Bedenimi Kaybettim Filmi Bize Ne Anlatıyor?
Bedenimi Kaybettim filmi, metaforlarla dolu bir anlatımla geçmiş travmaların birey üzerindeki etkilerini ve bu travmalardan kurtulma çabasını işliyor. Film, sinek yakalamaya çalışan kahramanımız Naoufel’in, babasıyla yaptığı şu konuşmayla başlıyor: “Eğer sineği yakalamak istiyorsan, sineğin şu anki değil, bir sonraki hamlesine göre hareket etmelisin.” Peki, zaman zaman gördüğümüz sinek sembolü bize ne ifade ediyor? Bu sembol, kaderimizin önüne geçmeyi, yani beklenmedik adımlar atarak hayatı yeniden şekillendirmeyi ifade ediyor. Film, üç perspektiften ilerliyor: Naoufel’in siyah-beyaz geçmişi, elinin bedenini arayışı ve Naoufel’in yetişkinlik zamanı.
Kadere İnanır mısın?
Karakterimizin pizzacıda çalışırken âşık olduğu Gabrielle ile arasında geçen şu konuşma, filmin ana temalarından birini ortaya koyuyor:
Naoufel: Kadere inanır mısın?
Gabrielle: Hepsi önceden yazılmış bir yolu takip ettiğimize mi? Ve hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimize mi?
Naoufel: Bence değiştirebilsek bile değiştirmeyiz. Bu bir yanılsama. Öngörülemeyen bir şey yapmadığın sürece tabii. Büyüyü iyiliğe dönüştürmenin tek yolu bu.
Naoufel’in, kaderin sadece beklenmedik şeyler yaparak değiştiğine inandığını görüyoruz. Kaderini, sıradan giden hayatını hiç yapmayacağı şeyler yaparak değiştirdiğini ve geçmiş travmalarını bu cesaretle geride bıraktığını fark ediyoruz. Geçmiş travmalarımız ve acılarımız, hayatın ve büyümenin bir parçasıdır. Filmde de gördüğümüz gibi, kaderi değiştirecek o farklı adımı atmazsak, geçmişin gölgesi peşimizi bırakmaz ve biz geçmişimizle geleceğimiz arasında sıkışıp kalırız.
Geçmişin Gölgesi: Bedenini Arayan Bir El
Tahta keserken konan bir sineği, gelecek adımını tahmin ederek Naoufel sonunda yakalamayı başarıyor, ancak bedeli, geçmişin izini taşıdığı saatin engellemesi yüzünden kesilen eli oluyor. Daha sonra bu elin bedenini arayış hikâyesini izliyoruz. Bedenini aramaya koyulan el bize ne anlatıyor? Filmin ikinci perspektifi, bedenini aramaya koyulan ve bu arayışta çeşitli engellere takılan bir el. Bu el, kahramanımızın geçmiş travmalarını temsil ediyor. Elin, tüm zorluklara rağmen kahramanımızı bulmaya çalışmasındaki motivasyon, geçmişteki piyanist ve astronot olma gibi büyük hayallerine tutunmasıdır.
Elin perspektifinden yansıyan flashback’lerden, elin kendine ait anılarını görmekteyiz: Sahilde kumları karıştıran küçük bir el, piyanonun üzerinde gezinen küçük bir el gibi. Ancak bu anıların, geçmişinden kopamayan kahramanımıza mı yoksa ele mi ait olduğu belirsizdir. İzleyicide, iki kahraman arasındaki yakınlık bağdaştırma kurmayla sonuçlanıyor ve hangisinin anısı olduğu sorusu önemini yitiriyor. Elin, sonunda tüm engellere rağmen Naoufel’i bulduğunu, ancak bir bütün olarak tekrar bir araya gelemediklerini görürüz. Çünkü Naoufel, geçmiş travmalarını geride bırakıp özgürleşmek istemektedir. Filmin sonunda, geçmişini —küçükken ailesini kaybettiği ana olan bağlılığını— binanın karşısına atlayarak ve eli geride bırakarak terk eder. Bu olay, geçmişin gölgesinden kurtulmayı ve şimdinin gücüne sığınmayı temsil eder.
Psikanalitik Perspektiften Bakış
Naoufel’in sürekli geçmiş anılarında yaşamasını, zaman algısının bozulmasını, geçmişine takıntılı kalmasını, anne ve babasını kaybettiği kazada kaydettiği sesi sürekli dinlemesini ve babasının saatini takmasını Freud, “yineleme zorlantısı” kavramıyla açıklar. Yineleme zorlantısı, geçmiş travmaların kendini tekrarlamasıdır. Kişi, travma yaşadığı ana saplanıp kalır.
Naoufel’in hiç sevmediği halde pizzacıda çalışıp gerçek benliğini keşfetmemesini ve gizlemesini Jung, “persona” kavramıyla açıklar. “Persona, bireyin dış dünyaya karşı genel ruhsal davranış biçimidir” (Jung, 2006, s.39). Persona, kişinin dış dünyaya uyum sağlamak için kullandığı maskedir.
Elin bedenden kopuşu ve bütünleşme çabasını Jung, gölge arketipi ile açıklar. Gölge arketipi, kişinin karanlık tarafını temsil eder ve bilinçli olarak kişinin kendi karanlık tarafıyla bütünleşmesi gerekir. Gölge, bireyin varlığının kopmuş bir bölümüdür; ancak kopmuş bile olsa kişiye bağımlı kalır (Jung, 2006). Burada elin, bedenden kopmasına rağmen sahibini araması ve bedenle bütünleşme çabasını görmekteyiz. Elin, ayrı bir birey gibi davranmasından ve kurtulmaya çalışırken güvercinin boynunu kırmasında karanlık tarafını görürüz. Naoufel’in, eli koptuktan sonra geçmiş travmalarıyla yüzleşip bütünleşme çabasına girdiğini fark ediyoruz. Bu bütünleşme çabasını ve kolun kopmasının ailesiyle olan geçmişinden özgürleşmesi olarak yorumlarsak, Jung’un bireyselleşme kavramıyla açıklayabiliriz. Bireyselleşme, benliğin farklı yönlerini bütünleştirmeyi, onları kabul etmeyi içerir. Naoufel’in, binanın karşısına atlayarak eli ve geçmişini geride bırakmasını bireyselleşme çabası olarak açıklayabiliriz.
Gabrielle ile olan ilişkisine baktığımızda, çocukluktan kalan eksiklikleri onunla tamamlamaya çalıştığını görürüz. Naoufel, anne ve babasının kaybından sonra amcasının yanına yerleşir. Amcası ilgisizdir ve Naoufel’i görmezden gelir. Lacan’a göre aşk, kendi eksikliğini başkalarıyla tamamlamaya çalışılmasıdır. Arzulanan, eksik olandır (Lacan, 1960-1961). Sevilenle ilk karşılaşma beklenmedik bir şekilde olur. Seven, kendi eksikliğini dolduracak değerli nesnesiyle karşılaştığı yanılgısını yaşar (Lacan, 1960-1961). Gabrielle ve Naoufel’in ilk karşılaşmasına baktığımızda, tesadüfen pizzayı geç teslim etmesiyle beklenmedik bir şekilde gerçekleşir.
Sonuç: Geçmiş Travmaları Cesurca Bağrımıza Basmak
Travmatik çocukluk deneyimlerimiz, geçmişimiz, bizi geçmişe saplantılı bir hale getirip geçmişte yaşamamıza neden olabilir. Naoufel gibi geçmiş travmalarımızla yüzleşmemiz, özgürce kanatlarımızı açıp uçmamıza, büyüyüp gelişmemize yardımcı olabilir. Kendimizle bir bütün olabilmemiz için geçmişin karanlık yönlerini, gölge arketipini fark edip kabullenmeliyiz. Hayatımızın en karanlık anlarında bile yeniden bir anlam yaratabiliriz.
Kaynakça
- Ceran, Ö. (2020, Şubat 8). Bedenimi Kaybettim (I Lost My Body).
- Freud, S. (1914a). Anımsama, Yineleme ve Derinlemesine Çalışma.
- Freud, S. (2009). Haz İlkesinin Ötesinde Ben ve İd (A. Babaloğlu, Çev.). İstanbul: Metis.
- Güvel, İ. N. (2019). I Lost My Body, Annecy’de Büyük Ödül Aldı.
- Jung, C. G. (2006). Analitik Psikoloji (E. Gürol, Çev.). İstanbul: Payel Yayınları.
- Lacan, J. (1960-1961). Transference: The Seminar of Jacques Lacan, Book VIII (C. Gallagher, Trans.).