Bir zamanlar terapi, sessiz bir odada, iki sandalye ve bir kutu mendilden ibaretti.
Bugünse aynı derinlikte duygular, bir ekranın iki ucunda yankılanıyor.
Pandemiyle birlikte hızla hayatımıza giren online terapi, artık “geçici bir çözüm” değil; psikoterapinin yeni bir biçimi.
Dijital çağın hızlı dönüşümü, insan ilişkilerini olduğu kadar terapötik ilişkileri de dönüştürdü.
Pandemiyle birlikte başlayan online terapi dalgası, artık geçici bir çözüm değil, kalıcı bir seçenek haline geldi. Bugün birçok danışan, evinin rahatlığında, telefon ya da bilgisayar ekranı aracılığıyla terapistine bağlanıyor. Peki, ekranın soğuk ışığı altında duygusal yakınlık kurulabilir mi? Terapötik ilişki dijitalde de iyileştirici olur mu?
Zaman ve Mekânın Ötesinde Bir Alan
Online terapi, belki de modern yaşamın en büyük ihtiyacına yanıt veriyor: esneklik.
Kendi deneyimlerimde de gözlemlediğim üzere, danışanların büyük bir kısmı için seansa ulaşmak, otobüse binmeden, park yeri aramadan, günün temposunu bozmadan terapi alabilmek önemli bir rahatlık yaratıyor. Özellikle yoğun iş temposu olanlar, küçük şehirlerde ya da yurt dışında yaşayanlar için bu erişilebilirlik, terapiye devamlılığı artırıyor.
Bir diğer güçlü tarafı da ekonomik boyutu. Online seanslar hem danışan hem de terapist açısından daha hesaplı olabiliyor. Ulaşım, ofis gideri gibi masrafların azalması, psikolojik desteği daha geniş bir kitle için mümkün kılıyor. Bu yönüyle online terapi, ruh sağlığının lüks değil, herkesin hakkı olduğunu hatırlatıyor.
Bu konfor, çoğu zaman içsel açılmayı kolaylaştırıyor.
Evet, ekrandayız; ama belki de tam da bu yüzden bazı danışanlar ilk kez “gerçekten görünmeden” kendilerini ifade edebiliyor.
Ekran Arkasında Bağ Kurmak: Kolay mı, Zor mu?
Her ne kadar teknolojik rahatlık sağlasa da online terapinin en zorlayıcı yönlerinden biri duygusal bağ kurma süreci. Terapide “bağ”, sözcüklerden çok daha fazlasıdır; bir sessizlikteki bakış, beden dili, hatta odadaki enerjinin paylaşılan hâli… Online ortamda bu görünmez katmanlar zayıflayabiliyor.
Bazı danışanlar ekran arkasında daha rahat açılırken, bazıları için “soğuk bir mesafe” oluşabiliyor. Özellikle ilk seanslarda danışanla kurulan terapötik ittifak, yüz yüze kadar sıcak hissedilmeyebiliyor. Terapist açısından da bu farklı bir dikkat biçimi gerektiriyor: ekrandan duyguyu okumak, sessizliği yönetmek, kopan bağlantıyı hem teknik hem duygusal olarak onarmak.
Teknoloji Araya Girince…
Online terapiyi yürütürken en sık karşılaşılan zorluklardan biri teknik aksaklıklar. Bir internet kesintisi, donan görüntü ya da ses gecikmesi, terapinin akışını aniden bölüp danışanın duygusal sürecini kesebiliyor.
Bu durumlar, aslında terapist için yeni bir beceri alanı oluşturuyor: teknik kesintileri “duygusal kesinti”ye dönüşmeden yönetebilmek.
Bazı durumlarda bu aksaklıklar bile anlamlı hale gelebiliyor. Danışanın kaybolma, kopma ya da terk edilme duyguları, bağlantı kesildiğinde sembolik olarak da tetiklenebiliyor. Bu noktada terapist, “bağ yeniden kurulduğunda” aslında psikodinamik bir onarım fırsatı da yakalayabiliyor.
Psikodinamik Perspektiften Bakış
Psikodinamik açıdan online terapi, aktarım ve karşı aktarım süreçlerini farklı bir düzlemde yaşatıyor.
Danışanın terapisti “ekrandaki bir figür” olarak algılaması, bazı bastırılmış duyguların daha kolay dışa vurulmasına yol açabiliyor. Fiziksel mesafe, kimi zaman duygusal savunmaları azaltıyor; danışan kendini daha güvende hissedip, zor duygulara daha rahat temas edebiliyor.
Ancak öte yandan, bazı danışanlar için bu mesafe “tam teslimiyet”i engelleyebiliyor. Terapist ile danışan arasındaki sınırlar, ekranın getirdiği görünmez bir camla çevriliyor. İşte bu noktada terapistin duygusal varlığını hissettirebilme becerisi, online terapinin başarısını belirleyen en önemli faktörlerden biri haline geliyor.
Yeni Nesil Terapötik Gerçeklik
Online terapi, klasik terapiden “daha az etkili” değil — sadece farklı dinamiklerle işleyen bir alan.
Günümüz danışanı artık dijital dünyanın içinde büyüyor; duygusal bağlarını da çoğu zaman ekranlar üzerinden kuruyor. Bu nedenle çevrimiçi ortam, artık yapay değil, birçok kişi için oldukça doğal bir iletişim biçimi haline geldi.
Terapist olarak bu dönüşüme direnmek yerine, bu yeni terapötik gerçekliğin dinamiklerini anlamak, hatta kendi lehimize çevirmek gerekiyor.
Online seanslarda duygusal derinliği korumak, jest ve mimiklerin yerine sözcüklerin sıcaklığını koymak, sessizliği de bir “temas alanı”na dönüştürmek mümkün.
Sonuç: Ekranın Ötesinde Gerçek Bir Temas
Online terapi, modern dünyanın hızına uyum sağlayan, sınırları genişleten bir yaklaşım.
Evet, duygusal bağ kurmak bazen zor, teknik sorunlar moral bozucu olabilir.
Ama ekranın ötesinde hâlâ iki insan var: biri anlatmak, diğeri anlamak için orada.
İyileşme, bazen aynı odada olmayı değil, aynı anda hissedebilmeyi gerektirir.
Ve bu, ekranın arkasında da mümkündür.

