Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Werther’in Melankolisi: Psikolojik Bir Analiz

İlk yayınlandığı dönemde toplumda derin bir etki yaratan Johann Wolfgang von Goethe’nin Genç Werther’in Acıları (1774) adlı eseri, “melankoli” temasının farklı psikolojik merceklerden incelenmesi için harika bir ortam sunar.
Bu roman, bir bireyin duygusal ve varoluşsal iç yaşamını derinlemesine inceleyen ilk romanlardan biridir ve kahramanı Werther’de melankolinin (günümüzde sıklıkla klinik depresyon, varoluşsal umutsuzluk veya romantik melankoli olarak kavramsallaştırılır) derin bir portresini sunar.

Tarih boyunca melankoli; derin üzüntü ve umutsuzluk, tüm veya çoğu aktiviteden zevk alamama, uykusuzluk veya kilo kaybı gibi fiziksel semptomlar, aşırı suçluluk ve kendini suçlama ve intihar düşüncesi gibi semptomlar ile karakterize edilmiştir. Bugün, bu, DSM-5’teki melankolik özelliklere sahip majör depresif bozuklukla örtüşmektedir.

Werther’in Melankolisi: Psikolojik Bir Analiz

a. Duygusal Semptomlar

Werther, sürekli üzüntüsü ve umutsuzluğu ile dikkat çeker. Ayrıca dikkate değer bir ruh hali dengesizliği sergiler. Öfori (özellikle doğada veya Charlotte ile birlikteyken) ile umutsuzluk (ondan ayrıldığında veya gerçeklikle yüzleştiğinde) arasında gidip gelir.

Mektupları şunları ortaya koyar:
“Kendimi çok mutlu hissediyorum, sevgili Charlotte, huzurlu varoluş hissine tamamen dalmış durumdayım…”
Hemen ardından: “Kalbim çok dolu, çok azap çekiyor… En korkunç azapların kurbanıyım.”

Bu duygusal dalgalanmalar, sınırda kişilik yapısında bulunan bipolar depresif durumlara veya yoğun duygusal düzensizliğe benzer, ancak Goethe’nin zamanında bu tür tanı kategorileri mevcut değildi.

b. Bilişsel Çarpıtmalar

Werther, Charlotte ve karşılıksız aşkına saplantılı bir şekilde odaklanır. Düşüncesi giderek daha mutlakçı, siyah-beyaz ve felaketvari hale gelir. Gerilemeleri aşılmaz olarak yorumlar. Charlotte’yi idealleştirir ve kendi değerini küçümser. İntiharı, acısından kurtulmanın tek yolu olarak görür.

Bu durum, Beck’in depresyonun bilişsel teorisiyle uyum gösterir; burada benlik, dünya ve geleceğe dair olumsuz görüşler baskındır.

c. Varoluşsal Melankoli

Werther’in melankolisi aynı zamanda derin bir varoluşçuluktur. Anlamsızlık, özgürlük ve izolasyonla mücadele eder. Doğa ve sanat geçici bir teselli getirir, ancak kalıcı bir amaç veya bağlantı bulamaz.

Acısı, içsel idealizmi ile toplumun kısıtlamaları arasındaki tutarsızlıkla daha da artar. Werther, bu tür krizleri insan deneyiminin merkezinde, özellikle hassas, idealist bireylerde, olarak tanımlayan Viktor Frankl ve Rollo May gibi varoluşçu psikologların görüşlerini hatırlatıyor bizlere.

d. Sosyal ve Kültürel Faktörler

Goethe ayrıca Werther’in duygularını ve özgürlüğünü bastıran burjuva toplumunu da eleştirir. Werther kendini yabancılaşmış hisseder, dünyada bir yer bulamaz. Modern psikoloji, sosyal izolasyonun, aidiyet eksikliğinin ve romantik idealizasyonun depresyonu daha da kötüleştirebileceğini kabul eder.

e. İntihar Düşüncesi ve Tanımlama

Werther’in intiharı dürtüsel değildir – önceden tasarlanmış ve romantikleştirilmiştir. Mektuplar bırakır, ölümü barışa dönüş olarak idealleştirir.

Psikolojik açıdan bu, intiharın temel bir göstergesi olan umutsuzluğa dayanan intihar düşüncesini akla getirir. Werther de ölümle özdeşleşmeyi, kendini kanıtlamanın ve dayanılmaz duygusal acıdan kaçmanın bir biçimi olarak deneyimler.

Sonuç: Psikolojik Trajedi Olarak Melankoli

Genç Werther’in Acıları, melankolinin canlı bir vaka çalışmasını sunar. Duygusal olarak yoğun ve romantik olarak abartılı olan Werther’in acısı, majör depresyon, duygu düzensizliği ve varoluşsal umutsuzluk gibi modern kavramlarla uyumludur.

Goethe, depresyonun içsel mantığını yakalar; algıyı nasıl çarpıttığını, duygusal acıyı nasıl derinleştirdiğini ve ölüm tek kaçış gibi görünene kadar seçenekleri nasıl daralttığını gösterir. Werther’in hikayesi tedavi edilmemiş ruhsal hastalığın, toplumsal yabancılaşmanın ve işlenmemiş kederin tehlikelerini ortaya koyar.

Sermin İrem Akbayrak
Sermin İrem Akbayrak
Psikolog Sermin İrem Akbayrak, çocuk, ergen ve yetişkin danışanlar ile bireysel terapi hizmeti vermenin yanı sıra psikoloji alanı ile ilgili yazılar kaleme almaktadır. Lisans eğitimini psikoloji üzerine tamamlayan Akbayrak, üniversite hayatı boyunca pek çok farklı klinikte staj yaparak alana dair deneyim kazanmış, gönüllülük çalışmalarını sürdürerek dezavantajlı çocuk grupları ile temas etme fırsatı yakalamıştır. Yoğun bir lisans eğitiminin ardından klinik çalışmalarını sürdürmek üzere eğitimler almaya devam eden Akbayrak, bu uzun mesleki öğrenme yolculuğunun her adımından keyif almaktadır. Psikolojiye dair yazılarında okurların hayatlarına bir nebze de olsa dokunmayı arzulayan yazar, kendi yolculuğundan, deneyimlerinden yola çıkarak yazılarını kaleme almaya devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar