Pazar, Ekim 12, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

İstediğimiz Şeye Değil, Layık Olduğumuza Ulaşırız

Hepimiz hayatımızın bir döneminde “İstediğim her şeye ulaşabilir miyim?” sorusunu kendimize sormuşuzdur. Kimimiz bu cümleyi umutla kurar, kimimiz ise içten içe “O kadar da kolay değil” der.

Fakat işin ilginç yanı, bu soru yalnızca bir temenni değil, aynı zamanda psikolojinin derin alanlarından biri olan çekim psikolojisinin kalbine dokunan bir sorgulamadır.

Çekim psikolojisi, insanların düşüncelerinin, duygularının ve beklentilerinin kendi davranışlarını ve dolaylı olarak yaşam sonuçlarını nasıl şekillendirdiğini inceleyen bir yaklaşımdır. “Ne düşünürsen onu yaşarsın” cümlesi kulağa mistik bir inanç gibi gelse de, aslında bu söylemin psikolojik karşılığı vardır. Çünkü insan zihni, inanılan şeye doğru yönelmeye meyillidir.

Bir şeyi arzuladığımızda beynimiz o hedefe yönelik yolları daha fazla fark etmeye başlar. Bunu seçici algı denilen bir mekanizma yönetir. Örneğin kırmızı bir araba almak istediğinizde, ertesi gün sokakta onlarca kırmızı araba görmeye başlarsınız. Aslında sayıları artmamıştır; yalnızca zihniniz, ilgilendiğiniz şeyi daha fazla seçmeye başlamıştır.

Bu durum, hedeflere ulaşma sürecinde de benzer şekilde işler: Ne istediğinizi ne kadar net bilir ve buna duygusal olarak ne kadar bağlanırsanız, zihniniz o hedefe ulaşmanızı kolaylaştıracak yolları fark etmeye başlar.

İstemek Yetmez: İnanç ve Eylem Dengesi

Fakat burada önemli bir ayrım vardır: Sadece istemek yetmez. Psikoloji bize, yalnızca pozitif düşünmenin değil, bu düşünceleri destekleyen davranışların da şart olduğunu gösterir.

İnsan beyni, tekrar eden davranışlarla inançlarını güçlendirir. Yani bir hedefe yönelik küçük adımlar attıkça, beyniniz o hedefin gerçekten ulaşılabilir olduğuna ikna olur. Bu da motivasyonunuzu diri tutar.

Bunun tam tersi de mümkündür. Eğer bir şeyi çok istiyor ama hiçbir adım atmıyorsanız, beyniniz zamanla bu arzunun bir “hayal” olduğuna inanır. Ve farkında olmadan, o hedefi zaten kaybetmişsiniz gibi davranmaya başlarsınız.

İşte çekim psikolojisi burada bir dengeyi hatırlatır: İstek, inanç ve eylem üçlüsü birbirinden ayrı düşünülemez.

Başarının Psikolojik Temeli: Öz-Yeterlilik

Birçok insan, başarısızlığın nedenini şanssızlıkta ya da dış koşullarda arar. Oysa psikolojik olarak başarının en güçlü belirleyicilerinden biri öz-yeterlilik inancıdır — yani “ben yapabilirim” düşüncesi.

Bu inanç, hem karar alma süreçlerimizi hem de dayanıklılığımızı etkiler. Yapılan araştırmalar, güçlü bir öz-yeterlilik duygusuna sahip bireylerin, aynı zorluklarla karşılaşsalar bile hedeflerine daha fazla yaklaştıklarını göstermiştir.

Her Şeye Ulaşabilir miyiz?

Peki, “her şeye ulaşabilir miyiz” sorusunun cevabı nedir? Gerçekçi olalım: Hayat, her zaman istediğimiz şekilde akmaz. Bazen dış koşullar, bazen zamanlama, bazen de kendi içsel sınırlılıklarımız bizi durdurur.

Ancak psikolojik olarak bakıldığında, ulaşamayacağımız şeyler bile bizi dönüştürebilir. Çünkü bir hedefe doğru yürümek, o hedefe ulaşmaktan çok daha öğreticidir. İnsan zihni, sonuçtan ziyade süreçte gelişir.

Aslında mesele, her şeye ulaşmak değil; ulaşmaya değer şeyleri seçebilmek. Çekim psikolojisi burada bize bir ayna tutar: Gerçekten istediğimiz şeyleri mi arzuluyoruz, yoksa toplumun bizden istediği şeyleri mi?

Toplumun Sesi mi, İç Sesimiz mi?

Bazen “başarı”, “mutluluk” ya da “bolluk” gibi kavramları o kadar dış seslerden öğreniyoruz ki, kendi iç sesimizi duyamıyoruz. Halbuki çekim psikolojisinin temeli, dış dünyayı değil iç dünyayı hizaya getirmekten geçer.

Bir şeyi çekmek, onu istemekle değil, ona hazır olmakla ilgilidir. Hazır olmak, korkularımızla yüzleşmek, sınırlarımızı görmek ve gerektiğinde vazgeçmeyi de bilmektir.

Çünkü bazen biz kendi kendimizi sabote ederiz. Bir şeyi çok istediğimizi söyler ama aynı anda “ya olmazsa?” düşüncesiyle zihnimizi zehirleriz. Oysa psikolojik olarak olumsuz düşünceler, eylemi felç eder.

Çekim Psikolojisinin Mesajı

Sonuç olarak, çekim psikolojisi bize şunu söyler:

İstediğin şeye ulaşmak istiyorsan önce inan, sonra harekete geç, ve en önemlisi kendini o şeye layık hisset. Çünkü insan, inandığı şeyi değil, kendini layık gördüğü şeyi yaşar.

Bir insan bir şeye gerçekten inandığında, hayatın akışı da yavaş yavaş o inanca göre şekillenmeye başlar.

Fakat bu süreç sihirli değildir; sabır, farkındalık ve kararlılık ister. Hayatta her zaman kontrol edemediğimiz koşullar vardır; bazen planlarımız bozulur, bazen de istediğimiz şey bize gelmekte gecikir.

İşte o anlarda çekim psikolojisinin asıl sınavı başlar. Çünkü o noktada mesele, “neden olmuyor” demek değil, “hala yolda mıyım?” diyebilmektir.

Gerçek Güç: Süreçte Büyümek

Belki gerçekten her şeye ulaşamayız.

Ama her defasında yönümüzü belirleyebilir, seçimlerimizin bizi kim haline getirdiğini fark edebiliriz. Çünkü insanın büyümesi, çoğu zaman istediğini elde ettiğinde değil, elde edemediklerinde başlar.

Her başarısızlık, her gecikme, her yeniden deneme; zihnin ve kalbin biraz daha güçlenmesidir.

Ve belki de ulaşmaya çalıştığımız şeyler, aslında bizi kendimize yaklaştırmak için vardır.

Bir hedefe yürümek, yalnızca bir sonuca değil, aynı zamanda bir bilince ulaşmaktır. Kendini tanımak, sabrını görmek, ne kadar dirayetli olduğunu fark etmek…

Bir noktadan sonra anlarız ki, aradığımız şey bir sonuç değil, o sürecin içinde olgunlaşan benliğimizdir.

Sonuç: Layık Olduğumuza Ulaşırız

O yüzden her istediğimiz şeye belki ulaşamayabiliriz.

Ancak günün sonunda fark ederiz ki:
Önemli olan, istediğimiz şeye ulaşmak değilmiş…
Ona yürürken kim olduğumuzu keşfetmekmiş.

Cansu Bekar
Cansu Bekar
Cansu Bekar, Sosyal Hizmet bölümü mezunu bir eğitim danışmanıdır. İnsan davranışlarını, psikolojik süreçleri ve kişisel gelişimi derinlemesine inceleyerek; Bireylerin akademik ve kişisel yaşamlarında daha sağlıklı, verimli ve sürdürülebilir bir yol izlemelerini sağlamak için çalışmalar yürütmektedir. Kişisel gelişim alanında yazdığı yazılarda, bireylerin potansiyellerini keşfetmeleri, hayatlarını daha dengeli bir şekilde yönlendirmeleri adına pratik ve bilimsel verilerle desteklenen içerikler sunmaktadır. Kriz yönetimi, çocukların gelişiminde masal anlatıcılığı, dijital çağda marka iletişimi, doğru pazarlama iletişimi ile farklılık yaratmak, hafıza teknikleri ve eğitim danışmanlığı gibi alanlarda eğitimler almıştır. Ayrıca, moviipsikoloji Instagram platformunda düzenli olarak paylaşımlar yaparak, psikoloji ve kişisel gelişim üzerine içerikler sunmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar