Pazartesi, Ağustos 4, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Geçmişin İzleri: Çocukluk Deneyimlerinin Bugüne Etkisi

Zaman zaman kendimizi anlam veremediğimiz yoğun duygular içinde buluruz. Belki biri ses tonunu azıcık değiştirir ve içimizde bir yer titrer; ya da bir eleştiriyle derin bir yetersizlik duygusu canlanır. Bedenimiz gerilir, boğazımız düğümlenir, kalbimiz hızla çarpmaya başlar. Oysa o anki durum, bu kadar büyük bir tepkiyi gerektirmez gibi görünür. İşte bu anlar, geçmişte işlenmeden kalan deneyimlerin bugünkü etkisi olabilir.

Hepimiz geçmişimizden parçalar taşırız. Bazı anılar zamanla silikleşir, bazılarıysa yıllar geçse de aynı yoğunlukla kalır. Yetişkinliğimizde verdiğimiz bazı tepkiler, anlamlandıramadığımız duygular ya da tekrar eden ilişkisel döngüler… Hepsinin ardında, işlemlenmemiş bir çocukluk deneyiminin izleri duruyor olabilir. EMDR terapisi, bu izleri sadece hatırlamak için değil, duygusal olarak dönüştürmek ve zihnimizin bugünkü kaynaklarıyla yeniden işlemesini sağlamak için kullanılan güçlü bir yaklaşımdır. Bu yazıda EMDR terapisinde çocukluk deneyimlerine nasıl temas ettiğimizi ve bu temasın neden böylesine derin bir değişim yarattığını ele alacağız.

Çocukluk deneyimleri dönemimizde yaşadığımız duygular, özellikle de yeterince görülmemek, anlaşılmamak, güvende hissedememek gibi deneyimler, yetişkinliğe taşınan izler bırakabilir. Beyin ve beden, o anı ‘‘geçmiş’’ haline getirmekte zorlanır. Bu da benzer tetikleyicilerle birlikte yeniden devreye giren duygusal kalıplar yaratır.

EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) terapisi, özellikle travma ve çocukluk çağı olumsuz yaşam olaylarıyla çalışırken etkili sonuçlar veren bütüncül bir terapi yaklaşımıdır. Yöntemin temelini, beynin yaşantıları sağlıklı bir şekilde işleme kapasitesine dayanan Uyumsal Bilgi İşleme (Adaptive Information Processing) modeli oluşturur. Beyin, yaşadığımız olayları doğal olarak işler, sınıflandırır ve birer ‘‘geçmiş’’ haline getirir. Ancak bazı deneyimler – özellikle çocukluk deneyimleri – sistemin bu işlevini sekteye uğratabilir.

Geçmişte işlenememiş deneyimler sadece zihinde değil, bedende de iz bırakır. Karın ağrısı, boğazda düğümlenme, nefes darlığı ya da göğüs sıkışması gibi fiziksel tepkiler, çoğu zaman duygusal bir anının bedensel yansımasıdır. EMDR terapisinde bu fiziksel duyumlara da dikkat etmek, o duygunun kökenine ulaşmak açısından çok önemlidir. Beden bazen sözcüklerden çok daha önce konuşur. Elbette bu tür bedensel duyumlar, şiddetli ya da süreklilik gösterdiğinde mutlaka tıbbi olarak da değerlendirilmelidir. Ancak yapılan kontrollerde fiziksel bir neden bulunmuyorsa, bu belirtilerin duygusal kökenli olabileceğini göz ardı etmemek gerekir.

EMDR seanslarında sık karşılaştığımız durumlardan biri şudur: Danışan, güncel bir olayla terapiye gelir (örneğin, iş yerinde eleştirilmek), fakat zihinsel olarak kendini yıllar öncesine, bir çocukluk anısına ‘‘ışınlanmış’’ gibi bulur. Bu, tesadüfi değildir. O anılar, zihinde hâlâ ‘şimdiki zamandaymış’ gibi canlıdır. Çocuklukta yaşanan görülmeme, duyguların bastırılması, aşırı sorumluluk alma, yetersizlik, utanç, terk edilme korkusu gibi deneyimler, bugün ilişkilerde ya da kriz anlarında yeniden tetiklenebilir.

Bir danışan, seans sırasında partneriyle yaşadığı anlaşmazlığı işlerken, bir anda zihinsel olarak 6 yaşındaki haline dönmüştü. Annesi tarafından ‘‘abartma, naz yapma’’ diye susturulduğu bir sahne… Danışanın sesi titremeye başladı, gözleri doldu. ‘‘Kendimi o günkü gibi yalnız hissettim,’’ dedi. Sadece bu hissi dile getirebilmesi bile büyük bir adımdı. Yetişkin aklıyla anlamsız gelen bu yoğun duygular, aslında yıllar önce işlenememiş bir utancın ve yalnızlığın bugüne uzanan etkisiydi. EMDR çalışmasıyla bu anı yeniden işlenirken, danışanın bedeni rahatladı, duygusu dönüştü ve bugünkü ilişkideki bakışı değişti. Çünkü artık o an, sadece bir hatıra olarak yerini almıştı.

EMDR seanslarında en dikkat çekici olan şey, kişinin geçmişte yaşadığı duygusal yoğunluğu tekrar deneyimlerken, bugünkü kaynaklarını da sürece katabilmesidir. Terapist eşliğinde yapılan çift yönlü uyarım (bilateral stimulation) sayesinde, anı sadece anlatılmaz, sistem tarafından yeniden işlenir. Bu da iyileşmenin temelidir: Aynı olaya farklı yerden bakabilmek, duygusal yükü azaltmak ve yeni bir içgörüyle bugünü inşa edebilmek.

Çocukluk deneyimleri, yalnızca geçmişte yaşanmış olaylar değildir. İşlenmeden kalan her yaşantı, zihnimizde ve bedenimizde bugünün kararlarını, ilişkilerini ve duygularını şekillendirebilir. EMDR terapisi, bu geçmiş izleri bugünkü kaynaklarla yeniden ele almayı mümkün kılar. Terapi odasında zaman çizgisi esner; geçmiş, şimdiyle buluşur. Ve o temas, çoğu zaman hem zorlayıcı hem de dönüştürücü olur. Belki de iyileşme, sadece o çocukluk hikâyemize dönüp ‘‘Şimdi seni görüyorum’’ demekle başlıyordur.

Selin Sarı Yılmaz
Selin Sarı Yılmaz
Klinik Psikolog Selin Sarı Yılmaz, İstanbul Arel Üniversitesi Psikoloji lisans ve Klinik Psikoloji yüksek lisans mezunudur. Çocuk ve ergen psikolojisi ile bağlanma alanlarında uzmanlaşmış; devlet korumasındaki çocuklara bakım veren koruyucu ailelerle uzun yıllar çalışmıştır. Halen bilişsel davranışçı terapi ve EMDR yöntemleriyle yetişkin bireysel terapi, boşanma danışmanlığı ve aile danışmanlığı hizmeti sunmaktadır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda görev yapmakta; yazılarında güvenli bağlanma, duygusal gelişim ve ebeveyn-çocuk ilişkilerine odaklanmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar