Günümüz insanlarının içinde hep bir bunalma vardır. İnsanların da bundan kaynaklı olumsuz olarak meşgul eden şüpheleri ortaya çıkmaktadır. Hiç kimse bu bunalmanın neyden dolayı içimizi sardığını derinden anlamaya kalkmadık. Ancak bunun böyle olması kişiler arasındaki olumlu ilişkinin, iletişimin bir türlü yol bulamadığını yani ilerlemediğinin sonucunu çıkartıyor. Peki neden? Cevabı basit olmalı ki açıklamaya az tabi tutacağım. Bir bütünlük, bir kapsama, bir yenileme, bir kendine getirme, bir dize getirme, bir zorunlu, baskıcı aynılaşma (bundan kastım birbiriyle uyum içinde olma), bir olumsuz dinamikleşme ve bir olumlu döngü yoksunluğu içerisindeyiz. Bunların bu tutumlarda devam etmesi insanların birbirine karşı olan vefasızlığından kaynaklanmaktadır. Zira her bir vasıf bir tane bütünlük taşıyor olmalı ki bir süreç meydana gelsin ve birbirinin uygunluğu temasa geçip dostluk oluşsun. Dostluğun içinde her olumlu bir iletişim vardır. İlişkilerimin her türlüsünde bir dostluk bağı olmalıdır. Vefa burada ortaya çıkıyor. Kıymet esaslı bir değerin ne kadar var olduğunu tahmin edebiliriz ama asla dostluğu açığa çıkaran vefanın paha biçilmez değerini anlayamayız.
Fethi Gemuhluoğlu Ve Dostluk
Değeri hiçbir şeyle kıyaslanamaz olan vefa hem ruhumuz hem de zihnimiz için onay rolünü üstler, ruhu ve zihni rahatlatır. Çünkü vefa anlayacak kadar ya da değeri basit bir şekilde bilinecek kadar var olmuyor. Maalesef var olan şey kıymetinin somut göstergesi olan paradır ve uğruna yapılacak politik çıkarlar, kendini bunun değiştirecek kadar olan insanlar vefasız bir yola doğru ilerliyor. Bu konuda Fethi Gemuhluoğlu’nun tavsiyesi bizi ikna eder. Ve bize politikadan uzak bir yaşam sürmemizi tavsiye eder. Zira ona göre birçok insanın dostluğu politika anlaşmazlığı yüzünden bozuluyor. Kendisinin bu anlayışı özellikle siyasetçiler için söylenebilir. Özellikle modern hayattaki siyasi görüşler insanların arasını açtığını bariz görebiliyoruz. Ona göre dostluk pek çok anlamda farklı menfaatler doğrultusunda kaydırılmıştır. Hal böyle iken dostluk her zaman çıkar için inşa ediliyor ve yine onun için yıkılıyor. Vefasız bir dostluk ancak menfaat içerikli süreli olan ve sadece tabiri caiz günübirlik bir birleşme veya ortaklaşmadır. Cicero’ya göre de dostluk her zaman fark edilen bir şeydir. Dolayısıyla bunu fark etmek kolaydır. Ama dostluğu ilerletmek ve vefalı, erdemli olmak zor olsa gerek ki dostluk menfaat üzerine kurulup, bir çıkar meselesi haline gelmiştir. Geçici dostluklar da bu yüzden kurulmuştur.
Aristotales Ve Cicero’da Dostluk Ve Vefa
Aristoteles’in ‘Nikomakhosa Etik’ kitabından geçtiği gibi küçük dost ve büyük dost vardır. Küçük dost belki vefalı olmayandır ama büyük dost vefalı olandır. Vefalı dost seni nereye götürdüğünü ya da senin onu nereye götürdüğünü bilmelidir. Eğer yanlış bir yol ise karşılıklı olarak bunun düzeltilmesi kolay olacaktır. Çünkü ilişkiler sıkıdır. Pekâlâ dostluk arasında karşılıklı yardım olmamalıdır. Biri yapıyorsa diğeri de zaten yapmayı bilmeli ve o olgunlukta olmalıdır. Zira Cicero’ya göre dostluk ilişkilerinde karşılık yoktur ve dostluk sırf birbirine yardım edilecektir diye kurulmamalıdır. Ona göre insan, dostu için yararlı şeyler yapabilir. Ama sırf dostu istiyor diye kötülüğü işlemek dostluk değildir. Çünkü dostluklarda bir iyi niyet söz konusudur. Zaten günümüz bağlamında vefalı dostluk bu anlama geliyor.
Mevlâna Celaleddin-i Rûmi’ye Göre Dostluk
Mevlana’nın da ‘hamdım, piştim, yandım’ sözlerinde olgunluk, çağrışım, sevgi bağlamında iyi bir kazanç ve birbirini anlayabilme derecesine gelme imalarını vefalı dostluk bağlamında anlıyoruz. Zira birbirimizi anlamak için pişmeli, birbirimize iyi gelecek kadar yanmalı ve insanlara karşı empati yönümüzü son derece kullanacak kadar yine Mevlana’nın deyimiyle insan-ı kâmil olmalıyız. Bunların
tam tersi olursa o zaman bizler hep hamdık(çocuktuk) olarak kalacağız. Nitekim bizim kendimize sunacağımız en büyük örnekler belki çevremizde değil ardımızda bıraktığımız filozoflardan, âlimlerden, düşünürlerden ve aydınlardan bulabiliriz. Zira çevremizdeki dostluklar çıkar üzerine kurulmuş ve her daim karşılıklı bir yardımlaşma ile belirleniyor. Karşılık olduğunda dostluk sanılıyor buna. Ancak vefalı olmak bu değildir. Bir duygudaşlık olgusu gelişmelidir. Kişi karşılık beklemez. Zaten vefalı ilişkilerde karşılık kendiliğinden gelmektedir. Kendiliğinden gelen iradeden yani güçlü bir düşünceden her zaman olumlu sonuçlar alınmıştır.
Türlü İlişkilerimizde Dostluk Ve Vefa (Fethi Gemuhluoğlu)
“Hem biz birbirimizi sevmiyoruz. Asıl bundan utansak yeridir. Aynı evdeyiz de birbirimizi sevmiyoruz. Mahallemiz, köyümüz, kasabamız aynı da birbirimizi sevmiyoruz. Belki de her işin başı insanoğlunu sevmiyoruz. Dert buradan başlıyor .” (gemuhluoğlu, 2018) Diye ifade eden Fethi Gemuhluoğlu’nun söylediklerinden yine birbirimizi sevmememizden, birbirimize iyi gelmememizden ve birbirimizi tanımamamızdan sıkıntıların çıktığını bariz ifade etmek istemiştir. Zira insan insana iyi gelmeli, iyi geldiğinde onu tanımakla vefalı ilişkiler başlar ve vefalı ilişkilerin ardından dostluk peyda etmiş olur.
Dost bütün ilişkilerde vardır. Aşkta da ve evlilik sürecinde de vardır. Çünkü her ilişki vefaya ihtiyaç duyar. Bir ilişkide vefa olduğunda en iyisini yapmak için kendiliğinden, keyfinden ve doğar bir karakterinden yapmak istersin. Tabi ki insan en iyisini dostuna söylemeli, anlatmalı ve vermelidir. Dost eşindir, arkadaşındır, yeni tanıştığın biridir ve aile bireylerindir. Vefalı olmaktan vazgeçtiğin zaman bunlara olumlu ilişkide bulunmayı göz ardı edersin. Vefalı olmaktan asla caymamak gerekir. İletişimi olumlu yönde güçlendiren bir başka seçenek de işte bu duygusal ve vicdani bağdır. Bu durum başka dillerde, türlü duygularla farklı anlatılabilir.
Dost Ve Vefalı Olmanın Önemi (Aristotales)
Dostlar, birbirini tam anlayabilme aşamasına gelip, birbirinin gölgesi, kalkanı ve gıdası halinde olmalıdır. Birbirinin tam bir hal-i hazır ihtiyaçları gibi maddi ve manevi tamamlayıcısı olmalıdır. Aristoteles’in “gerçek bir arkadaş iki gövdede yaşayan bir ruhtur” dostluk üzerine söylediği bu ifade ile insanların her türlü ilişki içerisinde birbirine sadık olmaları gerektiği vurgusu ifade edilmiştir. Ona göre erdemli olmak başkalarına yaklaşmada bir yarar vardır ve bu yarar hazdan uzak olandır. Haz edilen sadece iyidir ve iyi olan kendinle beraber başkalarına da zarar vermemektir. Bilgi de haz edilen şeydir. Haz edilen her şey kötü değildir. İyi şeyler haz edilmelidir. İyi insanlar kötü insanlarla dost olmazlar. Çünkü iyi insanlar iyi şeyleri haz ederler. Kötü insanlar ise kötü şeyleri haz ederler ve kötüler ancak kötü insanlarla bağ kurabiliyor.
İçimizdeki her duygu, birlik, beraberlik ve duygudaşlık ruhu sayesinde olgunlaşır. Bu da bizi ılımlı bir kişilik vasfı taşıyan vefa yoluna götürecektir. Zira her yol bize tecrübe edinmemizi göstermez, bizim tecrübelerimiz yakınımızdaki insanlar tarafından sağlanmış oluyor. Çünkü her ılımlı tecrübeden kazandığımız şey duygudaşlık istemidir. Empati duygusu bizim birbirimizi anlamak için en iyi yoldur. Bu söylediklerimi vefalı dostlukla bağlantısını kurmak istediğimi ifade etmek istedim. Eğer sadece dostluk varsa belki sadece tecrübe kazanırız, lakin vefa bunun içine girerse hem tecrübe hem de duygudaşlık istem duygusu oluşur. Zira Nazım Hikmet dostluğu şu dizelerle ifade ederek bize derin bir bağlılık neticesini veriyor:
Namuslu bir kitap gibi güler,
Alnımızın terini silersin.
O gider, bu gider, şu gider,
Dostluk, sen yanı başımızda kalırsın. (Ran, 2018) İşte vefalı dostluk her daim tüm ruhumuza dinginlik verip bizleri derin bir tefekküre götürür. Burada bilimsel çalışmalarda da insan ilişkilerinin olumlu yönde ilerleyebilmesi için insanların birbiriyle sağlıklı bir iletişim kullanarak sağlanacağını belirtir.
Aristotales Ve Cicero’nun Dost Ve Vefa Bilinci
Aristoteles’e göre iyilik yapanlarla zaman geçirmek, kötülük yapanlarla zaman geçirmekten daha güzeldir. Zira burada bir belirlenim vardır. İnsanın hoşuna giden ‘anın keyfiyeti’ değil, ‘vicdanın rahatlamasıdır.’ O yüzden iyilik yapanlar vicdanını rahatlatır ve iyilik yönünden de bir yayılma söz konusu olacaktır. Bir model ortaya çıkmaktadır. Bu modele bakanlar eğer iyiliği sevenler yani erdemli kişiliğe eğilimli bireyler ise bu modelden kendinden iyi olanı görecektir. Dolayısıyla bu yayılma başka insanlarla zaman geçirmekle faydayı daha da etkin kılmaktadır.
Dost varlığıyla, sözleriyle teselli etmektedir. Onun varlığı bir tesellidir. Dost olan acı çekse de bu acıyı dostunun çekmesini asla istemez. Buradan çıkaracağımız şey, dost olan kişi her zaman bir yararı faydayı teşkil eder. Ne ki yaşadığı insanla eşi olsun, arkadaşı olsun veya ailesi olsun fak etmez bir menfaatten çok ona bir iyilik, hakikat yolu olmak ister. Dostluk her iyi anlamda bir yarar yolunu açar. Erdemli kişi kendine nasıl yarar sağlıyorsa dostuna da hiç usanmadan öyle davranır. Nitekim Cicero ise dostluk ilişkileri ancak iyilerin elinde ilerleyebildiğini savunur. Ona göre dost olan, dostuna kendisinde daha fazla yarar sağlar. Zira kendini sevmiyorsa dahi dostunu sever ve onun hakkında hep iyi düşünmekten geri kalmayarak onun için kendisinden fazlasını menfaatini düşünmeden yerine getirir. Bu konuda Aristoteles de erdemden bahsederek Cicero’dan geri kaldığını görmüyoruz. Evet, Aristoteles yaşamaya yeterli dost edinmeyi tasdik eder. Ona göre fazlalık, karışıklığı ortaya çıkarır. Nitekim bu karışıklık çelişkileri ortaya çıkarmaktadır. Çelişkilerin olması ise dostluk ilişkilerini zedeler. Çünkü birine iyi görünmekle ve diğerine kötü görünmek ona göre zordur. Birine mutluluğu vermek, diğerine acıyı vermek çelişkilidir. Bu yüzden gereğinden fazlası değil, yaşamaya yeterli kişilerle dost olunabilir. Aynı anda hem iyi hem de kötü görünmek dostluğu ifade etmez. Ona göre çok dostu olanlar yani herkese yakın davrananlar hiç kimseyle dost olamazlar. Aristoteles bunları koltukçu olarak adlandırmaktadır. Yani herkesin karakterine göre bir role-karaktere girmek etik dışıdır.
Söz ve fikir birliği yapanlar dost olabilirler mi? Aristoteles’e göre evet eğer bunlar var olmakla kendilerini iyi olarak duyumsuyorlarsa bunlar dost olanlardır. Dostun varlığı iyi olarak duyumsanmalıdır. Bunun dışında dost olamazdır. Cicero’da ise dostluğun önemi büyüktür. Nitekim ona göre dostluk olmazsa iyi bir yaşamın da tadı yoktur. Mutlu olabilmek, mutluluğunu, yaşayışını ve fikirlerini paylaşabileceğin biri ya da birileri elbette olmalıdır. Aksi halde yaşam zordur ve tek başına geçirmek olanaksızdır. Erdemli olan kendisini tanır ve sever. Böyle olması ile başkasına nasıl dost olmayı ve nasıl yarar sağlayacağını da bilir. Erdemli kişiler dostundan ne rezilce bir şey ister ne de kendisi rezilce bir eylemde bulunur. Bu inayetle erdemli insanların iyi niyetinin olduğunu bariz açıklamaktadır. Nitekim Aristoteles dost olmayanları ve hazza yönelik olanları bir gitarcı örneği ile vermiştir. Pekâlâ, burada Aristoteles’in söz edeceği şey şudur: Bir gitarcıya herhangi biri kalkıp gitarı ne kadar güzel çalarsan ben de karşılığında sana o kadar ücret ödeyeceğim derse o gitarcı onun hazzına göre çalar, kendisi de para karşılığında gitara bağlı olan yeteneğini ortaya çıkarır. Burada karşılıklı bir belirlenim vardır. Yani gitarcı bir çıkar karşılığında gitarı çalar ve o adam da aldığı hazza karşılık ücretini ödeyecektir. Oysa Aristoteles’in istediği erdeme yönelik dostluk böyle değildir. Çünkü erdemli insanlar birbirlerine olan yardımlaşma konusunda karşılık dâhilinde herhangi bir kural belirlemezler. Aristoteles’e göre dost olanlar yardımlaşma konusunda herhangi bir kural belirlemez.
Zira onun dostluğu erdem üzerinedir. Böylelikle burada karşı tarafın dostundan yardım beklememesi kendiliğinden bir iyi eylemde bulunma vardır ve kendisi bunu belirler. Cicero’nun da kastettiği dostluktaki uyum tam da buna benzerdir. Bunu şu şekilde belirlemek lazım: Onun uyumu birbirini anlamaktan, birbirine olan hoş sevgiden ve iyi niyetten çıkarabiliriz. Çünkü Cicero’ya göre doğanın birbirine uyumu dostluğu ifade eder ve uyum dediğimiz zaman birbirine karşılık gelen, birbirine iyi gelen ve birbirine hoş gelen sadık bir beraberliği nitelendirir. Dolayısıyla dostluğun ruhu doğayla bütünseldir. Aristoteles’e göre dostluk birbirine karşılık gelen birbirinin aynısıdır. Bunlar birbirine benzer bir karşılık alır ve iyi kişilerde birbirleri için çok hoş olan bir beraberliği ortaya çıkarır. Burada Aristoteles’in de ifade ettiği gibi iyi bağlamda bir haz ortaya çıkar ve bu haz kalıcı olursa dostluk da kalıcı olur. Birbirine âşık olanın aralarında da aynen bu şekilde bir bağlılık ortaya çıkar. Ne ki Cicero’nun dostluktaki uyumu da aynen bunu ifade etmektedir. Çünkü ona göre uyum bir bağlılık ve birbirine alışma sürecidir.