Cuma, Kasım 7, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Cumhuriyet’in Kadını: Modernleşmenin Ruhsal Yankıları

Cumhuriyet, yalnızca siyasal bir dönüşüm değil, aynı zamanda bir kimlik reformudur. Bu reformun en belirgin öznesi ise kadındır. Osmanlı’nın son döneminde kamusal görünürlüğü sınırlı olan kadın, Cumhuriyet’le birlikte eğitimin, mesleğin ve toplumsal katılımın öznesi hâline getirilmiştir.

Ancak bu değişim, yüzeyde bir kazanım olarak görünse de, bilinçdışı düzeyde kimliksel bir yarılmaya işaret eder. Kadın artık yalnızca bir “anne” ya da “eş” değildir; aynı zamanda “modern birey” olma sorumluluğunu taşır. Bu durum, kadının iç dünyasında yeni bir özdeşleşme krizi yaratır.

Freudcu Çerçevede Benlik ve Modern Kadının İç Dünyası

Freud’un benlik, üstbenlik ve id arasındaki dinamik çatışma modeli, modernleşen kadının içsel yapısını anlamada önemli bir çerçeve sunar. Cumhuriyet ideolojisinin “akıl” ve “ilerleme” vurgusu, Freud’un üstbenlik kavramıyla benzer bir düzenleyici işlev görür: toplumsal yasayı ve ideali temsil eder.

Buna karşılık, kadının duygusal ve bedensel yönü —yani içsel doğası— bastırılan id işlevine indirgenmiştir. Bu bastırma, modernleşme sürecinde kadının içsel yaşamında suçluluk ve yetersizlik duygularını beslemiştir.

Cumhuriyet ideolojisi, kadını bir imge olarak var etmiştir: eğitimli, güçlü, çalışkan, ilerici kadın… Fakat bu imge, çoğu zaman benliğin gerçek parçalarıyla temas etmeyen bir yüzeydir. Kadın, bu toplumsal imgeyle özdeşleşmek zorunda kaldığında, kendi kırılganlığını, arzularını, içsel çelişkilerini bastırır.

Bu bastırma, Freud’un “yüceltme” (sublimasyon) kavramıyla açıklanabilir: cinsel, duygusal ve yaratıcı enerjiler; toplumsal başarı, üretkenlik ve temsil alanlarına yönlendirilir. Fakat yüceltmenin aşırı biçimi, öznenin duygusal alanını kurutur.

Bu nedenle, Cumhuriyet kadını çoğu zaman güçlü ama yalnız, başarılı ama doyumsuz bir yapı sergiler. Dışsal olarak ilerlemenin simgesidir; içsel olarak ise anlam arayışının yorgun tanığı.

Melanie Klein’ın Perspektifinden Cumhuriyet Kadını

Melanie Klein’ın “iyi nesne” ve “kötü nesne” ayrımı, Cumhuriyet kadınının toplumsal konumunu anlamak için ayrı bir derinlik kazandırır.

Cumhuriyet ideolojisi, “kadını” bir iyi nesneye dönüştürerek toplumsal yeniden doğuşun simgesi hâline getirmiştir. Ancak bu idealizasyon, kadının kendi içsel deneyimlerini —kaygı, öfke, arzu— bastırmasına neden olmuştur.

Bu bastırma, kadının toplumsal olarak güçlü görünürken bireysel düzeyde melankolik bir yapı sergilemesine yol açmıştır.

Modernleşme süreci, kadına görünürlük kazandırmış; fakat bu görünürlük çoğu zaman kadının öznel gerçekliğini değil, ulusun modern yüzünü temsil etmiştir. Kadın bedeni ve kimliği, bir “ulusal imge” olarak idealleştirilmiş; bu da onun bireysel arzularını ulusal idealle çatıştırmıştır.

Psikodinamik Açıdan Ayrılık ve Kayıp Teması

Psikodinamik açıdan bu durum, ayrılık ve kayıp teması üzerinden okunabilir. Cumhuriyet kadını, geleneksel “anne kültürü”nden koparken, modernleşmenin “baba yasası”na teslim olmuştur.

Bu kopuş, bir tür ruhsal “ayrılık travması” yaratmıştır. Kadın, bir yandan anneyle özdeşleştiği geçmişin güvenini özlerken, diğer yandan baba yasasının temsil ettiği modern idealin beklentilerini taşır. Bu ikilik, kadın benliğinde kalıcı bir ambivalans oluşturur.

Klein’ın kavramsallaştırdığı yas ve onarım süreci, burada önemli bir çözüm yolu sunar. Kadının modernleşme sürecinde yaşadığı kayıplar (geleneksel aidiyet, topluluk kimliği, annelikle özdeşlik), eğer yas süreciyle işlenebilirse bireysel bütünlüğe dönüşme potansiyeli taşır.

Ancak toplumsal düzeyde bu yasın çoğu zaman bastırıldığı görülür. Bastırılan yas, bireysel düzeyde depresif eğilimler, toplumsal düzeyde ise kadın kimliğinin sürekli yeniden tanımlanma çabası olarak karşımıza çıkar.

Arketipler Düzeyinde Cumhuriyet Kadını

Cumhuriyet’in kadını, kolektif bilinçdışında iki karşıt arketipi bir arada taşır:
Biri, ulusun yeniden doğuşunu simgeleyen “ana tanrıça”, diğeri ise bu doğumun uğruna eski düzeni yıkan “isyankâr kadın” figürüdür.

Bu iki arketipin birleşememesi, toplumun kadınla kurduğu ambivalan ilişkiyi de açıklar. Kadın hem yüceltilir hem kontrol edilir; hem sahneye çıkarılır hem sessizliğe zorlanır.

Jung’un “gölge arketipi” kavramıyla düşünüldüğünde, toplumun kadına yönelttiği bu ikili tavır aslında kendi bastırılmış doğasının bir yansımasıdır.

Cumhuriyet’in erkek öznesi, kadın üzerinden kendi modernliğini ispat etmeye çalışırken; kadının iç dünyasındaki çelişkiler, toplumun ruhsal çelişkilerini de görünür kılar.

Cumhuriyet kadınının hikâyesi, bir tamamlanma değil, süregelen bir onarım sürecidir.

Klein’ın “depresif konum” kavramıyla paralel biçimde, modernleşme süreci kadına kendi kayıplarını fark etme, suçlulukla yüzleşme ve yeniden bütünleşme imkânı sunmuştur.

Ancak bu süreç tamamlanmamıştır; çünkü kadının sesi hâlâ çoğu zaman “imge”nin ardında yankılanmaktadır.

Sonuç: Ruhsal Onarım ve Kadının İçsel Devrimi

Gerçek onarım, kadının hem annesiyle hem kendi iç çocuğuyla yeniden temas kurabilmesiyle mümkündür. Bu temas, modernliğin talep ettiği akılla değil, ruhun kabul gücüyle gerçekleşir.

Cumhuriyet’in kadını, artık sadece toplumun değil, kendi bilinçdışının da öznesi olmayı öğrenmektedir.

Ve belki de bugün, Cumhuriyet’in yüz ikinci yılını geride bırakırken, en derin devrim hâlâ içimizdedir:
Kadının kendi iç dünyasını, kendi kelimeleriyle yeniden kurma cesareti.

Hatice Kaburga
Hatice Kaburga
Hatice Kaburga, lisans eğitimini psikoloji alanında tamamlayıp, psikolog unvanı almaya hak kazanmıştır. Halihazırda psikoloji yüksek lisans eğitimini sürdürmektedir. Psikodinamik ve BDT ekolleri üzerinden eklektik bir biçimde online-yüz yüze danışanlarını görmektedir. Çeşitli objektif-projektif testlerle birlikte ergen/yetişkin odaklı çalışmaktadır. 2024 yılında, Odessa yayınevi öncülüğünde Yaşam Sarmalı adlı eserini okuyucuya sunmuştur. Devam eden yüksek lisans tez konusu; “Bipolar bozuklukta genetik faktörler, nesne ilişkileri ve relaps düzeyinin incelenmesi” konusudur. Psychology Times Türkiye adına çalışmak istenilen genel konular; psikopatolojiler, kişilik bozuklukları, nesne ilişkileri, aile-çift sorunları vs. gibi ruh sağlığıyla ilgili yazılar yazabileceğimi belirtmek isterim. Sevgiler...

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar