Depremler, kişilerde fiziksel etkiler, sosyal etkiler, ekonomik etkiler, ve psikolojik etkiler bırakabilmektedir. Bu etkiler, kişiden kişiye göre değişmektedir. Bazı kişilerde bu etkiler uzun sürmekle beraber bazı kişilerde kısa sürebilmektedir. Depremler, kişileri psikolojik etkiler açısından çok fazla etkilemektedir. Depremin yaratmış olduğu korku hissi kişilerde bazı davranışlara yol açabilmektedir. Bu davranışlar:
● Sürekli tetikte olma hali
● Geceleri tek uyuyamama
● Korkunun geliştirmiş olduğu kaçınma davranışları
● Her an deprem olacakmış hissi
● Sosyal ilişkilerden kaçınma
Bu davranışlardan, her an deprem olacakmış hissi kişilerde hayalet deprem algısına yol açabilmektedir. Hayalet deprem algısı, deprem olup bittikten sonra kişilerin hala sallantı hissetme haline denir. Bu hisse, bilim dünyasında ‘Phantom Earthquake Sensation’ denilmektedir. Bu algı, artçıların sürdüğü dönem içerisinde veya depremi yaşayan kişilerde görülebilmektedir. Kişi, herhangi bir sarsıntı olmasa bile özellikle sakin kaldığında ya da uzandığında çevresinin, vücudunun veya uzandığı yerin sallandığını hissedebilmektedir. Bu hissin ortaya çıkmasının beynin vestibüler sistem (denge sistemi) ile bağıntılı olduğu yapılan araştırmalar sonrasında ortaya çıkmıştır. Herhangi bir sallantı sırasında aktifleşen denge sistemi, sallantı sonrasında “sallanma olasılığına karşı” tetikte kalmaya devam etmektedir. Bazı araştırmacılar, hayalet deprem algısını kişinin travmatik deneyim sonrası bedeninin ve zihninin strese karşı verdiği bir tepki olarak görmektedir. Bazı araştırmacılar ise hayalet deprem algısını, bedensel hafızaya atfedebilmektedir. Bireyin yaşadığı ortam, yaşamış olduğu sarsıntı izlerini de canlı tutabilmektedir. Aynı zamanda bu algının, deprem bölgesinde artçı sarsıntıların süresi uzadıkça daha da kalıcı hale gelebileceği bazı araştırmacılar tarafından söylenmektedir.
Deprem sonrası kişilerde, içsel deprem de yaşanabilmektedir. Bireyin benlik algısı çeşitli yönlerden zarar görebilmektedir. Deprem, kişilerin kendine ve dünyaya olan güvenini zedeler. Kişi kendi kontrolünü zaman zaman sağlayamaz. Kendini güvende hissetmemekle beraber çevresiyle olan iletişimi zayıflar. Kişide depersonalizasyon olarak adlandırılan, kişinin kendisinden, hislerinden, düşüncelerinden ve zaman zaman bedeninden kopmuş hissetme hali görülebilir. Kişide derealizasyon olarak adlandırılan, kişinin dünyadan ve insanlardan kopmuş hissetme hali görülebilir. Kişide somatizasyon olarak adlandırılan, içsel çatışmaların bedene yansıma hali görülebilir.
Hayalet deprem algısı, kişinin benlik algısını etkileyebilmektedir. Kişi içsel bağ ve bedensel bağını süreç içinde sorgulamaya başlar. Sürekli tetikte olma haliyle beraber “bedenim beni doğru mu yönlendiriyor”, “şu an depremi sadece ben mi yaşıyorum”, “evet, şu an yıkım olacak”, “sanırım bilincimi kaybediyorum”, “midem bulanıyor”, “kalbim duracak”, “artık hissetmiyorum, kaldıramıyorum” gibi içsel sorgulamalar ve dışa vuran davranışlar açığa çıkabilmektedir. Yaşanılan korku ve kişinin güvensizlik hissi benlik algısına olumsuz etki edebilmektedir. Kişinin, yaşanılan deprem sonrası sosyal ilişkilerden uzaklaşması ve sağlıklı düşünememe hali kişinin aidiyet duygusunu da etkileyebilmektedir.
Hayalet deprem algısı, hassas yapılı bireylerde, yoğun stres yaşayan ve anksiyete geçmişi olan/ o dönem yaşayan kişilerde daha fazla görülebilmektedir. Hayalet deprem algısı kişilerde; kaygı bozukluklarına, obsesif kompulsif düşünceler ve bedensel farkındalıkta bozulmalara yol açabilmektedir. Kişinin normal olaylara karşı bile kaygı ile yaklaşması, her an deprem olacakmış hissini zihnine sunması ve kaçma refleksini görmezden gelmesi (güç kaybı yaşama hissi) bu duruma örnek gösterilebilmektedir. Kişiler yakın çevreleriyle de birbirlerini etkileyebilmektedir. Felaketleştirme senaryoları, her şeyin en kötüsünü düşünme, kaygı bulaşıcılığı gibi etkenler de kişiyi tetikleyebilmektedir.
Hayalet deprem algısının uzmanlar, birkaç gün veya birkaç hafta arasında kendiliğinden geçtiğini söylemektedir. Yaşanılan bu durum normal olmakla beraber kişinin bu histen kurtulabilmesi için bazı şeyler yapmalıdır. Bunlar:
● Haber izleme, okuma süresini kısıtlamak
● Kişiyi rahatlatacak egzersizler yapmak
● Çeşitli aktivitelerle uğraşmak
● Nefes egzersizleri yapmak (beden farkındalığını arttırmak)
● Sakin kalmaya çalışmak
Kişinin bu algısı uzun sürüyorsa eğer psikolojik destek/psikiyatrik destek almalıdır. Çeşitli terapiler; travma terapileri (EMDR, beden odaklı terapi vb.), grup terapileri başta olmak üzere kişiler psikoterapi desteği almalıdır. Travma terapileri, kişinin benlik algısı ve beden arasındaki zedelenmiş bağın onarılmasına destek olabilmektedir. Grup terapileri, yaşanan depremin topluma etkisini yine toplumsal destekle onarılabileceği düşüncesiyle destek olabilmektedir. Hayalet deprem algısı belirtisi, her ne kadar psikolojik ve nörolojik olarak açıklanmış olsa da kişilerin herhangi bir sağlık problemine karşın önlem amaçlı tıbbi destek alması öncelikli olmalıdır. Deprem, kişilerde vertigo (kristal oynaması, denge sinir iltihaplanması), dizziness (sürekli hareket hissi) gibi rahatsızlıkları da tetikleyebilmektedir. Psikoterapi uygulamaların yanı sıra tıbbi destek ihmal edilmemelidir.
Kaynakça
Abay, A. R. ve Abay Çelik, Z. E. (2023). Deprem sonrası ortaya çıkan sorunlar ve sosyal destek ağlarının rolü. Sosyolojik Bağlam Dergisi, 4(1), 91–100. https://doi.org/10.52108/2757-5942.4.1.7
American Psychiatric Association. (2013). Zihinsel bozuklukların tanısal ve istatistiksel el kitabı (5. baskı). Arlington, VA: American Psychiatric Publishing.
Bıçakçı, A. B. ve Ergüney Okumuş, E. (2023). Depremin psikolojik etkileri ve yardım çalışanları. Avrasya Dosyası Dergisi, Cilt 14 (Sayı 1): 218–248, İstanbul.
Dursun, A. (2024). Deprem olgusunu psikoloji bağlamında ele alan lisansüstü tezlerin bibliyometrik ve tematik analizi. Afet ve Risk Dergisi, 7(3), 828–841.
Janovic, U. (2021). Zagreb ve Banovina 2020 depremleri sonrası hayalet deprem sendromu: Bir pilot çalışma. Psychiatria Danubina, 33(Ek 4), 706–709.
Kirmayer, L. J. (1996). Belleğin manzaraları: Travma, anlatı ve dissosiyasyon. P. J. Bracken & C. Petty (Ed.), Savaş travmasını yeniden düşünmek (s. 173–200). New York, NY: Free Association Books.
Merleau-Ponty, M. (1945). Algının fenomenolojisi (C. Smith, Çev.). Londra: Routledge. (Orijinal eser 1945’te yayımlanmıştır.)
Van Der Kolk, B. (2019). Beden Kayıt Tutar: Travmanın İyileşmesinde Beyin, Zihin ve Beden. (Çev. N.C. Maral). İstanbul: Nobel Akademik Yayıncılık.
Van der Kolk, B. (2014). Beden kayıt tutar: Travmanın beyin, zihin ve beden üzerindeki iyileştirici etkileri. New York, NY: Viking.
Yazar sanki deprem psikolojisini birebir yaşamış gibi durumu birinci göz olarak anlatmış çok doğru konulara değinmiş gerçekten onu tebrik ederim
🙏😊