Pazartesi, Ekim 20, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Dört Oda: İnsan Benliğinin Pencereleri

Kendini Tanıma ve Görünür Olma Cesareti Üzerine

“Kendini tanımak, bir varış değil; her gün yeniden başlayan bir yolculuktur.”

İnsanın kendini tanıması, sanıldığı kadar basit bir “ben kimim biliyorum” hâli değildir.
Bu süreç; derinleşmeyi, yüzleşmeyi ve kabullenmeyi içerir.
Kendini tanımak, sadece güçlü yanlarını fark etmek değil; aynı zamanda kırılgan yönlerinle de temas kurabilmektir.
Ne var ki birçok insan, kendini tanımaktan çok, kendini korumayı seçer.
Eleştirilmemek, reddedilmemek ya da zayıf görünmemek için içsel gerçekliğini bastırır.
Oysa kendini tanımanın kalbinde görünür olma cesareti vardır.
Kişi kendini tanımaya başladıkça, maskelerin ardında yaşamanın ne kadar yorucu olduğunu fark eder.
Ve görünür olmayı seçtiğinde; ilişkiler derinleşir, içsel huzur artar, kimlik sınırları netleşir.
Bu farkındalık sürecini anlamada Johari Penceresi Modeli, insanın benliğine açılan önemli bir rehberdir.
Model, insanı dört farklı “oda” ya da “pencere” üzerinden tanımlar.
Her oda, farkındalık yolculuğunun bir durağı gibidir.

1. Açık Alan – Görünen Ben

Bu oda, hem kişinin kendisinin hem de çevresinin bildiği yönleri temsil eder.
Açık alan, dürüst iletişim ve içtenlikle genişler.
Ne kadar açık olursak, o kadar güvenilir ve gerçek görünürüz.
Fakat toplum bize çoğu zaman “zayıf yanını gösterme” mesajı verir.
Bu yüzden birçok insan kendini korumak adına görünür alanını daraltır.
Oysa kendini gizlemek, insanın kendiyle arasına da bir perde çeker.
Gerçek benlik görünür oldukça, içsel bütünlük ve özgünlük güçlenir.

2. Kör Alan – Başkalarının Aynasında Görünen Ben

Kör alan, başkalarının fark ettiği ama bizim göremediğimiz yönlerimizden oluşur.
Bir dostun “bazen fazla kontrolcüsün” demesi, aslında bu alanın kapısını aralar.
Bu oda, geri bildirim alabilme cesaretiyle küçülür.
Gerçek farkındalık, savunmaya geçmeden dinleyebilmeyi gerektirir.
Kendini tanımak, sadece “ben kimim?” demek değil, aynı zamanda “başkaları beni nasıl deneyimliyor?” sorusuna da alan açmaktır.
Başkalarının gözlemlerini tehdit değil, gelişim fırsatı olarak görmek; olgun bir benliğin göstergesidir.

3. Gizli Alan – Saklanan Ben

Gizli alan, kişinin bildiği ama başkalarından sakladığı yönlerini barındırır.
Utanç, korku, suçluluk ya da geçmiş acılar bu odada sessizce yaşar.
İnsan kendini gizledikçe yalnızlaşır; çünkü görünmeyen yanlarımız da görülmek ister.
Bu oda, güvenli ilişkilerde ve yargısız kabul ortamlarında yavaşça açılır.
Kendini paylaşmak, kırılganlığın bir göstergesidir — ama zayıflığın değil, duygusal cesaretin en saf hâlidir.
Brené Brown’un sözleriyle:
“Kırılganlık, utancın panzehiridir.”
Gizli alan daraldıkça, kişi içsel hafiflik ve özgürlük hisseder.

4. Bilinmeyen Alan – Keşfedilmemiş Ben

Bu oda, ne bizim ne de başkalarının farkında olduğu yönleri içerir.
Bilinmeyen alan, ancak deneyimle ve yaşamla açığa çıkar.
Bir kayıp, bir kriz ya da bir başarı, kişinin gizli potansiyelini görünür kılabilir.
Bir anne, çocuğu hastalandığında kendi dayanıklılığını fark eder;
bir terapist, danışanının hikâyesinde sabrını keşfeder.
İnsanın bilinmeyen potansiyeli, sadece yaşamakla öğrenilir.
Hayatın getirdiği her yeni deneyim, bu odanın kapısını aralar.

Sonuç

Kendini tanımak, bir hedefe ulaşmak değil; dönüşen bir süreçtir.
Her farkındalık, yeni bir benlik katmanını açar.
Bu nedenle “kendini bilmek”, sabit bir durum değil; sürekli devinen bir farkındalık hâlidir.
Kendini tanımak, görünür olmayı; görünür olmak ise bütünlüğü beraberinde getirir.
Kişi kendini kabullendikçe, dünyaya daha yumuşak, daha anlayışlı dokunur.
Gerçek görünürlük, mükemmel olmaktan değil, insan olmanın kusurlu güzelliğini gösterebilmekten geçer.
“Kendini tanıyan insan, kendini savunmak zorunda kalmaz.”

Öneriler

  1. Geri bildirimlere açık ol.
    Başkalarının gözlemleri, kör alanını fark etmenin en etkili yollarındandır.
    Savunmaya geçmeden dinlemeyi öğren; anlamak, değişimin ilk adımıdır.

  2. Kırılganlığını gizleme.
    Duygularını paylaşmak seni zayıf değil, insani kılar.
    Kırılganlık, bağlantının en güçlü köprüsüdür.

  3. Yaz ve gözlemle.
    Günlük tutmak, iç dünyanı anlamanın sade ama derin bir yöntemidir.
    Hangi durumlarda kendini gizlediğini fark ettikçe görünürlük artar.

  4. Güvenli ilişkiler kur.
    Maskesiz olabildiğin ilişkiler, gizli alanını daraltır.
    Gerçek bağ, görünürlükten beslenir.

  5. Profesyonel destek al.
    Terapötik süreçler, bilinmeyen alanın kapılarını güvenli biçimde açar.
    Bazen insan, kendini en iyi bir başkasının aynasında tanır.

Son Söz

Kendini tanıma cesareti, mükemmel olma çabasından değil; insan olmayı kabullenmekten doğar.
Ve görünür olmak, bir meydan okuma değil; bir kabullenme biçimidir:
“Ben buyum; eksiklerimle, fazlalarımla, tüm hâlimle varım.”

Özge Telli
Özge Telli
Psikolog Özge Telli, lisans eğitimini Psikoloji Bölümü’nde üç yılda, yüksek onur öğrencisi olarak tamamlamıştır. Aynı zamanda İstatistik ve Çocuk Gelişimi alanlarında da lisans mezuniyetine sahiptir. Şu anda Psikoloji yüksek lisans eğitimine devam etmekte ve çocuk, ergen, yetişkin, çift ve aile danışmanlığı alanlarında çalışmalarını sürdürmektedir. Bilişsel Davranışçı Terapi, Dinamik Psikoterapi, Duygu Odaklı Terapi, Çocuk Merkezli Oyun Terapisi, Resim Analizi, Enneagram, Aile Danışmanlığı, Sanat Terapisi ve Terapötik Kartlar gibi birçok alanda eğitim almış olup, mesleki gelişimini sürekli olarak ilerletmektedir. Moxo Dikkat Testi uygulayıcısı olan Telli, psikolojik iyi oluş, duygusal dayanıklılık ve terapi süreçleri üzerine çalışmalar yürütmektedir. Psychology Times dergisindeki köşesinde, psikoterapi süreçleri, ebeveynlik, çocuk ve ergen psikolojisi, ilişkiler ve ruh sağlığı üzerine yazılar kaleme almakta, bilimsel bilgiyi anlaşılır ve uygulanabilir bir dille okuyucularına sunmayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar