Pazar, Ekim 12, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

NASIL TÜKENİYORUZ?

Günümüz dünyasında hız, rekabet ve sürekli değişim artık yaşamın kaçınılmaz bir parçası haline geldi. İnsanlar iş hayatında, akademik ortamda ya da özel yaşamlarında yüksek beklentilerin baskısı altında kalıyor. Bu baskı uzun süre devam ettiğinde, fiziksel ve ruhsal dengenin bozulduğu bir tablo ortaya çıkıyor: tükenmişlik sendromu. Modern çağın görünmez tehdidi olan bu durum, yalnızca bireylerin ruhsal sağlığını değil, toplumsal işlevselliği de derinden etkiliyor.

Ruhsal ve Bedensel Etkiler

Tükenmişliğin en dikkat çekici yönlerinden biri, psikolojik belirtilerin bedensel işlevleri de bozmasıdır. Kişi giderek mutsuz, amaçsız ve heyecansız hale gelir; hedeflerini kaybeder, evden çıkmak istemez. Bu durum ilerledikçe, kişi kendine yönelik saldırganlık geliştirebilir; “Ben doğru yerde miyim?” sorusu zihninde yankılanmaya başlar.

Enerji kaybı ve yorgunluk, gündelik hayatın sürdürülebilirliğini zorlaştırır. Sorumlulukların aksaması, toplumsal rollerin bozulmasına yol açar. İdeallerin ve hayallerin canlılığını yitirmesiyle birlikte, kişi içsel bir boşluğa sürüklenir. Bu boşluk, depresif bir duygu durumunun zeminini hazırlar.

Tükenmişliğin Dinamikleri

Tükenmişlik yalnızca dışsal yüklerden değil, kişinin bu yüklere verdiği tepkiden de beslenir. “Stres değil, strese verilen tepkidir kişiyi hasta eden” sözü bu durumu özetler. Uzun süreli stres altında kalan beyinde kortizol gibi stres hormonları fazla miktarda salgılanır. Bu biyokimyasal dengesizlik, kronik yorgunluk, unutkanlık, konsantrasyon güçlüğü ve duygusal dengesizliklere yol açar.

Kişi “Yapamayacağım” düşüncesine saplanır, denemekten vazgeçer, hedeflerini bir kenara bırakır. Uyku bozuklukları baş gösterir; kimi zaman uykusuzluk, kimi zaman aşırı uyuma hali görülür. Duygusal açlıkla birlikte iştah düzeni bozulur; bazen aşırı yemek, bazen tamamen iştahsızlık ortaya çıkar. Zihin yavaşlar, yaşamdan zevk alma kaybolur.

“Keşke” ve “Acaba” Tuzakları

Tükenmişliğin ruhsal boyutunu iki kelime özetler: “keşke” ve “acaba”.

“Keşke”, geçmişle savaşmanın ifadesidir. “Acaba” ise geleceğe dair belirsizlik ve kaygının yansımasıdır. Bu iki kelime arasında sıkışıp kalan birey, bugünü yaşama kapasitesini kaybeder. Oysa hayat, her zaman kontrol edebildiğimiz bir alan sunmaz. “Akışı değiştiremezsen, bakışını değiştir” yaklaşımı bu noktada anlam kazanır. Çünkü bazen yapılması gereken, dış koşulları değil, onlara verdiğimiz içsel tepkileri dönüştürmektir.

Doğru Pozisyonu Bulmak

Bir uçurtmayı uçuran şey rüzgâr değil, rüzgâra karşı alınan doğru pozisyondur.

İnsan da yaşamın sert rüzgârları karşısında doğru duruşu bulduğunda güçlenir. Önemli olan, tüm koşulları değiştirmeye çalışmak değil, koşullar karşısında uygun bir tutum geliştirebilmektir. Bu içsel duruş, bireyin psikolojik dayanıklılığını artırır. Uğruna emek verilecek bir ideali olan kişi, aynı zorlukları yaşayan diğerlerinden çok daha kolay toparlanır.

Çıkış Yolları

1. Kabul Edin

Kendinizi tükenmiş hissetmeye başladığınızda yapmanız gereken ilk şey, bu durumu fark etmek ve kabullenmektir. Ne hissettiğinizi anlamak ve hislerinize alan tanımak, değişimin başlangıcıdır. Enerji kaybı, uyku ve iştah düzensizlikleri, unutkanlık, yoğun kaygı ve “yetersizim” duygusu birer alarm sinyalidir.

2. Ara Verin

Duygusal olarak zorlandığınız durumlarda mümkünse bir süre uzaklaşın. Duygularınızı bastırmak yerine onları sindirmek için kendinize izin verin. Bazen kısa bir mola, uzun süreli iyileşmenin anahtarı olabilir.

3. Hareket Edin

Egzersiz, sadece bedeni değil, zihni de iyileştirir. Yorgun hissettiğinizde koltukta uzanmak cazip gelebilir; ancak bedenin gerçekten ihtiyaç duyduğu şey harekettir. Kısa yürüyüşler bile enerji dengesini yeniden kurabilir.

4. Sosyalleşin

İnsanın en temel ihtiyaçlarından biri bağlantıdır. Zor zamanlarda içe kapanmak yerine, sevdiklerinizle iletişimde kalın. Paylaşmak, duygusal yükü hafifletmenin en etkili yollarından biridir.

Sonuç

Tükenmişlik, modern yaşamın en sinsi ve yaygın sorunlarından biridir. İnsanları yavaşça işlevsizleştiren bu tablo, doğru farkındalıkla yönetilebilir. Kendi iç dünyamızdaki yükleri fark etmek, “keşke” ve “acaba”ların gölgesinden çıkmak ve rüzgâr karşısında doğru pozisyonu almak, iyileşme sürecinin temel taşlarıdır.

Unutulmamalıdır ki tükenmişlik, yalnızca zorlukların bir sonucu değil; o zorluklara verdiğimiz cevabın bir yansımasıdır. Bu cevabı dönüştürmek, insanın kendine verebileceği en güçlü hediyedir.

Özden Güneş
Özden Güneş
ÖZDEN GÜNEŞ, aile danışmanı ve sosyolog olarak danışmanlık alanında görev yapmaktadır. Lisans eğitimini sosyoloji alanında tamamlamış, aile danışmanlığı eğitimi almış, şu anda da psikoloji yüksek lisans yapmaktadır. Yazılarında gündelik hayatta karşılaşılan sorunları sade bir dille kaleme almaktadır. İletişim, ilişkiler ve aile hayatındaki sorun ve atılabilecek adımları, özellikle bilişsel davranış terapisi, şema terapi ve duygu odaklı terapi odaklı çalışmalarla anlaşılır hale getirmeyi misyon edinerek içerik üretmeye devam etmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar