İnsanın sosyal bir varlık olması, doğal olarak kendisini diğerleriyle kıyaslamasına yol açar. Ancak bu kıyaslamanın sürekli hale gelmesi ve bireyin kendi değerini başkalarının başarıları üzerinden ölçmesi, psikolojik açıdan yıpratıcı bir döngüye dönüşebilmektedir. Özellikle sosyal medya çağında, bireyler başkalarının hayatlarının yalnızca “parlak” yönlerini görerek kendi yaşamlarını eksik ve yetersiz hissetmeye daha yatkın hale gelmiştir (Vogel, Rose, Roberts, & Eckles, 2014). Bu makalede, kıskançlık ve sürekli sosyal karşılaştırma davranışının psikolojik temelleri, birey üzerindeki olumsuz etkileri ve bu döngüden çıkış yolları ele alınacaktır.
Sosyal Karşılaştırma Teorisi ve Kıskançlık
Sosyal psikoloji alanında Festinger’in (1954) sosyal karşılaştırma teorisi, bireylerin kendi performanslarını ve değerlerini anlamak için başkalarıyla kıyaslama eğiliminde olduğunu öne sürer. Bu karşılaştırmalar “yukarı yönlü” olduğunda, yani birey kendisinden daha başarılı ya da daha iyi durumda olan kişilerle kendini kıyasladığında, kıskançlık, yetersizlik ve benlik saygısı kaybı gibi duygular ortaya çıkabilir (Smith & Kim, 2007).
Kıskançlık, temelde bir kaygı ve tehdit duygusuyla bağlantılıdır. Birey, başkasının başarısını kendi kimliği için bir tehdit gibi algılar. Örneğin, arkadaşının akademik başarısını gören bir öğrenci, kendi potansiyelini unutup “ben başarısızım” sonucuna varabilir. Bu durumda başarı nesnel olarak ölçülmese bile, algısal olarak kişi kendisini daha az değerli hisseder.
Sosyal Medya Çağında Kıskançlığın Artışı
Sosyal medya platformları, kıyaslamayı adeta sürekli hale getiren bir ortam yaratmıştır. Kullanıcılar, başkalarının iş, ilişki, seyahat veya maddi başarılarını düzenli olarak görmektedir. Ancak çoğu zaman bu içerikler, kişilerin hayatlarının yalnızca olumlu yanlarını yansıtır. Bu durum, bireyin kendi gündelik zorluklarıyla başkasının “parlatılmış” hayatını kıyaslamasına neden olur (Appel, Gerlach, & Crusius, 2016). Araştırmalar, sosyal medya kullanımının artmasının kıskançlık, yalnızlık ve depresyon semptomlarını artırabileceğini göstermektedir (Krasnova, Widjaja, Buxmann, Wenninger, & Benbasat, 2013).
Psikolojik Etkiler: Yetersizlik Döngüsü
Sürekli kıyaslama davranışı, bireyde bir “yetersizlik döngüsü” yaratır. Bu döngü üç aşamalı işler:
-
Karşılaştırma: Birey başkasının başarısını ya da hayatını gözlemler.
-
Algılanan Yetersizlik: “Ben yeterli değilim” düşüncesi ortaya çıkar.
-
Duygusal Sonuç: Kıskançlık, hayal kırıklığı, kaygı veya depresif duygu durum gelişir.
Bu döngü tekrarlandıkça bireyin benlik saygısı zedelenir ve kişinin kendi başarılarını görme kapasitesi azalır. Sonuçta birey, potansiyelini gerçekleştirmek yerine sürekli başkalarının çizdiği “yarış pistinde” koşar (van de Ven, Zeelenberg, & Pieters, 2009).
Kültürel Boyutlar
Kıyaslama ve kıskançlık, kültürel bağlama göre de farklılaşmaktadır. Rekabetçi ve bireyci toplumlarda başarı daha çok bireysel değer üzerinden ölçüldüğü için kıskançlık daha yoğun yaşanabilir. Kolektivist kültürlerde ise kıskançlık, bireyin topluluk içindeki konumuna yönelik kaygılarla ilişkilidir (Rodriguez Mosquera, Tan, & Saleem, 2018). Türkiye gibi kültürlerde hem bireycilik hem de topluluk odaklı değerler bir arada bulunduğundan, kıskançlık etkileri daha karmaşık bir şekilde yaşanabilir.
Çıkış Yolları: Kendi Yarışını Bulmak
Kıskançlık ve sürekli sosyal karşılaştırma davranışını tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmayabilir, çünkü bu eğilim insan doğasının bir parçasıdır. Ancak bu döngüyü yönetmek ve psikolojik bedelini azaltmak mümkündür.
Öncelikle bireyin farkındalık geliştirmesi önemlidir: Başkalarının hayatının yalnızca görünen kısmı üzerinden çıkarım yapmanın yanıltıcı olduğunu kabul etmek. İkinci olarak, kişinin kendi değerlerini ve hedeflerini tanımlaması, kıyaslamayı başkalarıyla değil “dünkü kendisiyle” yapması daha sağlıklı bir stratejidir (Lyubomirsky & Ross, 1997). Ayrıca, psikoterapi süreçlerinde bilişsel-davranışçı tekniklerle bireylerin olumsuz otomatik düşüncelerini yeniden yapılandırmak mümkündür.
Sonuç
Kıskançlık ve sürekli başkalarıyla yarış halinde olmak, modern dünyanın yaygın psikolojik sorunlarından biridir. Özellikle sosyal medya çağında bu eğilim, bireylerin benlik saygısını zedeleyen, özgüveni düşüren ve depresif duygulanımı artıran bir faktör haline gelmiştir. Kıskançlık, yalnızca bireysel bir duygu değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel dinamiklerle beslenen bir olgudur.
Psikoloji açısından önemli olan, bireyin kendi değerini başkalarının başarıları üzerinden değil, kendi içsel potansiyeli ve gelişim süreci üzerinden tanımlamasını desteklemektir. Gerçek yarış, başkalarıyla değil, bireyin kendi hayat yolculuğundadır. Bu bakış açısı benimsendiğinde, kıskançlık yıkıcı bir duygu olmaktan çıkarak kişisel gelişim için bir uyarı sinyali haline gelebilir.
Kaynakça
-
Appel, H., Gerlach, A. L., & Crusius, J. (2016). The interplay between Facebook use, social comparison, envy, and depression. Current Opinion in Psychology, 9, 44–49.
-
Festinger, L. (1954). A theory of social comparison processes. Human Relations, 7(2), 117–140.
-
Krasnova, H., Widjaja, T., Buxmann, P., Wenninger, H., & Benbasat, I. (2013). Why following friends can hurt: Social comparison and envy on social network sites. Information Systems Research, 24(3), 682–698.
-
Lyubomirsky, S., & Ross, L. (1997). Hedonic consequences of social comparison: A contrast of happy and unhappy people. Journal of Personality and Social Psychology, 73(6), 1141–1157.
-
Smith, R. H., & Kim, S. H. (2007). Comprehending envy. Psychological Bulletin, 133(1), 46–64.
-
van de Ven, N., Zeelenberg, M., & Pieters, R. (2009). Leveling up and down: The experiences of benign and malicious envy. Emotion, 9(3), 419–429.
-
Vogel, E. A., Rose, J. P., Roberts, L. R., & Eckles, K. (2014). Social comparison, social media, and self-esteem. Psychology of Popular Media Culture, 3(4), 206–222.
-
Rodriguez Mosquera, P. M., Tan, L., & Saleem, F. (2018). The psychology of envy in cultural context. Emotion Review, 10(4), 330–340.


