Çarşamba, Ekim 1, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

İçimizdeki Şehir: İstanbul Ansiklopedisi’nde Psikolojik Katmanlar

İstanbul Ansiklopedisi, sadece bir düz yazı değil; kimlik bunalımlarının, bastırılmış geçmişlerin ve şehirle iç içe geçmiş ruhsal çözülmelerin derin bir anlatısı. Bu yazıda karakterlerin iç dünyalarına, psikolojik kırılma noktalarına ve İstanbul’un bir “zihinsel alan” olarak işlevine odaklanacağım.

Zehra – Kimlik Dağılması ve Bastırılmış Kimlik

Psikolojik Sorunlar:
Kimlik bunalımı: Zehra, muhafazakâr bir şehirden (Amasya) İstanbul gibi metropol bir yapıya geldiğinde, geçmiş değerleriyle modern yaşantı arasında sıkışır. Bu, Erikson’un Kimlik vs. Rol Karmaşası dönemine tipik bir örnektir.
Bireyselleşme çatışması: Ailesinin ve toplumun değerleriyle iç içe büyüyen Zehra, artık birey olma ihtiyacı duyarken, bu arzusu suçluluk duygusuyla karışır.
Dissosiyasyon belirtileri: Namaz kıldığı halde bunu gizlemesi, başörtülü ve başı açık iki farklı fotoğraf çektirmesi; içsel kimliğini bölerek yaşadığını gösterir.
Toplumsal ikilem kaynaklı anksiyete: Sürekli olarak “doğru olan nedir?” sorusu zihnini meşgul eder. Bu, gelecekle ilgili kararsızlık ve derin kaygı yaratır.

Nesrin – Tükenmişlik Sendromu ve Varoluşsal Boşluk

Psikolojik Sorunlar:
Tükenmişlik (burnout): Başarılı bir cerrah olmasına rağmen, mesleki doyum ve hayattan keyif alma noktasında ciddi eksiklikler yaşar.
Kaçış fantezileri: Paris’e gitme isteği, bir tür “psikolojik kaçış” mekanizmasıdır. Sorunlarını çözmek yerine ortam değiştirmeye çalışır.
Anlam krizleri: Hayatını kurtardığı insanların gerçek hayatlarında çözülmeyen sorunlar onu derinden etkiler; varoluşsal boşluk yaşar.
Empati tükenmesi: Mesleği gereği başkalarına yardım etmesi gereken biri iken, duygusal olarak başkalarının acılarına kayıtsızlaşmıştır.

Aylin – Yüzleşme Korkusu ve Duygusal Bastırma

Psikolojik Sorunlar:
İnkar mekanizması: Nesrin’le olan eski dostluğunun yaralarını bastırmış ve onunla yüzleşmemek için İstanbul’a adım atmamaya yemin etmiştir.
Güven sorunları: Geçmişte yaşadığı terk edilme ya da hayal kırıklığı, bağlanma stilinde kaçıngan özellikler geliştirmesine yol açar.
Duyguların bastırılması: İstanbul’dan uzak durarak geçmişini yok saymaya çalışır. Bu, duygusal bastırma (emotional repression) örneğidir.

Harun – Kararsızlık ve Aidiyet Sorunları

Psikolojik Sorunlar:
Bağlanma problemleri: Zehra’yla olan ilişkisi net değildir; onunla yakınlık kurmaya çalışırken sınır çizmeyi de ihmal eder. Bu, belirsiz bağlanma stiline işaret eder.
Kimlik bulanıklığı: Zehra’nın dünyasına girdiğinde, onun değerleri karşısında ne düşündüğünü kestiremez. Bu, hem ilişkisel hem ideolojik anlamda içsel karmaşa yaratır.

Pelin – Duygusal Yüzeysellik ve Görünürlük Arzusu

Psikolojik Sorunlar:
Yüzeysel bağ kurma: İlişkilerde derinlikten kaçınır. Bu, duygusal gelişim sürecinde eksik kalan bağlanma modelinin sonucudur.
Sosyal onay bağımlılığı: Zehra’nın tersine, kendini ifade etme konusunda özgür görünse de bu, çoğunlukla dışsal onay arayışıyla ilgilidir.
Kimliğin dışsal nesnelerle kurulum çabası: Kılık kıyafet, yaşam tarzı gibi unsurlarla kimliğini tanımlar.

İstanbul – Psikolojik Alan (Space of Mind)

Şehir, karakterlerin iç dünyalarının bir yansıması gibidir:
Zehra için özgürlük ama aynı zamanda kaybolma tehlikesi.
Nesrin için kaçış noktası ama bir türlü kurtulamadığı travmatik geçmişin simgesi.
Aylin için bastırılmış geçmişin, görmek istemediği gerçeklerin mekanı.

Psikolojik ve Kuramsal Yorum

1. Bağlanma Kuramı Açısından

Zehra: Güvensiz–kaçıngan bağlanma stiline yakın bir profil çizer. İlgi gördüğünde gerilir, sınırlarını netleştiremez. Harun’a duygusal olarak yakınlaşmak isterken aynı zamanda geri çekilir.

Harun: Kararsız, belirsiz bir bağlanma stiline sahiptir. Zehra’nın dünyasını anlamaya çalışırken onun sınırlarına müdahale eder. Bu da Zehra’nın zaten kırılgan olan güven sistemini zorlar.

İlişkinin Anlamı ve Duygusal Dinamiği

Harun, Zehra’nın hem dönüşmek istediği hayatın temsilcisi, hem de korktuğu şeylerin somut bir yüzüdür.
Zehra, Harun’un gözünde gizemli ve “öteki”dir, ona cazip gelen ama tam anlamadığı bir dünya sunar.
Bu ilişki, iki farklı iç dünya arasında kurulan bir köprü gibidir. Ancak bu köprü, zaman zaman karakterlerin kendi iç çatışmalarının ağırlığını taşıyamaz hâle gelir.

Nesrin: Başarılı, seküler, bireysel özgürlüklerini yaşamış ve şehirli bir kadın. Zehra’yı “taşradan gelen kız kuzeni” olarak görse de aslında onun içindeki bastırılmış geçmişle de yüzleşiyor.

Zehra: Şehre yeni gelmiş, geleneksel değerlere bağlı ama değişime açık bir genç kadın. Nesrin’i hem hayranlıkla hem de çekinerek izliyor.

Sonuç: Karşılıklı Aynalanma

Nesrin için Zehra, geçmişin travmalarıyla yüzleşme fırsatıdır.
Ama bu çok rahatsız edici bir süreçtir.
Zehra için Nesrin, dönüşümün hem cazibesi hem tehlikesidir.
Onu model almak ister ama aynı olmak da istemez.
İlişkileri hem kırılgandır hem de potansiyel olarak şifalıdır.
Bu iki kadın birbirlerini dönüştürebilirler — eğer yüzleşmeye cesaret ederlerse.

Suçluluk Duygusu

Zehra İstanbul’da kendine yeni bir hayat kurmaya çalışırken sürekli olarak “Doğru mu yapıyorum?”, “Annem görse ne düşünürdü?” sorularıyla boğuşuyor.
Bu, annesinden öğrendiği şartlı sevgi anlayışından geliyor:
“Ben değerliyim ama sadece ‘doğru’ olursam.”
Bu nedenle modern hayata adım attığında bile eski değerleri terk etmiş gibi hissediyor.
İçinden yükselen özgürlük arzusu, annesinin içselleşmiş sesiyle bastırılıyor.

Kaygı ve Çatışma

Zehra’nın iç dünyasında iki farklı kadın modeli çatışıyor:
Annesi: Sessiz, kontrollü, toplum kurallarına bağlı kadın.
Nesrin: Özgür, kentli, bağımsız kadın.
Bu iki model arasında kalması, Zehra’da kararsızlık, çift yönlü düşünce ve içsel sıkışmışlık yaratıyor.

Sınır Problemleri

Zehra, özellikle Harun’la olan ilişkisinde ne kadar yakınlaşması gerektiğini bilemiyor.
Çünkü yakınlık = açıklık = potansiyel günah ya da ahlaki zayıflık olarak kodlanmış annesi tarafından.
Bu da onun duygusal olarak tutarsız davranmasına sebep oluyor:
Yakınlaşıyor, sonra kendini geri çekiyor.
Konuşuyor ama tam açılmıyor.

Sürekli Yargılanma Algısı

Zehra’nın zihninde sürekli olarak “Acaba yanlış mı anlaşıldım?”, “Beni hafife mi alıyorlar?” gibi düşünceler dönüyor.
Bu da annesinin onu toplumun gözüyle büyütmesinden kaynaklanıyor.
İç sesi sürekli bir “ahlak jürisi” gibi çalışıyor.

Zehra’nın Annesinin Gölgesi

Zehra, annesini çok özlüyor ve onunla bağını koparmak istemiyor.
Ama annesi gibi olmak istemediğini de biliyor.
Bu da bir tür “anneliğe ihanet etme korkusu” yaratıyor:
“Annem gibi olmadan onu nasıl sevebilirim?
Onun değerlerini reddedersem, onu da mı reddetmiş olurum?”

Sonuç: İçimizdeki Anneyle Hesaplaşmak

Zehra’nın birey olması için yapması gereken en önemli şeylerden biri, annesiyle vedalaşmak değil; içselleştirdiği anneyle sağlıklı bir mesafe kurmak.
Onu tamamen reddetmeden, ama onun değerleriyle tamamen örtüşmeden.
Kendi doğrularını bulabilmek için, önce annesinden aldığı doğruları sorgulayarak.

Naz Kurtoğlu
Naz Kurtoğlu
Naz Kurtoğlu, İstanbul Kent Üniversitesi 3. sınıf Türkçe Psikoloji öğrencisidir. Şu anda Balıklı Rum Hastanesi'nde staj yapan Naz, daha önce bir klinik psikolog yanında da deneyim kazanmıştır. İnsanlarla psikoloji alanındaki bilgilerini paylaşan bir Instagram hesabı yöneten Naz, psikolojinin hayatımızdaki büyük rolünü ve önemini anlatmayı hedeflemektedir. İnsanların psikolojiye dair daha fazla bilgi sahibi olmalarını sağlamak amacıyla paylaşımlar yaparak, bu alandaki farkındalığı artırmayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar