Cuma, Aralık 12, 2025

Haftanın En Çok Okunanları

Son Yazılar

Hayal Kurma Toleransı: Zihinsel Güvenlik Arayışının Psikolojik Temelleri

oğun bir gün geçirirken eve gidip dinlendiğimizin, gece uykuya dalmadan önce yaşamak istediklerimizin hayalini kurarız.
Hayal kurmak, insan zihninin en temel bilişsel süreçlerinden biridir. Fakat bazen bireylerde duygusal düzenleme ve baş etme açısından daha merkezi bir rol oynar. Çoğunlukla zihinsel dünyayı daha güvenli hale getirme hissi barındırır. İçsel deneyimlere yönelim, yaratıcı bir süreç olmakla birlikte stresle baş etmenin erken adımlarından biridir.

Hayal kurma; planlama, duyguları düzenleme gibi durumlarda işlevsel bir yöntem olsa da bazen kişiler için giderek yaşamsal bir alana dönüşebilir. Bu noktada hayal kurma toleransı, bireyin zihinsel dünyada bulunma motivasyonu, kişinin bu durumda ne kadar süre kalabildiği ve sürecin duygusal açıdan ne kadar rahatlatıcı hissettirdiğiyle ilgili kavramı ifade eder.

Hayal kurma toleransındaki bireysel farklılıklar yalnızca kişilik özellikleriyle değil; bağlanma örüntüleri, stresle baş etme biçimleri, kontrol algısı ve yaratıcılık düzeylerinin tümüyle de ilişkilidir.

Kişinin zihinsel imgeler oluşturma ve bunlarda kalma kapasitesinin hem psikolojik hem de nörobilimsel yanları vardır. Kişi, dış dünyanın duygusal yükünün arttığını hissettiğinde iç dünyasını güvenli bir bölge olarak kullanabilir. Hayal kurma toleransı yüksek bir bireyin dış dünyada yaşadığı zorluklardan zihinsel senaryoları aracılığıyla rahatlama elde etmesi olasıdır. İç dünyasını kontrol alanı olarak deneyimleyerek elde edilen rahatlamanın gerçek yaşamda bir baş etme şekli olarak kullanabilir.

Bu adaptif bir süreçtir; hayal kurma toleransı sağlıklı sınırlar içerisinde yararlıdır:

  • Dış dünyanın hissettirdiği duygusal yükü azaltır,

  • Yaratıcı düşünmeyi güçlendirir,

  • Psikolojik esneklik ve dayanıklılık sağlar.

Fakat aşırı tolerans (Maladaptive Daydreaming):

  • Bireyin dünyayla ilişkisini zayıflatabilir,

  • Gerçeklikle temasta kopmaya neden olabilir,

  • Erteleme davranışları oluşabilir.

Toleransın sınırı aşıldığında durum işlevsel bir süreçten uzaklaşır ve kaçınma mekanizmasına dönüşebilir.

Zihinsel dünyayı güvenli olarak atfedebilmemizin başlıca nedeni kendi kontrolümüzde olmasıdır. Gerçek hayat tahmin edilemezdir; ancak zihinsel dünya tamamen bireyin kontrolündedir. Yapılan çalışmalar, kontrol algısının tehdit altında olduğu durumlarda zihinsel kaçışın arttığını göstermektedir (Seligman, 2011).
Kurulan hayal kişinin kendi istek ve düşüncelerine göre şekillenmesinden ötürü güvenli ortam yaratır.

Zihinsel Dünyanın Psikolojik Mekanizmaları

Bağlanma Türleriyle İlişkisi

Bağlanma türleri, bireyin ilişkilerinin içsel dünyayı nasıl yapılandırdığına dair çerçeve sunar. Elbette hayal kurmanın da bağlanma türlerine yansıması vardır.

  • Kaygılı bağlanma örüntüsünde hayal kurmak, yoğun duyguları yatıştırıcı bir tampon görevi görür.

  • Kaçıngan bağlanmada ise hayal dünyası, kişilerarası yakınlığın getirdiği tehditlerden kaçış işlevi görür (Mikulincer & Shaver, 2016).

Kaçınma Temelli Baş Etme

Hayal kurmanın duygusal yükü azaltan bir tarafı vardır. Bu fazlalaştığında, yani tolerans yükselmeye başladığında olaylardan kaçınma olarak yorumlanabilir. Aslında durum, kurulan hayallerin fiziksel ya da duygusal bir tehdit oluşturmamasından kaynaklanır.

Bilişsel-davranışçı yaklaşımlar, bu tür süreçleri bazen “kaçınma temelli baş etme” olarak nitelendirir (Aldao et al., 2010). Bu durum kısa vadede rahatlama sağlasa da uzun vadede işlevselliği sınırlayabilir.

Aslında hayal kurmak zihin de alan açmak açısından faydalı olmakla birlikte çoğu zaman geçmiş yaşantılar, kişilik örgütlenmesi ve duygusal düzenlemenin bileşimidir. İç dünyada kırgınlıklarını saklayarak, duyguları yeniden şekillendirip onarma hissi sağlayabilir. Ancak bu alanın aşırı kullanımı kişinin psikososyal gerçekliğini sınırlayabilir. Kişi toleransını kontrol etmekte zorlandığında hayatını zihinsel senaryoların içinde sürdürme isteği duyabilir.

Böyle zamanlarda hayal kurmak, insanın kendi varoluşuna açtığı bir sığınak gibi görünse de fazlası bireyin yaşamla temasını inceltebilir. Gerçekle kurgu arasındaki bu ince çizgi, kişinin kendini gerçekleştirme yolculuğunda kritik bir noktadır. Bu nedenle iç dünyanın sesini duymak kadar dış dünyanın çağrısına kulak verebilmek de ruhsal bütünlüğün temelini oluşturur.

Kaynakça

  • Aldao, A., Nolen-Hoeksema, S., & Schweizer, S. (2010). Emotion-regulation strategies across psychopathology: A meta-analytic review. Clinical Psychology Review, 30(2), 217–237.

  • Mikulincer, M., & Shaver, P. R. (2016). Attachment in adulthood: Structure, dynamics, and change (2nd ed.). New York: Guilford Press.

  • Seligman, M. E. P. (2011). Learned optimism: How to change your mind and your life. Vintage.

Melisa Erdoğan
Melisa Erdoğan
Melisa Erdoğan, İstanbul Nişantaşı Üniversitesi Psikoloji Bölümü 4. sınıf öğrencisidir. Öğrencilik hayatı boyunca yapmış olduğu staj deneyimleri sayesinde klinik alanda gözlem yapabilme fırsatı bulmuştur. Eğitim hayatının sonuna yaklaşan Melisa, yetişkinlerle çalışmayı deneyimlemek istemektedir. Özellikle çift terapisi alanına ilgisi oluşmuştur. İnsanların potansiyellerini keşfetmeleri, farkındalıklarını artırmaları ve yaşam becerilerini sağlıklı şekilde geliştirmeleri konularına ilgi duymaktadır. Toplumların gelişmesinde bireylerin farkındalığının artmasının önemine inanan Melisa, yazılarında anlaşılır bir dil kullanarak bireylere yol gösterirken aynı zamanda toplumun gelişimine katkı sunmayı amaçlamaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler Yazılar