Salı, Eylül 30, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Mutlu Eden Tanıdık Uyarıcı: Tekrar Tekrar İzlenen Film ve Diziler Üzerine Psikolojik Bir İnceleme

Kimi zaman bazı film ve dizileri tekrar tekrar izleme ihtiyacı duyarız. Aynı film ve diziyi tekrar tekrar izlemenin psikolojik rahatlama sağladığı gözlemlenmiştir. Bu durum, bireyin iç dünyasında yaşadığı belirsizlik, stres ve yalnızlık duygularıyla baş etme stratejisi olarak değerlendirilebilir. Gelin bu durumu, danışanlarım üzerindeki örneklerden yola çıkarak ve psikolojik kuramları da referans alarak inceleyelim.

Tanıdık Uyarıcıların Güven Hissi Sağlaması

Bir danışanım, evde tek başına temizlik yaparken eskiden izlediği dizi ve filmleri tekrar izlemeyi tercih ettiğini dile getirdi. Bunu şu şekilde ifade ediyor:

“Evde kimse olmadığında eskiden izlediğim dizi ve filmler tanıdık bir ses oluyor. Ayrıca dizi ya da filmden gelen ses, yaptığım temizliğe odaklanmamı sağlıyor.”

Bu sözler, tanıdık uyaran olan dizi ve filmin kişiye sunduğu güven hissini açıkça ortaya koyuyor. Tanıdık karakterlerin ve hikayelerin tekrar izlenmesi, beynin belirsizliğe verdiği tepkiyi azaltarak daha sakin ve kontrollü bir duygu durumuna ulaşmasını sağlar. Bandura’nın (1977) sosyal öğrenme kuramı, daha önce deneyimlenen ve başarıyla başa çıkılan durumların, kişide güven duygusunu pekiştirdiğini öne sürer. Benzer şekilde, Lazarus’un (1991) stresle başa çıkma kuramı, tanıdık uyaranların belirsizlikten kaynaklanan stresi hafifletmeye yardımcı olduğunu belirtmektedir.

Yalnızlık ve Sosyal Bağlanma İhtiyacı

Başka bir danışanım ise, anksiyete, panik atak ve depresyon tanısı bulunduğunu belirterek, yalnız ve stresli hissettiğinde, özellikle depresif dönemlerinde Amerika yapımı, arkadaşlık ilişkileri üzerine kurgulanmış bir sitcom’u tekrar tekrar izlediğini ifade etti. Bu danışan, dizideki karakterlerle kurduğu duygusal bağı ve tanıdıklığın sağladığı rahatlamayı şöyle özetliyor:

“Yalnız hissettiğimde izlediğim dizi, bana adeta sıcak bir arkadaşın varlığını hissettiriyor. Karakterlerin samimiyetini hissediyorum, onların sürekli bir arada vakit geçirmesi yalnızlık duygumu hafifletiyor.”

Baumeister ve Leary’nin (1995) “ait olma ihtiyacı” kuramına göre, insanların sosyal bağlantı kurma arzusu oldukça güçlüdür. Ekrandaki karakterlerle kurulan bu sanal bağ, gerçek hayatta eksik olan sosyal etkileşimi bir nebze de olsa telafi edebiliyor. Böylece, tanıdık içerikler sosyal yalnızlık hissini azaltan ve duygusal bir sığınak işlevi gören araçlar haline geliyor.

Nostalji ve Olumlu Duyguların Canlanması

Ayrıca danışan tekrar tekrar izlediği bu dizide arkadaşları ile eski güzel anıları, mutlu zamanları hatırlar. Bu durumda nostaljik hislerini canlandırır. Sedikides, Wildschut ve Baden (2004), nostaljinin bireylerde olumlu duyguları artırıp stresle mücadelede destekleyici bir rol oynadığını ortaya koymuştur. Bu anlamda, izlenen yapıtlar geçmişe dair sıcak anıları hatırlatır ve günümüzün getirdiği kaygıları hafifletir.

Bilişsel Rahatlama ve Zihinsel Kolaylık

Ayrıca, bilişsel açıdan bakıldığında, yeni içeriklerin izlenmesi zihinsel olarak daha fazla efor gerektirirken, tanıdık yapıtlar minimum bilişsel yük sağlar. Bu durumda tekrar tekrar dizi ve filmlerin izlenmesi kişi için cezbedici olabilir. Kahneman’ın (2011) “Hızlı ve Yavaş Düşünme” kuramı, beynimizin tanıdık uyaranlara maruz kaldığında daha az enerji harcadığını ve dolayısıyla zihinsel yorgunluğun azaldığını ifade eder. Bu durum, bireyin zihinsel kaynaklarını korunmasına ve diğer önemli işlevlere odaklanmasına yardımcı olur. Sonuç olarak, hiç kimse zihinsel enerjisini yorucu düzeyde kullanmak istemez. Bu durum bir zihinsel kolaylaştırıcı ya da kaçış olarak görülebilir.

Denge ve Aşırılık Riski

Elbette, bu davranışın aşırıya kaçması, bireyin gerçek hayattaki sosyal ve profesyonel yaşantısını olumsuz etkileyebilir. Her ne kadar tanıdık uyaranlar geçici bir rahatlama sağlasa da, sürekli olarak aynı içeriklere yönelmek, kişinin yeni deneyimlerden kaçınmasına yol açabilir. Bu noktada, kişisel farkındalık ve denge önemli hale gelir. Bir Psikolojik Danışman olarak tekrar izlenen dizi ve filmleri ben “mutlu eden tanıdık uyarıcılar” olarak adlandırıyorum; çünkü bu içerikler, bireyin kendini güvende hissetmesini sağlarken, aynı zamanda geçmişin sıcak anılarını da tazelemekte ve duygusal düzenlemeye katkıda bulunmaktadır.

Sonuç

Sonuç olarak, film ve dizileri tekrar tekrar izleme davranışı, yalnızlık, anksiyete ve stresle baş etmede önemli bir strateji olarak karşımıza çıkmaktadır. Tanıdık sesler, karakterler ve hikâyeler, güven duygusunu pekiştirirken, nostaljik etkiler ve bilişsel rahatlama, bireyin duygusal dengeyi yeniden sağlamasına yardımcı olmaktadır. Psikolojik kuramlar ve yapılan araştırmalar, bu tür davranışların temelinde yatan mekanizmaları açıklarken, aynı zamanda sosyal bağlanma ve bilişsel kaynak yönetimi açısından da önemli ipuçları sunmaktadır.

Bu yaklaşımla, hem bireyler hem de danışanlar, kendileri için sağlıklı sınırlar belirleyerek bu davranışı yönetebilir; aşırıya kaçması durumunda ise profesyonel destek arayışına gidebilirler. Unutmayın, her bireyin deneyimi kendine özgüdür ve en iyi çözüm, kişinin kendi ihtiyaçlarını ve sınırlarını tanımasıyla mümkündür.

Kaynakça

  • Bandura, A. (1977). Social Learning Theory. Englewood Cliffs, NJ: Prentice Hall.  
  • Baumeister, R. F. & Leary, M. R. (1995). The need to belong: Desire for interpersonal attachments as a fundamental human motivation. Psychological Bulletin, 117(3), 497–529.  
  • Kahneman, D. (2011). Thinking, Fast and Slow. New York: Farrar, Straus and Giroux.  
  • Lazarus, R. S. (1991). Emotion and Adaptation. Oxford University Press.
  • Sedikides, C., Wildschut, T. & Baden, D. (2004). Nostalgia: Conceptual issues and existential functions. In J. Greenberg, S. L. Koole & T. Pyszczynski (Eds.), Handbook of Experimental Existential Psychology (pp. 200–214). New York: Guilford Press.
Tülin Dönmez
Tülin Dönmez
Hataylı olan Tülin Dönmez, 2024 yılında Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünden mezun olmuştur. Meslek hayatına Hatay’da devam etmekte ve Türk PDR Derneği başta olmak üzere birçok dernekte aktif gönüllülük yapmaktadır. Kendini geliştirmeyi seven, aktif bir birey olan Dönmez; yeni insanlar tanımayı, gezmeyi, keşfetmeyi, kitap okumayı, dizi analizleri yapmayı, sanat ve sporla ilgilenmeyi tutkuyla sürdürmektedir. Yazı hayatına sekiz yaşında şiir yazarak başlayan Tülin Dönmez, yıllar içinde yazmayı bir tutku haline getirmiştir. İlk şiirlerini turuncu kapaklı, mor çiçek desenli bir deftere yazmaya başlayan Dönmez, zamanla hikâye, günlük ve şarkı sözleriyle yazı dünyasını genişletmiştir. Defterler ve kalemler onun en değerli hediyeleri olmuş, yazıları zamanla dijital ortamlara taşınsa da kalem ve kağıda olan bağlılığı hep devam etmiştir. Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik eğitimine başladığında, psikoloji ile yazıyı birleştirme kararı almış ve bu doğrultuda içerikler üretmeye başlamıştır. İnsanlara yazılarıyla ulaşmayı hedefleyen Dönmez, hem danışmanlık hem de yazı yoluyla bireylere katkı sağlamaya devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar