden, park yeri aramadan, günün temposunu bozmadan terapi alabilmek önemli bir rahatlık yaratıyor. Özellikle yoğun iş temposu olanlar, küçük şehirlerde ya da yurt dışında yaşayanlar için bu erişilebilirlik, terapiye devamlılığı artırıyor.

Bir diğer güçlü tarafı da ekonomik boyutu. Online seanslar hem danışan hem de terapist açısından daha hesaplı olabiliyor. Ulaşım, ofis gideri gibi masrafların azalması, psikolojik desteği daha geniş bir kitle için mümkün kılıyor. Bu yönüyle online terapi, ruh sağlığının lüks değil, herkesin hakkı olduğunu hatırlatıyor.

Bu konfor, çoğu zaman içsel açılmayı kolaylaştırıyor.
Evet, ekrandayız; ama belki de tam da bu yüzden bazı danışanlar ilk kez “gerçekten görünmeden” kendilerini ifade edebiliyor.

Ekran Arkasında Bağ Kurmak: Kolay mı, Zor mu?

Her ne kadar teknolojik rahatlık sağlasa da online terapinin en zorlayıcı yönlerinden biri duygusal bağ kurma süreci. Terapide “bağ”, sözcüklerden çok daha fazlasıdır; bir sessizlikteki bakış, beden dili, hatta odadaki enerjinin paylaşılan hâli… Online ortamda bu görünmez katmanlar zayıflayabiliyor.

Bazı danışanlar ekran arkasında daha rahat açılırken, bazıları için “soğuk bir mesafe” oluşabiliyor. Özellikle ilk seanslarda danışanla kurulan terapötik ittifak, yüz yüze kadar sıcak hissedilmeyebiliyor. Terapist açısından da bu farklı bir dikkat biçimi gerektiriyor: ekrandan duyguyu okumak, sessizliği yönetmek, kopan bağlantıyı hem teknik hem duygusal olarak onarmak.

Teknoloji Araya Girince…

Online terapiyi yürütürken en sık karşılaşılan zorluklardan biri teknik aksaklıklar. Bir internet kesintisi, donan görüntü ya da ses gecikmesi, terapinin akışını aniden bölüp danışanın duygusal sürecini kesebiliyor.

Bu durumlar, aslında terapist için yeni bir beceri alanı oluşturuyor: teknik kesintileri “duygusal kesinti”ye dönüşmeden yönetebilmek.

Bazı durumlarda bu aksaklıklar bile anlamlı hale gelebiliyor. Danışanın kaybolma, kopma ya da terk edilme duyguları, bağlantı kesildiğinde sembolik olarak da tetiklenebiliyor. Bu noktada terapist, “bağ yeniden kurulduğunda” aslında psikodinamik bir onarım fırsatı da yakalayabiliyor.

Psikodinamik Perspektiften Bakış

Psikodinamik açıdan online terapi, aktarım ve karşı aktarım süreçlerini farklı bir düzlemde yaşatıyor.

Danışanın terapisti “ekrandaki bir figür” olarak algılaması, bazı bastırılmış duyguların daha kolay dışa vurulmasına yol açabiliyor. Fiziksel mesafe, kimi zaman duygusal savunmaları azaltıyor; danışan kendini daha güvende hissedip, zor duygulara daha rahat temas edebiliyor.

Ancak öte yandan, bazı danışanlar için bu mesafe “tam teslimiyet”i engelleyebiliyor. Terapist ile danışan arasındaki sınırlar, ekranın getirdiği görünmez bir camla çevriliyor. İşte bu noktada terapistin duygusal varlığını hissettirebilme becerisi, online terapinin başarısını belirleyen en önemli faktörlerden biri haline geliyor.

Yeni Nesil Terapötik Gerçeklik

Online terapi, klasik terapiden “daha az etkili” değil — sadece farklı dinamiklerle işleyen bir alan.
Günümüz danışanı artık dijital dünyanın içinde büyüyor; duygusal bağlarını da çoğu zaman ekranlar üzerinden kuruyor. Bu nedenle çevrimiçi ortam, artık yapay değil, birçok kişi için oldukça doğal bir iletişim biçimi haline geldi.

Terapist olarak bu dönüşüme direnmek yerine, bu yeni terapötik gerçekliğin dinamiklerini anlamak, hatta kendi lehimize çevirmek gerekiyor.
Online seanslarda duygusal derinliği korumak, jest ve mimiklerin yerine sözcüklerin sıcaklığını koymak, sessizliği de bir “temas alanı”na dönüştürmek mümkün.

Sonuç: Ekranın Ötesinde Gerçek Bir Temas

Online terapi, modern dünyanın hızına uyum sağlayan, sınırları genişleten bir yaklaşım.
Evet, duygusal bağ kurmak bazen zor, teknik sorunlar moral bozucu olabilir.
Ama ekranın ötesinde hâlâ iki insan var: biri anlatmak, diğeri anlamak için orada.
İyileşme, bazen aynı odada olmayı değil, aynı anda hissedebilmeyi gerektirir.
Ve bu, ekranın arkasında da mümkündür.

Sevgi Bingöl
Sevgi Bingöl
Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi’nden mezun oldu. Lisans eğitiminin ardından Necmettin Erbakan Üniversitesi'nde “aile danışmanlığı” eğitimini tamamladı. Pek çok terapi ekolünden eğitimler aldı: Bilişsel Davranışçı Terapi, Şema Terapi, EMDR, EFT, Çözüm Odaklı Terapi bunlardan birkaçı. Şu an yüz yüze ve online olarak hem bireysel danışmanlık hem de aile ve çift danışmanlığı yapmakta. Aile danışmanı, yazar, mizahın ve psikolojinin kesişim noktasında kalem oynatan biri. İlişkileri sadece çözümlemekle kalmaz, aralarındaki sessizlikleri de tercüme eder. Bazen bir terapi odasında, bazen de bir kelimenin içinde hayat bulan hikâyelere dokunur. "Psikomik" adlı mizahi sözlük çalışmasıyla, ruh sağlığına hem düşündüren hem güldüren bir pencereden bakmayı amaçlıyor. Yazılarında zaman zaman bir çocukluğun izini, bazen de yetişkinliğin çarpık bağlarını bulabilirsiniz. İnsanı anlamaya dair sabırlı bir merakı, kelimelere karşı ise hafif alaycı bir sevgisi vardır. Kaleminin ucu çoğu zaman travmalara, bağlanma stillerine, duygusal ihmalin görünmeyen izlerine dokunur. Ancak bunu yaparken her zaman biraz mizahı da yanında taşır. Mizah onun için sadece güldürme sanatı değil; duygunun, acının, sorgulamanın taşımaya daha dayanılır bir hali. Bu yaklaşımıyla “Psikomik” adlı mizahi sözlük projesini hayata geçirerek psikolojik terimleri gündelik yaşamın içinden esprili bir dille yeniden yorumlamaya başladı. Yazılarında akademik bilgiyle insani sıcaklığı bir araya getirirken, okuyucusunu da pasif bir izleyici değil, hikâyenin bir parçası olarak görür. Her cümlede bir danışan sesi, her metaforda bir içgörü gizlidir. Duyguların en çıplak haliyle ortaya serildiği terapi odalarını, kelimelerle inşa etmeye devam ediyor. Gözlemlerle örülmüş, sahici ve zaman zaman ironik diliyle Sevgi Bingöl, bu dergide de sizi insan ruhunun kıvrımlarında kısa ama etkili bir yolculuğa davet ediyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar