Çarşamba, Eylül 24, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

MİKROTRAVMA: BUNA MI TAKILDIN GERÇEKTEN?

Patronunuz sizi toplantıda küçümsedi ama o anı aklınızdan gün boyu çıkaramadınız mı? Veya çok sevdiğiniz bir arkadaşınız size tartışma esnasında “Buna mı takılıyorsun gerçekten?” dedi ve ona kırıldınız mı? Günlük yaşantıda sık rastladığımız bu ve benzeri durumlar, aslında küçük olarak gördüğümüz fakat bizde günlerce süren etkiler bırakabilen durumlardır.

Mikrotravma; bireye fiziksel veya büyük bir zarar vermeyen ve açıkça fark edilmeden gelişen, bireyin psikolojik sağlığını etkileyen, küçük ve stres verici durumlardır. Literatürde Küçük “t” Travmalar olarak bilinen bu travma çeşidi; deprem, sel, cinsel istismar, çok sevilen birinin kaybı gibi büyük travma durumlarından farklı olarak her ne kadar basit veya küçük gibi görünse de biriktiğinde kişide kalıcı ve uzun dönemli hasarlar oluşturabilir. Etkisi ve hasarı daha uzun dönemde gözlemlenebilir, bu nedenle tespiti ve tedavisi de zorlayıcıdır. Çoğu zaman etkisi daha büyük sorunlar ortaya çıktığında anlaşılır.

Aşağılanma, hakarete maruz kalma, haksızlığa uğrama, başarısızlık ve benzeri durumlar mikrotravma yaratabilen durumlara örnek gösterilebilir.

Mikrotravmaların Etkileri

Mikrotravmalar bireyin düşünce tarzını, yaşam stilini veya davranışlarını etkiler niteliktedir. Örnek olarak bireyin dış görünüş veya karakter anlamında çevresi tarafından sürekli eleştirilmesi, yalnız kalma kaynaklı kaygılarını tetikleyen ve özgüvenini zedeleyen bir özelliğe sahiptir.

Çalışma yaşamında veya yakın aile-arkadaş ilişkilerinde kişinin sürekli stres altında olması mikrotravmalar sonucunda kişide anksiyete ve her şeyi kontrol etme isteğine neden olabilir. Aile veya romantik ilişkiler içerisinde maruz kalınan mikrotravmalar ise çiftlerde duygusal yük oluşturur. Bu yük sağlıklı iletişim kurmayı engeller ve ilişki içerisinde güvensizliğe neden olur.

Bu anlamda alanyazında geliştirilmiş ölçekler bulunmaktadır. Örneğin küçük t travma etki ölçeğinin ilk boyutu kendilik ve gelecek algısına yönelik olumsuz etkilerdir. Bu boyut erken dönemde yaşanılan sevgisizlik, dışlanma, eleştirilme gibi olayların küçük “t” travma etkisi yaratarak kişinin kendilik ve gelecek algısını da negatif yönde etkilediğini desteklemektedir.

Bilindiği üzere erken dönemde bakım verenler tarafından çocuğun ihtiyaçlarına yeterince yanıt vermeyen ihmalkarlık, duyarsızlık gibi dışsal sinyaller, çocuğun zihninde olumsuz bir “kendilik” ve “dış dünya” algısı oluşturmasına yol açmaktadır. Bu algı çocuk tarafından benimsenerek içsel bir modele dönüşmekte ve çocuğun gelecekteki yaşantısına da neredeyse olduğu gibi aktarılmaktadır (Morsünbül ve Çok, 2011).

Bastırılmış Mikrotravmaların Sonuçları

Bu travma biçimi, her ne kadar küçük veya basit görünse de sürekli kişinin kafasında dönüp durur ve kendine yer eder. Belirli bir süre sonra cevabı verilmemiş, karşısına olumlu bir şey konulmamış her düşünce veya duygu tekrardan açığa çıkar.

Aslında basit görünen bir olay sonrası insanların büyük tepkiler vermesi, kestirip atması veya konuşmaması, öncesinde bastırılmış mikrotravmaların etkisidir. Bu travmalar biriktikçe daha ciddi ve tedavisi zor olan anksiyete, yaygın kaygı bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk gibi sorunlara yol açar.

Mikrotravmalarla Başa Çıkma Yöntemleri

Peki arkadaşlarımız, ailemiz veya çalışma arkadaşlarımızın olumsuz söylem ve hareketlerinden kendimizi nasıl korur, etkilenme düzeyimizi en düşüğe nasıl indirebiliriz? Mikrotravmalarla başa çıkmak kolay bir durum değildir.

Bu noktada farkındalık öncelikli adımdır. Birey kendi yeterliliklerinden ve eksikliklerinden emin olduğu sürece dışarıdan gelen söylemlerin daha az önemli olduğunu fark edecektir. Diğer bir adım ise kendi duygusal durumunu tanımlamak ve ifade etmektir.

Mikrotravmalarda bireyin durumu veya kişiyi nasıl algıladığı önemlidir. Bir söylem veya durum karşısında bireyin kendisine “Neden böyle hissediyorum?” sorusunu sorması gerekir. Bastırmak yerine açığa çıkarmak tedavi için önemli adımlardandır.

Bir diğer adım ise sağlıklı iletişim ve kendine karşı şefkatli olmadır. Bireyin sosyal çevresindeki insanlara kendisini sağlıklı ifade etmesi, sınırlar koyması kendine saygı ve özgüven gelişimi için önceliklidir. Hayır diyebilmek, bir söylem veya davranıştan rahatsız olunduğunda bunu ifade etmek, haksızlığa uğrandığında hakkını savunmak temel özsaygı gereksinimleridir ve yapılması zor fakat değiştirilebilecek davranış biçimleridir.

Psikolojik Destek ve Terapi

Duygu, düşünce, davranış üçlüsü birbirini etkileyen sarmal bir döngü içerisindedir. Hissedilen duygu, düşünce ve sonrasında yapılan davranış birbirini takip eder. Birisi değiştiği takdirde diğerleri de değişmeye başlar.

Bu anlamda mikrotravma yaratan durumlarda bir psikolojik danışmanlık desteği alınması özellikle “Bilişsel-Davranışçı Kuram” dediğimiz terapi anlayışı ile ilerlenmesi, yapılacak düşünce ve davranış değişiklikleri için ideal olacaktır.

Alınan terapi süreci, travmaları iyileştirirken bireye çeşitli başa çıkma tekniklerini de öğretmektedir.

Nazlı Kartal
Nazlı Kartal
Nazlı Kartal, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik lisans bölümü mezunu ve bireysel ve aile-çift çalışmaktadır. Özellikle Bilişsel Davranışçı ve Birey Merkezli Terapi alanında uzmanlığa sahiptir. Genç yetişkinlerde sağlıklı gelişim dönemleri, özgüven ve olumlu benlik algısı geliştirme, eğitim ve kariyer danışmanlığı alanlarında çalışmalar yapmaktadır. Ek olarak Aile ve Çift Terapisi üzerine eğitimlerini tamamlamış olup öncelikle aile dinamikleri, sağlıklı anne-baba-çocuk ilişkileri, birey gelişim dönemleri ve bu dönemlere uyum sağlama, bireylere sağlıklı çatışma çözme becerileri kazandırma konularında bireylerin ruh sağlığını güçlendirmek üzerine çeşitli platformlarda yazılar yazmakta ve psikolojik danışma hizmeti vermektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar