Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Uğur Getirmez Belki Ama İyi Hissettirir: Batıl İnançların Ardındaki Psikoloji

Bir yere giderken kara kedi görünce yolunu değiştiren, sınav sabahı uğurlu kalemini kullanmazsa sınavının kötü geçeceğine inanan, maç kazanmak için totem yapan, nazar değmesin diye her yere boncuk asan insanlar… Belki de bu örneklerin birinde sen de varsın. Hepimiz zaman zaman bilimin açıklayamayacağı şeylere inanmak isteriz. Peki neden? Neden bazı şeylerin mantıklı olmadığını bilsek bile inanmayı sürdürürüz?

Mantıklı Olmak Güzel Ama Biraz Sihir Hiç de Fena Olmaz

Ne kadar plan yaparsak yapalım, işler bazen ters gider. Zihnimizse böyle zamanlarda hemen devreye girip bir açıklama üretmek ister. Çünkü belirsizlikten hiç ama hiç hoşlanmaz. Başımıza gelen şeylerin bir nedeni olmasını, hayatın kontrol edilebilir olmasını isteriz. Ne kadar rasyonel biri olsak da, hayat bazen karmaşık gelir ve biz de bu karmaşayı anlamlandırmak için küçük “sihirlere” sığınırız.

Bir şeyi 3 kere tekrarlarsak gerçekleşeceğine inanmak, uğurlu olduğunu düşündüğümüz bilekliği takmak, önemli bir günün sabahı mutlaka şans getirdiğine inandığımız o şarkıyı dinlemek… Aslında bunların hiçbirinin o olayın sonucuna doğrudan bir etkisi yok. Ama bize iyi hissettiriyor.

Çünkü zihnimiz için bir şey yapmış olmak, hiçbir şey yapmamış olmaktan daha iyidir. Psikolojide buna “kontrol illüzyonu” deniyor. Gerçek bir kontrol olmasa bile biz öyleymiş gibi hissediyoruz. Ve bazen bu his, gerçek kontrolden daha güçlü olabiliyor.

Dr. Ellen Langer’ın yaptığı bir deneyde, insanlara rastgele verilen piyango biletlerinin, kendi seçtikleri zaman daha değerli olduğunu düşündükleri ortaya çıktı. İşte bu küçük detay, bize çok büyük bir gerçeği fısıldıyor: Kontrol illüzyonu, görünüşte minik bir his gibi olsa da, ruhumuzun derinliklerinde büyüyen, geleceğe tutunma çabamızın naif bir yansımasıdır.

Yüzyıllık Fısıltılar: Nesilden Nesile Batıl İnançlar

Batıl inançların çoğu, biz daha neyin ne olduğunu tam bilmezken çevremizden öğrenilir. Küçük bir çocukken “3 kere tahtaya vurulmazsa uğursuzluk olur” diyen anneannemizin sesi kalır aklımızda. Ya da bir yıldız kaydığını görünce “dilek tut, gerçek olur” diyen arkadaşımız… Bu sözler ilk başta sadece tuhaf gelir ama zamanla normalleşir.

Çünkü bu inançlar sadece tek tek bireylerin değil, toplumun da parçasıdır. Eğer etrafındaki herkes benzer şeylere inanıyorsa, sen de zamanla sorgulamadan kabullenmeye başlarsın. Belki mantıklı gelmez ama bir yanın “zararı yok ya, ne kaybederim” der. Bu noktada işin içine sadece alışkanlık değil, ait olma isteği de girer. Herkes bir şeyi yapıyorsa, senin yapmaman garip kaçabilir. Uyum sağlamak, dışlanmamak, “ben de sizin gibiyim” diyebilmek için bu tür küçük ritüellere sarılırız.

Bu da batıl inançların neden nesilden nesile bu kadar kolay aktarıldığını açıklar. Çünkü yalnızca anlatılmazlar, yaşanırlar. Günlük hayatın içinde, sohbetlerin arasında, evin kurallarında, bayram ziyaretlerinde kendilerine yer bulurlar. Ve çoğu zaman bu kadar tanıdık oldukları için sorgulanmazlar. Bize ait oldukları için değil, biz onlara ait hissettiğimiz için sürer giderler.

Batıl İnançlar Tamamen Kötü mü?

Aslında hayır. Batıl inançlar çoğu zaman zararsız, masum alışkanlıklardan oluşur. Psikolojik açıdan bazı yararları olduğu da biliniyor. Küçük ritüeller kaygıyı azaltabilir, stresle başa çıkmada destek olabilir, kişiyi motive edebilir.

Ama sınırı aşarsa? Kararlarımızı sadece bu inançlara göre verirsek, bilimsel açıklamaları reddedersek, gerçekliği çarpıtırsak, önemli bir sağlık sorunu için tedaviyi reddedersek, kendi kararlarımızı inançlarımıza teslim edersek, insanları “uğursuz”, “negatif enerji” gibi kavramlarla dışlarsak, o zaman bu inançlar bizi zihinsel esarete sürükleyebilir. Ayrıca batıl inançların aşırıya kaçması, kişide kaygı ve takıntılar yaratabilir, sosyal ilişkileri olumsuz etkileyebilir. Önemli olan, batıl inançların insanın yaşam kalitesini düşürmemesi ve gerçekçi beklentilerle sınırlandırılmasıdır.

Şansa Değil, Kendine…

İşin özü, batıl inançlar insan zihninin belirsizlik karşısında ürettiği sessiz savunmalardır. Bir yanımız bilir ki; boncuklar kötülüğü durdurmaz, uğurlu kalemler başarı getirmez. Ama yine de tutunuruz onlara çünkü bazen bir şeyin işe yaraması için gerçek olması gerekmez, inandırıcı olması yeterlidir.

Bu inançlar, hem bireysel kırılganlıklarımızın hem de kültürel mirasımızın izlerini taşır. Önemli olan, bu izlerin bizi yönlendirmesine değil, bize eşlik etmesine izin vermektir. Zira hayatı anlamlı kılan şey sadece mantık değil; bazen de hissettiğimiz o küçük, açıklanamaz bağlardır.

Ancak unutmamak gerekir; batıl inançlar bize kısa süreli bir huzur verse de gerçek güven içten gelir. Şansa değil, kendine inanmak en güçlü sihirdir.

1 Yorum

  1. Konu seçimi çok güzel olmuş. Elinize sağlık yine okuması çok keyifli bir yazıydı.
    “Şansa değil, kendine inanmak en güçlü sihirdir.” :’)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar