Geçtiğimiz günlerde ilgiyle okuduğum bir akademik makaleden bahsetmek istiyorum bu ayki yazımda. İlk bakışta kulağa yalnızca kurumsal ve stratejik konulara ait gibi gelse de, aslında beynimizin sınırlı kapasitesine dair ve günlük yaşamımıza doğrudan yansıyan önemli bir sorunu ele alıyordu. Konu, birçoğumuzun günlük hayatında sıkça karşılaştığı “aynı anda birden fazla işle uğraşmak”. Multitasking olarak bilinen bu durum, gerçekten düşündüğümüz kadar verimli mi, yoksa zihinsel yükümüzü fark etmeden artırıyor mu? Gelin yazının devamında bu sorunun cevabını bulalım.
Multitasking Algısı ve Gerçekler
Günümüzde pek çok kişi birden fazla işi aynı anda yapabilmenin değerli bir beceri olduğuna inanıyor. Telefonla konuşurken e-mail göndermek, bir yandan rapor hazırlarken diğer yandan mesajlara cevap vermek ya da ders çalışırken arada sosyal medyaya göz atmak… Bunların hepsi multitasking olarak adlandırılıyor. Oysa bilişsel psikolojiye göre beynimiz aynı anda iki farklı bilişsel görevi yürütmekte zorlanıyor. Aslında yaptığımız şey aynı anda iki işi yürütmek değil, görevler arasında hızlı geçiş yapmak (Rogers & Monsell, 1995). Bu da literatürde task switching olarak tanımlanıyor. Yani biz eşzamanlı çalıştığımızı düşünürken, beynimiz sürekli geçişler yapıyor ve bu geçişlerin her biri aslında bir sonuçla geliyor.
İşleyen Bellek ve Multitasking
Bilişsel psikolojinin penceresinden özellikle de işleyen bellek kavramı bize bu konuyu anlamamıza yardımcı oluyor. İşleyen bellek, aynı anda üzerinde çalışabildiğimiz bilgi miktarıyla sınırlıdır (Baddeley, 1992). Bir göreve odaklandığımızda, bu belleğin kapasitesi o iş için kullanılıyor. Ancak ikinci bir görev araya girdiğinde, beyin önce mevcut bilgiyi kenara itiyor, sonra yeni görevle ilgileniyor ve ardından tekrar eski göreve dönmeye çalışıyor. Bu sürekli geçiş hali hem zaman kaybına yol açıyor hem de hata yapma ihtimalini yükseltiyor.
Örneğin, bir rapor hazırlarken gelen bir mesajı okumak için dikkatinizi bölmeniz, yeniden rapora döndüğünüzde birkaç dakikanızı boşa harcamanıza neden olabilir. Bunun nedeni yalnızca dikkatin dağılması değil; beynin, rapordaki bağlamı tekrar hatırlayıp kendini yeniden o işe adapte etmesidir.
Öğrenme Süreçleri ve Cognitive Load Theory
Öğrenme psikolojisi alanında yapılan araştırmalar da benzer şekilde, multitasking’in öğrenme süreçlerini olumsuz etkilediğini gösteriyor. Bir yandan ders çalışırken bir yandan sosyal medyada dolaşmak, bilgilerin kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe geçişini zorlaştırıyor. Çünkü bu süreçte beyin sürekli yeni uyaranlarla meşgul oluyor ve bilgiyi işleyip kalıcı hale getirmekte zorlanıyor.
Tam bu noktada Cognitive Load Theory (CLT) devreye giriyor. Bu teoriye göre, bilişsel yük üç farklı boyutta ele alınır (Sweller, 1988; Paas, Renkl, & Sweller, 2003):
-
Görevin kendi doğasından gelen zorluk.
-
Görevi öğrenmeyi zorlaştıran gereksiz faktörler, yani dikkat dağıtıcılar.
-
Öğrenmeye ve anlamlandırmaya katkı sağlayan zihinsel çaba.
Dooley & Papadopoulos (2017)’ye göre multitasking, özellikle ikinci boyutu artırıyor. Yani dikkatimizi bölen her şey, aslında bilgiyi öğrenmemizi ve odaklanmamızı zorlaştırıyor. Böylece verimlilik kazanmak bir yana, elimizdeki işi daha da zor hale getiriyoruz.
Günlük Yaşamda Multitasking Örnekleri
Aslında hepimizin günlük yaşamında bu mekanizmayı gösteren örnekler var:
-
Kitap okurken sürekli telefona bakmak, metnin bütünlüğünü anlamayı zorlaştırıyor.
-
Bir toplantıda not alırken aynı anda e-mailleri yanıtlamak, hem toplantıdan hem de e-mail verim alınamamasına yol açıyor.
-
Yemek yaparken televizyona yoğunlaşmak, hem dikkatin bölünmesine hem de küçük hatalara sebep olabiliyor.
Bunların hepsi, zihnimizin sınırlı kapasitesini aşmaya çalıştığımızda aslında nasıl daha çok hata yapmaya meyilli olduğumuzu gösteriyor (Rubinstein, Meyer, & Evans, 2001).
Multitasking Yerine Single-Tasking
Çözüm aslında basit. O da “single-tasking” yani tek göreve odaklanmak. Araştırmalar, tek bir işe odaklanıldığında performansın yükseldiğini, öğrenmenin daha kalıcı olduğunu ve hata oranının düştüğünü ortaya koyuyor.
Bunu günlük yaşamımıza uyarlamak için minik adımlar atabiliriz:
-
Çalışma veya öğrenme zamanlarını kısa bloklara ayırmak (örneğin Pomodoro tekniği).
-
Bildirimleri sınırlamak, telefon ve bilgisayar ekranında dikkati dağıtan uyarıları azaltmak.
-
Görevleri öncelik sırasına koymak ve sırayla tamamlamak.
Bu tür basit düzenlemeler, beynimizin kapasitesini daha verimli kullanmamıza yardımcı oluyor.
Sonuç ve Psikoloji Perspektifi
Multitasking, geçmişten bu yana vazgeçilmez becerilerden biri olarak görülmeye devam etmekte. Oysa bilişsel psikoloji ve öğrenme psikolojisi bize bunun büyük ölçüde bir yanılsama olabileceğini gösteriyor. Beynimizin kapasitesi sınırlı ve literatür, aynı anda birçok şeyle uğraştığımızda yalnızca dikkatimizin bölündüğünü ve zihinsel yükümüzü arttırdığını gösteriyor (Paas, F., Renkl, A., & Sweller, J., 2003).
Bunun yerine, tek göreve odaklanmak ve dikkatimizi bilinçli bir şekilde yönetmek hem daha verimli çalışmamıza hem de zihinsel enerjimizi daha sağlıklı kullanmamıza imkan sağlıyor.
Son olarak ilgili araştırmalara bir yorum ekleyecek olursam: Multitasking tartışmaya açık bir konudur ve bu beceriyi sergileyen birinin değersiz bir şey yaptığı elbette söylenemez. Fakat psikoloji perspektifinden bakıldığında, zihinsel yükü azaltmak ve görevleri strese, aceleye ya da sürekli bölünmelere maruz bırakmadan tamamlamak daha sağlıklı bir yaklaşım olarak öne çıkmaktadır.
Kaynaklar:
-
Baddeley, A. D. (1992). Working memory. Science, 255(5044), 556–559.
-
Dooley, R. S., & Papadopoulos, A. (2017). The role of cognitive load in effective strategic issue management.
-
Paas, F., Renkl, A., & Sweller, J. (2003). Cognitive load theory and instructional design: Recent developments. Educational Psychologist, 38(1), 1–4.
-
Rogers, R. D., & Monsell, S. (1995). Costs of a predictable switch between simple cognitive tasks. Journal of Experimental Psychology: General, 124(2), 207–231.
-
Rubinstein, J. S., Meyer, D. E., & Evans, J. E. (2001). Executive control of cognitive processes in task switching. Journal of Experimental Psychology: Human Perception and Performance, 27(4), 763–797.


