Salı, Kasım 18, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Zihinsel Yorgunluk Sendromu: Bitmeyen Yükün Nörofizyolojisi

Bazı günler vardır; hiçbir fiziksel iş yapmasak bile, sanki bütün gün taş taşımışız gibi hissederiz. Bedensel değil, zihinsel yorgunluk türü bir ağırlık çöker. Ekran karşısında geçirilen uzun saatler, ardı arkası kesilmeyen dikkat gerektiren işler, aynı anda birçok şeyi düşünmeye çalışmak… Günün sonunda “hiçbir şey yapmadım ama çok yoruldum” cümlesi dilimize yerleşir.
Aslında bu cümle, beynimizin yardım çığlığıdır: “Enerjim bitti.”

Beyin, vücudun yalnızca yüzde ikisini oluşturur ama enerjinin beşte birini harcar. Bu enerji, nöronların birbirine sinyal gönderebilmesi için glukoz biçiminde kullanılır. Uzun süre odaklanma gerektiren işler — rapor hazırlamak, sunum düşünmek, sürekli plan yapmak ya da duygusal açıdan yorucu konuşmalar yapmak — beynin bu enerji rezervlerini tüketir. Bir süre sonra dikkat dağılır, düşünceler bulanıklaşır, basit kararlar bile zorlaşır. Bu, tembellik değil; beynin kendini koruma refleksidir. Tıpkı aşırı ısınan bir cihazın performansını düşürmesi gibi.

Zihinsel yorgunluğun temelinde çoğu zaman sürekli uyarılmış bir sinir sistemi yatar. Stres hormonu kortizol, kısa süreli durumlarda bizi tetikte tutar. Ancak gün boyu süren kaygı, acele ve “yetişme” baskısı kortizolün seviyesini düşürmek yerine kalıcı hale getirir. Sonuçta beyin, hiçbir gerçek tehlike olmasa bile hep alarmdadır. Bir e-posta sesi, bir mesaj bildirimi ya da ertesi gün yapılacak bir toplantı bile bu sistemi harekete geçirmeye yeter.

Bu durum uzun sürerse, prefrontal korteks — yani düşünme, planlama, kontrol merkezimiz — devre dışı kalır. Yerine amigdala geçer; yani beyin, “düşünen” değil “savaş ya da kaç” moduna giren bir hale bürünür.

Dinlenememek de Bir Belirti

Zihinsel yorgunluğun bir başka ilginç yönü, dinlendiğini sanarken aslında dinlenememek.
Hiç fark ettiniz mi, bazen yatağa yatarız ama zihnimiz uyumaz. Beden yorgundur, zihin hâlâ konuşuyordur.

İşte bu noktada devreye “varsayılan ağ” dediğimiz beyin sistemi girer. Beyin, boşta kaldığında bile kendi kendine konuşur, geçmişi tekrar eder, geleceği planlar. Bu ağ gerektiğinden fazla aktif olduğunda, kişi hiçbir şey yapmasa da enerji harcar. Kısacası, dinlenmek için durmak yetmez; beynin de “susmasına” izin vermek gerekir.

Günlük Yaşamda Zihinsel Yorgunluk

Sabah işe giderken telefon bildirimlerini kontrol etmek, kahvaltı yaparken e-postalara göz atmak, aynı anda hem konuşup hem düşünmek… Bunların hepsi beynin enerji bütçesini yavaş yavaş tüketir. Gün sonunda neden hiçbir şeyden keyif alamadığımızın cevabı çoğu zaman buradadır.

Zihin, gün içinde defalarca “dikkatini yeniden toplamak” zorunda kalır. Her dikkat dağılması, aslında minik bir enerji kaybıdır. Bu durum birikince, kişi hiçbir şey yapmasa da bitkin hisseder.

Zihinsel yorgunluğu azaltmanın en basit yolu, beynin ritmini fark etmektir. Bir işi yaparken gerçekten orada olmak, bir şey izlerken başka bir şey düşünmemek… Bu farkındalık hali beynin enerji kaybını azaltır.

Kısa yürüyüşler, nefes egzersizleri, doğaya bakmak — bunlar klişe değildir; gerçekten nöral devreleri yavaşlatır. EEG çalışmalarında doğal manzaralara birkaç dakika bakmanın bile alfa dalgalarını artırdığı, bunun da gevşemeyle ilişkili olduğu gösterilmiştir. Yani bazen bir pencere kenarına geçip sessizce dışarı bakmak, beynin kendi onarım mekanizmasını devreye sokması için yeterlidir.

Sonuç

Zihinsel yorgunluk sendromu, aslında çağımızın görünmez bir salgınıdır. Ancak bu “bitmeyen yük” yalnızca dış dünyanın değil, içsel baskılarımızın da sonucudur. Sürekli üretme, yetişme, başarılı olma çabası beynin dinlenme hakkını elinden alır.

Belki de artık üretkenliğin ölçüsü, ne kadar çok yaptığımız değil; ne kadarını farkında olarak yaptığımızdır. Çünkü zihin, dinlenmeyi lüks değil, biyolojik bir zorunluluk olarak görür.

Kaynakça

Arnsten, A. F. T. (2009). Stress signalling pathways that impair prefrontal cortex structure and function. Nature Reviews Neuroscience.
Raichle, M. E. (2015). The Brain’s Default Mode Network. Annual Review of Neuroscience.
McEwen, B. S. (2017). Neurobiological and systemic effects of chronic stress. Nature Medicine.

Fatime Konuş
Fatime Konuş
Fatime Konuş, psikoloji lisansını onur derecesiyle tamamlamıştır. Aile danışmanlığı sınavını başarıyla tamamlayarak uzmanlaşmıştır. Şu anda bir rehabilitasyon merkezinde psikolog olarak görev yapmakta ve Gençlik ve Spor Bakanlığı Vizyon Kampı'nda gönüllü mentörlük yapmaktadır. Bireysel terapiye özel ilgi duyup özellikle yetişkinlerin yaşadığı psikolojik sorunlar üzerine çalışmalar yapmaktadır. “Sigara Bağımlılığının Dikkatsizlik ve Algı Bozukluğuyla İlişkisi”ni inceleyen TÜBİTAK projesi, Sosyal Beşeri ve İdari Bilimler Dergisi’nde yayımlanmıştır. Çeşitli dergi ve dijital platformlarda yazıları yayımlanmış, terapinin herkes için ulaşılabilir olması gerektiğine inanmaktadır. Yazılarında ruh sağlığı farkındalığını artırmayı ve psikolojik bilgiyi topluma sade dille aktarmayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar