Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Sadece Su Yeterliyken

İnsanoğlu aslında kendisini görmeye programlanmamıştır. Metnin başlığının kaynağının da geldiği, Narcissus’un hikayesini bilirsiniz; kendi yansımasını suyun üzerinde gördükten sonra ona öylesine kapılır ki, kendine duyduğu hayranlık hayatına mal olur. Buradaki kritik nokta, Narcissus’un yalnızca kendisini görmesidir. Bu hikâye, yalnızca bir mit değil, aynı zamanda insan psikolojisinin derin bir metaforudur. Hatta modern psikolojide narsisizm terimi, tam olarak bu mitten gelir; kendine aşırı hayranlık ve başkalarına karşı empati eksikliği olarak tanımlanır ve insanın kendi benliğiyle olan karmaşık ilişkisini ifade eder.

Kendini Görme Deneyimi ve Narsisizm

Bugün ise kendimizi görme deneyimini hayatımızın her anında yaşıyoruz ve sonucu narsisizmden daha farklı, belki de tam tersi noktasına denk geliyor. Sosyal medya paylaşımları, kameralar, her yerde bulunan aynalar, normal bir günde insanın kendisini görmeden yaşaması imkânsız hale geliyor. Haliyle, insan sürekli kendi yansımasıyla karşı karşıya kalıyor ve bu durum, beraberinde kaygı ve kendini yetersiz hissetme gibi psikolojik durumları getiriyor. Kaygının kendimizi görme ile olan bağlantı tohumları, Lacan’ın aynada kendini görme teorisiyle açıklanabilir. İnsan, ilk kez aynada kendi görüntüsünü gördüğünde kendisine yabancılaşır; bu an, benlik algısının kırılma noktasıdır. Lacan’a göre, benlik asla tam olarak gözlemlenebilir veya sabit bir bütünlük göstermez. O, “benlik bir imgedir; bir bütün değil, eksik ve parçalanmış bir temsildir” der. İnsan, hissettiği bu eksikliği başka şekilde doldurmaya çalışır. Bireyin kendisini sürekli başkalarının gözünden değerlendirmesine ve kendi algısındaki boşluklar ile problemler yaşamasına sebep olur.

Sosyal Medya ve Benlik Algısı

Sosyal medya çağında bu süreç çok daha yoğun bir hâl alır. Fotoğraflar, videolar ve çevrimiçi geri bildirimler, bireyi sürekli kendi yansımasını gözlemlemeye zorlar. Charles Horton Cooley’nin ayna benlik teorisine göre, insanlar başkalarının kendilerini nasıl gördüğünü hayal eder, bu algıları değerlendirir ve buna göre duygusal tepkiler geliştirir. Günümüzde bu yargılar dijital platformlarda birikir; beğeniler, yorumlar ve paylaşımlara verilen tepkiler modern insanın dijital aynalarıdır. Ancak bu aynalar, mitteki örneğin aksine nadiren yalnızca hayranlık veya olumlu duygular üretir. İnsanlar çoğu zaman kendi görüntüleriyle tatmin olmazlar; eksik veya olumsuz görülen yansımalar kaygı, kıyaslama ve değersizlik hissini tetikler. Tetiklediği olumsuz duygular ise insanı ‘’vücut yanılsaması’’ gibi daha farklı ve ciddi patolojilere sürükler.

Benlik Algısı ve İçsel Çatışmalar

İnsanın kendisini görme deneyiminin, iki farklı uçta kendisini gösterebileceğine dair örnekler verdik. Bir yanda, bu farkındalık kişiyi kendine hayran bırakabilir; kendi gücünü, başarısını veya cazibesini keşfetmesine vesile olabilir. Diğer yanda ise, sürekli yansımaları gözlemlemek bireyi tatminsizliğe, kaygıya ve kendine yabancılaşmaya sürükler. Sosyal medya ve modern yaşam, bireyi bu iki uç arasında sıkıştırır. İnsan, kendi “maskelenmiş benliği” ile topluma sunduğu “ideal benliği” arasında gidip gelirken psikolojik stres ve kaygı kaçınılmaz hâle gelir. Felsefi açıdan bakıldığında, kendini sürekli gözlemlemek ve başkalarının bakışlarını içselleştirmek, bireyin öznel deneyimini dönüştürür; kişi kendi iç dünyasında bir yabancıyla yaşamaya başlar ve hayatının çeşitli alanlarına çelişkileri getirir.

Farkındalık ve Çözüm Yolları

Yine de süreç yalnızca olumsuz sonuçlar doğurmaz. Farkındalık, öz-farkındalık ve bilinçli sosyal medya kullanımı, benlik algısını dengeleyebilir. Mindfulness, koşulsuz kabul ve sosyal karşılaştırma farkındalığı, dijital çağın yarattığı kaygıları azaltmada en etkili yöntemlerdendir. Önemli olan, kendimizi yalnızca başkalarının gözünden görmek yerine, kendi içsel deneyimimizi de gözlemlemeye başlamaktır. Kendi içsel deneyimimizi anlayıp kendimizi olduğumuz şekliyle kabul etmek çok kritik bir adım haline gelir. Kıyaslama yapmamak, insanın sadece var olmasının yansımalarından daha değerli olduğu düşüncesini anlamak, kendimizi koşulsuz bir şekilde kabul edebilmek gibi köşe taşlarını gördüğümüzde sosyal medyayı da buna yönelik kullanarak olumsuz etkilerinden kurtulmamız mümkün olacaktır.

Sonuç: Narsisizm, Benlik Algısı ve Sosyal Medya

Sonuç olarak, kendimizi görme deneyimi hem felsefi hem de psikolojik açıdan tehlikeler taşır. Narcissus’un hikayesi, narsisizm kavramının kökeni ve Lacan’ın teorisi, benlik algısının kırılgan doğasını gözler önüne serer. Günümüzde sosyal medya ve dijital platformlar, bu kırılganlığı görünür kılarak hem fırsatlar hem riskler sunar. Kendimizi sürekli gözlemlemek, benlik algımızı derinleştirir ve kaygılarımızı şekillendirir. Bu nedenle farkındalık ve bilinçli yaklaşım, modern insanın kendisini görmenin getirdiği risklere karşı psikolojik sağlığını korumada önemli bir rol oynar. Umuyorum ki bu metin farkındalık kazanma noktasında faydalı olabilir ve kendinize her zaman yansımalarınızdan daha değerli olduğunuzu hatırlatmak için vesile olur.

Arda Ayyıldız
Arda Ayyıldız
Arda Ayyıldız, Orta Doğu Teknik Üniversitesinden 2024 yılında Psikoloji bölümünden mezun olarak Psikolog olmuştur. Lisans eğitimi sürecinde ve sonrasında çeşitli kliniklerde staj yapma imkânı bulmuş ve klinik psikoloji bilgisine katkı sağlamıştır. Klinik psikoloji alanında uzmanlaşmayı hedeflemektedir. Özellikle klinik psikoloji, adli psikoloji, psikanaliz ve dezavantajlı grupların incelenmesi alanlarına ilgi duymaktadır. Psikoloji bilimini herkes için anlaşılır kılmaya ve insanlara bu bağlamda fayda sağlamayı misyon edinmiştir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar