Frontotemporal demans, davranışta değişiklik, yürütücü işlev bozuklukları ve dil bozuklukları ile karakterizedir. Klinik açıdan değerlendirildiğinde; kişilikte belirgin değişiklikler, huzursuzluk, engellenme (inhibisyon) kaybı, ilgisizlik (apati), sosyal izolasyon ve dürtü kontrolünde bozulmalar görülebilir.
Frontotemporal demans hastalarında sıklıkla sosyal açıdan uygunsuz davranışlar, yineleyici (kompulsif) hareketler, içgörü eksikliği ve psikiyatrik bozukluklara benzer şekilde halüsinasyonlar ile paranoid düşünceler ortaya çıkabilir. Ayrıca bireylerde genellikle hastalık farkındalığı oldukça düşüktür.
Günümüzde Frontotemporal Demans’ın (FTD) kesin bir tedavisi bulunmamaktadır. Uygulanan ilaç tedavileri, hastaların işlevselliğini artırmayı hedeflemektedir. Seçici Serotonin Geri Alım İnhibitörleri (SSRI’lar), genellikle ilk tercih edilen ilaçlardır. Bu ilaçlar, özellikle davranışsal kontrol kaybı ve anksiyete semptomlarının hafifletilmesinde kullanılmaktadır. SSRI’lar bazı davranışsal belirtilerde iyileşme sağlayabilse de, bilişsel işlevlerde belirgin bir gelişme sağlamamaktadır (Kokurcan, 2017).
Hastalığın başlangıç evresinde en yaygın görülen bulgular arasında kişilik ve sosyal davranışlarda değişiklikler yer alır. Toplumsal ve yasal problemlere sebep olabilen antisosyal tutumlar sıkça karşılaşılır. Yönelim bozukluğu genellikle görülmez ve bellek fonksiyonları büyük oranda sağlam kalır.
Hastalar unutkanlık yaşamaz; ancak dikkat eksikliği ve aktif öğrenme süreçlerinde yetersizlik nedeniyle bazı testlerde zayıflıklar tespit edilebilir. Duygusal ilgisizlik ve farkındalık kaybı tipik özelliklerdendir.
Tekrarlayıcı veya zorlayıcı davranışlar gözlenebilir. Konuşma sıklığında azalma sık rastlanan bir durumdur ve motivasyon eksikliği nedeniyle bazen konuşmama haline kadar ilerleyebilir. Buna karşılık aşırı hareketli ve kontrolsüz davranan hastalarda ısrarlı ve hızlı konuşma biçimleri görülebilir.
Bilişsel işlev bozuklukları özellikle dikkat, soyut düşünme, planlama ve problem çözme alanlarında ortaya çıkar; ancak dil kullanımı, algı ve mekânsal yetenekler çoğunlukla etkilenmez (Pırıldar, 2001).
Duygusal dalgalanmalar ve içgörüdeki yetersizlik, FTD’nin Alzheimer hastalığı ve serebrovasküler demanstan ayırt edilmesinde önemli bir belirleyici olarak gösterilmiştir (Doğan, 2010).
Davranış Varyantı (FTDdv)
Bilişsel bozulma olmadan ortaya çıkan psikiyatrik ve davranışsal belirtiler; zamanla gelişen kişilik değişimleri, duygulanımda düzensizlik ve kişiler arası ilişkilerde yaşanan bozulmalar, davranışsal varyantın karakteristik özelliklerindendir (Hızlı Sayar, 2013).
Kişilikte değişimler, sosyal etkileşimlerde bozulmalar, dürtü kontrolünde zayıflık ve yürütücü işlevlere dair aksaklıklar; bununla birlikte huzursuzluk, isteksizlik ve dil becerilerinde gerileme gibi farklı klinik belirtiler gözlemlenebilir.
Davranışsal belirtiler arasında çocuksu tavırlar, yersiz şakalar yapma ve cinsel içerikli ifadelerde bulunma gibi toplumsal açıdan uygun olmayan davranışlar yer alabilir. Duygusal işleme süreçlerindeki bozulmalar, bireylerin sosyal normlara uygun davranış sergilemesini zorlaştırabilir.
Ayrıca kişisel bakımın ihmal edilmesi, alışılmadık nesneleri biriktirme, dakiklikle ilgili takıntılı davranışlar, geç yaşta ortaya çıkan kumar oynama eğilimi ve nadiren aşırı dini uğraşlara yönelme gibi belirtiler de gözlemlenebilir.
Sol frontal bölgedeki hipoperfüzyon belirgin hale geldiğinde, saldırganlık, suça yönelik davranışlar, sosyal ilişkilerden uzaklaşma, finansal konulara karşı ilgisizlik ve norm dışı cinsel eğilimler ortaya çıkabilir. Öte yandan, sağ frontal hipoperfüzyon baskın olduğunda ise bireylerde politik veya dini inançlarda aşırılıklar, tutarsız giyim tercihleri ve davranış değişiklikleri gibi belirtiler gözlemlenebilir (Onur, 2011).
Frontotemporal Hafif Bilişsel Bozukluk
Hafif Davranışsal Bozukluk; normal yaşlanma ile demans arasında, hafif bilişsel bozulmaya benzeyen bir başlangıç evresi olarak değerlendirilebilecek bir sendrom olarak tanımlanmıştır. Bu kavram, belirgin bilişsel bozukluklar ortaya çıkmadan gözlemlenen ve sonradan ortaya çıkan ruhsal ve bununla bağlantılı davranışsal semptomları kapsamaktadır. Ek olarak potansiyel bir demans öncüsü olabileceği ifade edilmiştir.
FTD dışındaki demans türlerinin de nöropsikiyatrik belirtilerle ortaya çıkabileceğinin anlaşılması, Hafif Davranışsal Bozukluk (HDB) tanı kriterlerinde bazı revizyonlar yapılmasını ve HDB ile Hafif Bilişsel Bozukluk (HBB) arasındaki ilişkinin netleştirilmesini gerektirmiştir.
Zahinoor Ismail ve ark. (2016) tarafından güncel anlamıyla tanımlanan “Hafif Davranışsal Bozukluk” tanı kriterlerine göre HDB; ileri yaşta ortaya çıkan, en az 6 ay devam eden, motivasyon ve ilgi azalması olarak ifade edilen apati, duygu düzenlemde bozukluk, duygudurum ve kaygı semptomları, dürtü kontrolünde ve ödül yanıtında bozulma, ajitasyon, uygunsuz sosyal davranışlar, düşünce ve algıda bozukluğa yol açan psikotik belirtiler gibi nörodavranışsal belirtiler içeren bir sendromdur.
FTDdv Tanısı ve Suç Davranışları
Tarihten Örnekler
19. yüzyılda yaşamış Benjamin Reynaud adlı bir şahsın, öldürme (homicide) eylemiyle ilişkilendirilerek bvFTD ile uyumlu belirtiler gösterdiği bildirilmiştir.
2024 tarihli bir “case-report”ta, 45 yaşında daha önce hukuki ya da tıbbi öyküsü olmayan bir erkeğin, FTDdv’ye bağlı davranış değişimi bağlamında “suç eylemleri” gerçekleştirdiği ve yargılama açısından sorumluluğunun tartışıldığı bildirilmiştir.
Geniş bir araştırmada, FTDdv tanısı bulunan 171 kişiden yaklaşık 64’ünün (yaklaşık %37) hastalık sürecinde suç ya da kanunla ilişkili davranışlar sergilediği saptanmıştır.
Suç işleme örnekleri genelde “hırsızlık”, “trafik ihlali”, “mülke izinsiz girme”, “cinsel taciz” gibi suçlar olup cinayet gibi suçlar çok nadir ve genelde tarihsel/tekil vakalardır.
Suç işlenmiş olması, otomatik olarak “hastalık yüzünden sorumsuzdur” anlamına gelmez. Yargı sistemlerinde bireyin davranışlarını kontrol edebilme, yanlış olduğunu ayırt etme gibi kriterler değerlendirilir. Hastalar çoğu zaman eylemlerinin uygunsuz olduğunu kabul etmez ve pişmanlık göstermeyebilir. Bu durum, hem aile içinde ciddi çatışmalara hem de hukuki süreçlere yol açabilir.
Sonuç
Frontotemporal demans (FTD), özellikle davranış ve kişilik üzerinde derin etkiler yaratan bir nörodejeneratif hastalıktır. Hastalığın frontal ve temporal loblarda yol açtığı hasarlar, dürtü kontrolünün bozulması, empati eksikliği, içgörü kaybı ve sosyal normlara uyumda güçlük gibi belirtilere yol açar.
Bu değişiklikler, hastaların hem günlük yaşamını hem de yakın çevresiyle ilişkilerini ciddi şekilde etkiler. Bazı vakalarda davranış değişimleri suç veya toplumsal açıdan uygunsuz eylemlere de yansıyabilir.
Günümüzde FTD için kesin bir tedavi bulunmamaktadır; ancak ilaç ve davranışsal müdahaleler, semptomların hafifletilmesi ve işlevselliğin korunmasına yardımcı olabilir. Bu nedenle hastalığın erken tanısı, belirtilerin doğru anlaşılması ve multidisipliner bir bakım yaklaşımı büyük önem taşır.
FTD, yalnızca bilişsel bir bozulma değil, aynı zamanda bireyin benlik ve toplumsal işlevlerinde köklü bir dönüşüm süreci olarak değerlendirilmelidir.
Kaynakça
Aytulun, A., & Erden Aki, Ş. Ö. (2022). Hafif davranışsal bozulma: Demans öncülü yeni bir sendrom.
Boylu, M. E., & Kırpınar, İ. (2021). Semantik Varyant Bir Frontotemporal Demans Olgusu.
Doğan, O. (2010). Frontotemporal Demans: Bir Olgu Sunumu.
Erkol, G., Karaali Savrun, F. (2002). Frontotemporal Demanslar.
Hızlı Sayar, F. G., Şalçini, C., Özten, E., Eryılmaz, G., & Tanrıdağ, O. (2013). Bipolar Afektif Bozukluk İle Frontotemporal Demans İlişkisi.
Kokurcan, A., Özel Kızıl, E. T. (2017). İstifçilikle ve Amaçsız Gezinme ile Seyreden Bir Frontotemporal Demans Olgusu.
Onur, E., & Yalınay, P. D. (2011). Frontotemporal Demans ve Psikiyatrik Belirtiler.
Pırıldar, Ş., Bora, E., Evyapan, D., & Özaşkın, S. (2001). Frontotemporal Demans: Şizofreni Benzeri Psikoz Tablosuyla Giden Bir Olgu Sunumu.


