Bir ilişkide en çok aradığımız şey, sevildiğimizi ve değerli olduğumuzu hissetmektir. Partnerimizle yan yana olduğumuzda, dünyaya biraz daha sağlam basmak, kendimizi daha güvenli hissetmek isteriz. Ancak bazı ilişkilerde bu his, bazen yavaş yavaş bazen de aniden yok olur. Sevdiğimiz insanın sözleri, bakışları veya sessizliği bize küçücük bir mesaj gönderir: “Sen yeterince iyi değilsin.” “Eskisi gibi seni sevemiyorum.”
Başta bu cümleler şakayla karışık gelir. “Sen biraz abartıyorsun.” “Buna alınmış olamazsın, sadece şakaydı?” Belki gülüp geçersiniz. Ama zamanla bu küçük iğneler, içten içe bir yara açar. Bir gün aynaya baktığınızda, kendinizi sorgularken bulursunuz: “Acaba gerçekten yetersiz miyim?” İşte bu his, çoğu zaman fark edilmeyen bir şiddetin işaretidir: değersizleştirme.
Değersizleştirmenin Tanımı ve Etkileri
Değersizleştirme, ilişkilerde sıkça rastlanan ama çoğu zaman adını koyamadığımız bir durumdur. Bu, eleştiriden farklıdır. Eleştiride bir davranış hedef alınır; değersizleştirmede ise kişinin kendisi hedef olur. Örneğin, “Bulaşıkları unuttun, halledelim” bir eleştiridir; ama “Sen zaten hiçbir şeyi düzgün yapamıyorsun” bir değersizleştirmedir.
Bu davranışın en sinsi yanı, çoğu zaman sessiz ve yavaş ilerlemesidir. Bazen küçümseyen bir bakış, bazen sessiz bir kendilik kompleksi, bazen de bir kıyaslama ile kendini gösterir. İlk başta önemsiz gibi görünen bu davranışlar, zamanla kişinin özsaygısını kemirir. İnsan, kendi değerini partnerinin gözünden görmeye başlar. O göz küçümseyiciyse, kişinin iç sesi de öyle olur.
Değersizleştirmenin Kaynağı
Değersizleştirme genellikle, karşı tarafın kişisel memnuniyetsizliği ya da kendini güçlü hissetme ihtiyacından kaynaklanır. Bazı insanlar, farkında bile olmadan partnerini küçümseyerek üstünlük duygusu yaşar. Bu davranış bazen çocukluktan öğrenilen bir iletişim biçimidir; bazen de hayatın getirdiği öfke ve tatminsizlikle baş etmenin yanlış bir yoludur. Sebebi ne olursa olsun, bu durum karşı taraf için yıpratıcıdır.
Değersizleştirilen kişi ise zamanla başarılarını önemsiz görmeye başlar. Önce dışarıdan duyduğu “Sen abartıyorsun” cümlesi, iç sesine dönüşür. Kendi kendine “Belki de yeterince iyi değilim” demeye başlar. Özsaygı erir, özgüven kaybolur. Bu döngü, fark edilmediğinde yıllarca sürebilir ve kişinin ruh sağlığını derinden etkiler.
Sonuç
Bir ilişkide değersiz hissetmek, kimsenin kaderi olmamalı. Sevgi, insanı büyütür; küçültmez. Eğer yan yana olduğunuz kişi sizi sürekli sorgulatıyor, küçümsüyor veya değersiz hissettiriyorsa, bu durumu fark etmek ve adını koymak ilk adımdır. Çünkü sessiz şiddet, ancak fark edildiğinde etkisini kaybetmeye başlar.
Kendi değerini hatırlamak, bu döngüden çıkmanın en güçlü yoludur. Bazen sınır koymak, bazen uzaklaşmak, bazen de profesyonel destek almak gerekir. Önemli olan, değersizleştirmeyi “sevgi gösterisi” sanmamaktır. Çünkü gerçek sevgi insanı aşağı çekmez; yukarı taşır.
Ve unutma: Hiç kimse, sevgi kılıfına sarılmış bir değersizlik hissini hak etmiyor.