Eğer bu başlık ilginizi çekti ve yazının devamını okumak için merak duyuyorsanız bilmenizi isterim ki sizin annelikte sınıfta kalmanız olası değil! Ama yine de hadi gelin bir bakalım, ne oluyor da anneliğinizi bu kadar fazla sorguluyor ve kendinizi bilinçli bir kadının başına gelen en zorlu deneyimlerden biri olan annelik müessesesinde bu kadar başarısız hissediyorsunuz?
Bağlanmak: Annelik Yolculuğunun Temeli
Bağlanmak… Annelik sürecinin en yoğun rolü burada başlıyor. Bağlanacaksın ki bebeğin ilk hareketlerini hissedeceksin içinde, bağlanacaksın ki sabahlara kadar seni uyutmamasını hoş göreceksin, bağlanacaksın ki gak deyince su, guk deyince uyku ihtiyacını fark edebileceksin.
Ve o bağlanma denilen şey öyle kolay bir mesele değil! Tüm olayın kökü, en derini buralardan çıkıp karşımıza oturuyor ve kahkahalarla “Demiştim ben sana, bir bebeğe bile bakamazsın sen. Sen kim, çocuk büyütmek kim?” demeye başlıyor.
Oysaki bağlanmak denilen derin kelime, yedi kuşağa kadar aktarılan duygularla, tamamlanmamış meselelerle ilgilidir ve hemen öyle bir kalemde çözümlenmesini beklemek en çok size ve bebeğinize haksızlık olur.
İlk Adım: Kabullenmek
İlk adım kabullenmek! Kendinizin sadece çemberin tek bir halkası olduğunuzu ve siz olabildiğince iyi bir anne olduğunuzda sistemin zaten yavaş yavaş kendiliğinden iyileşmeye başlayacağını ama bunun zaman alacağını ve tamamen tam istediğiniz gibi olmayacağını kabullenmek!
Geçmişle Yüzleşme: Bağlanmanın Kökeni
Bir kadın için bebeğin varlığını ilk öğrendiği an, kendi geçmişiyle alakalı tüm bağlanma meseleleri yıllardır tozlu raflarda saklanan eski kitaplar gibi birden önüne düşmeye başlar.
Eğer o tozlu satırlarda kendi bakım verenleriyle kurduğu bağ olabildiğince güvenli ve sakin olarak okunuyorsa, bebeğin varlığı kendisi için de çok büyük fırtınalar yaratmayabilir iç dünyasında.
Ancak kendi annesiyle (veya bakım vereniyle) ve kendi annesi de kendi annesiyle (bu mesele yedi kuşağa kadar geriye gidebilir) bağ kurma konusunda yaralanmışsa, dokuz ay sonra kucağına alacağı bebeğiyle ne yapacağını, onunla nasıl duygusal temasta kalacağını bilmekte kendini bir labirentin içinde bulabilir.
Anne adayı, sevgili hormonları sayesinde süreci daha zorlu bir duygusal çalkantı olarak deneyimleyebilir.
Annelik ve Zihinsel Fırtına
Yani annelik deneyimini bir nevi bebeklik ve çocukluğunuza dair zihninizin en kıvrımlı köşelerine saklanmış karelerin bir film şeridi gibi tekrar tekrar gözünüzün önünde sergilendiğini hayal edin.
Hani yeni nesil akıllı gözlükler gibi… Onların görünmez bir versiyonunu taktığınızı ve sizin kontrolünüzde olmayan şekilde geçmiş sahnelerin aktığını varsayın.
Ve çoğu zaman o sahnelerin farkında olmadan birden kendinizi endişelenirken, ağlarken, korkarken, kalbiniz ağzınızda atarken, tüm kaslarınız bir kaplandan kaçar gibi gerilirken, berbat bir anne olacağınızı, bu hayatın çok zor olduğunu ve çok desteksiz olduğunuzu düşünürken bulabilirsiniz.
Bazen de sahneler oldukça olumlu akar; mutlu anlar, kahkaha dolu annenizin yüzü, evdeki 4 yaş kutlama anlarınız…
Zihnimiz olumsuzu daha fazla hatırlama eğiliminde olduğu için daha fazla olumsuzlar hatırlanabilir. Ancak şu an annelik yolculuğuna çıkmak üzereyseniz ya da çoktan çıkıp yolu yarıladıysanız, sandığınız kadar kötü deneyimler geçirmemiş olabilirsiniz.
Bağlanmanın İpi: Geçmişten Geleceğe Aktarım
Hadi tekrar şu bağlanma meselesine dönelim. Geçmişimizde annemizle ve çevremizle kurduğumuz bağı bir ip gibi düşünebiliriz.
Diğerlerinin iç dünyasından bizim iç dünyamıza giden ve bizden de onlara giden bir kanal gibi. Hayatımızın ilk yıllarında bir bebek ve küçük bir çocuk olarak iç dünyamız daha kırılgandır.
Annenin iç dünyasından aktarılanlarla bir nevi beslenir ve dış dünyaya karşı güçleniriz.
Eğer anne de o dönem kendi iç dünyasında halledemediği meselelerle uğraşıyorsa, bunu bir sünger gibi emme ve sorun bizdeymiş gibi algılama ihtimalimiz de yüksektir.
Tampon Figürler ve Denge
Unutmayın ki çevremizde babamız veya diğer bakım veren figürler de mevcut. Sadece ilk yıllarda anneyle kurduğumuz kanal biraz daha geniştir.
Bu nedenle tampon figürlerin (baba, anneanne, dede, hala, teyze) varlığını da hatırlayarak, anneden aktarılan meselelerin bizim iç dünyamızı biraz daha fazla doldurabileceğini düşünebiliriz.
Bu nedenle anne-çocuk bağının kişiliği şekillendirici yönü daha fazladır.
Kendine Şefkat ve İyi Anne Olmak
İşte anne olma yolculuğu başladığında, o ilk kurulan bağın çok benzerini hissetmeye başlarız ve bebeğimizin iç dünyasına kendimizden çok fazla olumsuzu aktarmaya, bu nedenle de onun için ‘kötü bir anne’ olacağımıza yönelik kaygılarımız artar.
Ama iyi haber: bu kadar inceliğe sahip, bilinçli bir annenin kendi çocuğunun iç dünyasını karartması mümkün değil!
Bu bilince sahip bir anneyseniz, ‘iyi bir anne olamayacağınızdan’ endişe duyuyorsanız siz zaten görünmez bir filtre takınmış ve geçmiş kendi meselelerinizi bu filtreden geçirerek çocuğunuza aktaracaksınızdır.
Son Söz: Olabildiğince İyi Bir Anne Olmak
Sizce sizi büyütürken anneniz benzer bir soruyu kendine sormuş mudur? “Yeterince iyi bir anne miyim?”
Ve bu soruyu sormuş olsaydı, sizde şu an daha farklı neler olurdu?
Muhtemelen siz bu soruyu kendine sorma cesaretine sahip güçlü bir annesiniz ve siz ne yaparsanız yapın, çocuğunuz için bir eksik hep kalacak.
Çünkü çocuk yetiştirmek bir tohum ekip büyütmeye benzer. En kaliteli sularla sulasanız, en kusursuz toprakta da yetiştirseniz o tohumun bir mizacı vardır. Ve bu mizacı ne kadar uğraşırsanız uğraşın değiştiremezsiniz.
Belki bir yerine iki meyve alırsınız bu tohumdan ama elma ağacından portakal düşmesini bekleyemezsiniz.
Öncelikle bebeğinizin ya da çocuğunuzun kendi özgünlüğünü keşfedin ve kabul edin. Sonra ne yaparsanız yapın, bu dünyada mükemmel bir anne olamayacağınızı; çünkü öyle birinin bu evrende yaşamadığını kendinize hatırlatın.
Evet, bebeği karnınızda taşıma rolü sizde; ancak o dönemden başlayarak çocuğunuzun tek ebeveyni sizmişsiniz gibi davranmayın.
Sorumlulukları eşinizle paylaşın. Zorlandığınız yerlerde nazınızı geçirecek birkaç arkadaş ve dosta kendinizi bırakın.
Ağlamaktan, “çok yoruldum” demekten ve yardım talep etmekten çekinmeyin. Biliyorsunuz, bir çocuğu bir köy büyütür.
Destek mekanizmalarını artırın ve çocuğunuz için olabildiğince iyi bir anne olmaya çalışın.