“Belki de bilinçdışım ben olmayan ama ifade bulmak için ısrar eden bir kişilik oluşturuyor.” Carl Gustav Jung burada ne demek istemiştir? Kendimizi tanımlamanın bir mecburiyeti içerisinde miyiz? Bilinç-zihin böyle bir mecburiyetin içindeyse eğer o halde kendini tanımlamak için düşüncede kendisi için bir şeyler tasarlar mı ya da uydurabilir mi? Bu uydurma kelimesinin manasını uyumlandırmak bağlamında kullanıyoruz ki düşüncenin kendini tanımlamak bağlamında ne kadar çaba sarf ettiğini düşünebilelim. O halde kendimi kendim için tanıyabilmem için düşündüğüm şeyler içinde bazı düşünceleri veya düşünceyi seçmek için üzerinde bilinçten-zihinden bir tanımlama baskısı vardır.
“Ben kendimi tanımlamak istiyorum” dediğim zaman kendimi tanımlamamak gibi bir özgürlük içinde olduğumu düşüncede fark edebiliyor muyum?
Eğer kendimi tanımlama konusunda düşüncede seçimlere zorlanıyor ve bu seçimlerden bazılarını düşüncede tanımlama için seçiyorsam bunun kendimi tanımlama konusunda bir baskı olduğunu söyleyebilirim. Ancak kendimi tanımlama konusunda düşüncede tasarladığım düşüncelerin içinde bazı düşünceleri veya düşüncelerin içinde bazı düşünceleri seçebilme iradesine sahip isem yani seçebiliyorsam burada seçim konusunda bir özgürlüğünün olduğunu ifade edebiliriz. Çünkü seçebilme yetkimin olduğuna şahit oluyorum. Eğer kendimi tanımlama konusunda tasarladığım düşünceler arasında ve bunların devamı niteliğinde kendimi tanımlama konusunda bir tartışmanın içinde bu süreçte aktif rolde isem o halde yine kendimi tanımlama konusunda zihin-bilinç tarafından bir baskı altında olduğumu söyleyebiliriz. Çünkü zihin-bilinç bana kendimi tanımlama konusunda bir tasarım yapmamı zorunlu kılıyor.
Carl Gustav Jung’a göre bilinçdışımız bu baskı süreci içerisinde bizde bir kişilik oluşturmaktadır. Sırf salt kendimizin tanımlamak bütün olanlar hakkında ne olacağını kestiremediğimiz zaman bir içe bakışa gerek duyarız. Hatta Jung bunun deneyini kendisi üzerinde yapmıştır. Bu deneyde kendini bir çukurun içinde hayal etmektedir. Bunu gerçekte yaptığını ve bu şekilde oluştuğunu ve böylelikle kabul edilebilir olduğunu izah etmektedir. Bunun kendisi için sıkıcı olduğunu belirtmiştir. İçebakışa dönmeyi bu deney üzerinde uygulamıştır.
Uyanık Fanteziler, Görselleştirme ve Halüsinasyonların Anlamı
Peki Jung’a göre olacağını kestiremediğimiz şeyler hakkında içebakışın bu yöntemi ciddiyetle yapıldığında sonuç gerçekte ne oluyor?
Jung buna uyanık fanteziler demiştir. Aynı zamanda bu şekilde iken sonucunda gerçekte halüsinasyon görmeye sebep oluyor mu? Böylesi bir deneyin sonucuna görselleştirme metodu adı verilmiştir. O halde biliniyor ki sonuç halüsinasyon görmene sebep oluyor ve bu halüsinasyon sonucunda da bir şeyler anlam olarak görsel olarak bütünleşiyor ve anlamlar haline gelmektedir.
Jung çözüme kavuşturamadığı ya da hakkında kestirme yapmadığı konularda bu yöntemin işe yaradığını ifade etmiştir. Bu yöntemle içedönük sağlanılıyordu ve böylelikle görselleştirme yapılıyordu. Jung bunu yaparken tinsel olarak trans durumunda olan bir tinsel-ruhsal hareketlilik bağlantısı ile onun bazı konular hakkında kestirme yapması kendisi için kolaylaşıyordu. Demektir ki ruh ile bir bağlantı kuruluyordu ve orada içedönük sağlanılıyordu.
Burada Jung aslında içedönüklüğün tinsel olanla bağlantısını ifade ediyordu. Uyanık fanteziler ile görsel halüsinasyonlar adını verdiği bu durum Carl Gustav Jung’un kendisi üzerindeki içedönük, içsel boşaltılmanın ve bilinçdışının hareketi bağlamında yaptığı deneyiydi.
Bu deney onun için sonuç veriyordu ve hastaları üzerinde de deneyimliyordu. Ancak hastalarının içedönük durumunu kendisi kontrol ediyor ve kendisi anlamlandırıyordu.
Psişik İçerik ve Ruhsal Bağlantılar
Psişik-ruhsal durumun kendiliğinden ortaya çıkması süreç için bir bağlantı kurulabilir mi? Eğer içsel bir bilincin boşaltılması olarak bu deney yapılmışsa Jung’a göre o halde bu da bir psişik içerikle ilgili birbirine bağlantılı bir süreç oluyor. Sonuçta tinsel-ruhsal bir bağlantı ortaya çıkmaktadır. Hatta Jung’a göre bu bir canlandırmadır.
Jung’un Amacı ve Analitik Sürecin Mantığı
Bir bağlantı kurularak bilinçdışının, tinsel-ruhsal olanın ve içedönük formülünde halüsinasyonlar görülerek, görselleştirmeler yaparak anlamlarını bütünleştiremediği konuları analiz etmekti. Ve bununla bütün hepsinin birleşimiyle çıkarım için, kestirme için ve hatta tanım için tek bir anlam bulmaktı.
Jung’a göre bu deneyde canlandırmalar olmuştur, içsel bilincin boşaltılması sağlanılmıştır ve çözümüne varamadığı bazı konular hakkında ise işe yarayacak tanımlamalar görsel-halüsinasyonlar sayesinde uyumlandırmalar olmuştur ve bu da anlam açısından bir bütünlük oluşturmuştur.
Bireyleşme, Benlik ve Anlam Oluşturma
Anlamak için birbiriyle bağlantılar bulmaya çalışan Jung karşılıklı bağların olduğunu ifade etmektedir. Yaptığı deneyin sonuçları bunu göstermiştir. Burada Jung insanın kişiliğini anlama sürecine girmiştir. Özellikle hastaları üzerinde bu ısrarı onları anlama konusunda sonuçsuz bırakmamıştır.
Bireye indirgenen geçmiş ve şimdinin toplamı ya da şimdinin ve geleceğin toplamının birbiriyle ilişkisel olduğunu ifade etmektedir. Bunun bireyi anlamak için iyi bir yöntem olduğunu göstermiştir.
Psikolojik ve tarihsel etkiler bireyin benlik durumu ile ilgisi olduğunu keşfetmiştir. Bütün bunların toplamında şöyle bir süreç ya da aşama çıkacaktır:
-
Benlik bilgisinin doğası
-
Düşünme ve duygular ile psikolojik tipler arasındaki ilişkiler
-
İçsel ve dışsal erkekliğin ve kadınlığın ilişkisi
-
Zıtların birleştirilmesi
-
Yalnızlık
-
Bilim ve öğrenmenin değeri
-
Bilimin statüsü
-
Simgelerin nasıl anlaşılacağı
-
Tanrı’nın ve Nietzsche’nin tarihsel anlamı
-
Büyü ile usun ilişkisi
İşte bunların hepsi Jung’un çalışmalarında, kendi üzerindeki ve hastaları üzerindeki deneyi ile anlam bulmuştur. Bilinçdışının verdiği bazı etkiler de burada ortaya çıkmaktadır.
Semboller, Görselleştirme ve Psikolojik Bütünlük
Evet, kendini anlama, benliğin anlaşılması ve bireyin kişiliğinin anlaşılması bu süreçler dahilinde mümkün olduğunu belirtmektedir. Bireysel sürecin betimlenişi olarak adlandırılan bu aşama Jung’un konu edindiği ve aşamalar halinde adlandırmak istediğiyle aynı yöntem olarak bilinmektedir.
Bu yöntemin genel aşamaları sonucunda kişilerin kendini bilme ve fark etme yolu bir bireyleşme sürecini işlemektedir.
Bir sembolleştirme, bir anlamlandırma içermektedir. Semboller, görselleştirmeler veya halüsinasyonlar işte bunların hepsi birer anlamdır ve bir bütünlüğe götürmektedir.
Bir içselleştirmeye doğru giden ve bunu içedönük olarak deneyimleyen Jung, burada kesin olarak sembolleştirme, görselleştirme yöntemiyle anlamlar arasında bağlantı kurmuştur.
Bunun tinsel-ruhsal olması ile de bağlantıların kurulması anlamları bütünleştirmiştir.
Ruhun Çağrışımı ile Bilincin Yönelimi Aynı mıdır?
Ruhun verdiği çağrışım zihin-bilinç ile aynı doğrultuda mıdır? Simgeleştiriliyorsa bu olası bir neden göstermez, geçerli bir neden gösterecektir.
Evet, Jung bunu bu yöntem ile tinsel-ruhsal olanın bağlantılarını kurmuştur. Amacının bir anlamın bir bütünlük oluşturmasının yolunu açmak, bireyleri daha iyi anlamak ve hastalarının bakış açısından görmek ve böylece bir tanım koyabilmektir.
Eğer sürecin sonucunda anlamlar oluşamamışsa, bir bütünlük sağlanılamamıştır. Böylece görülen, simgeleştirilen, sembolleşen ya da halüsinasyon şeklinde gelen anlamlar, betimlemeler kestirilemez konular hakkında kestirmeler yapılamayacaktır. Bu halde tıpkı akıl sağlığı yerinde olmayanların gibi anlamlar konusundaki birikimleri eksik kalacaktır.
Etkin İmgelem, İçsel Diyalog ve Fantezileri Resmetmek
Carl Gustav Jung’a göre etkin imgelem, içsel diyalog ve fantezileri resmetmek nedir?
Aktif hayal gücünün eksik olması gibi farkındalık olmadığı sürece bireyleşme yolu zayıf olacaktır. Jung’un kendisinin üzerinde yaptığı deneyle ilgili üç şeyin önemli olduğunu söylemektedir:
-
Etkin imgelem
-
İçsel diyalog
-
Fantezileri resmetmek
Bunları kendisi yaparken de kendini incelemeyi de deneyerek geçerliliğini kontrol etmiştir. Kendisi dışında hastaları üzerinde uygularken bu üç şeyi yapmaları konusunda hastalarına da öğretmiştir.
Etkin imgelem ile bilinçdışı yüzleşmeye götürüyordu. İçsel diyalog ile “kendin ol” farkındalığı oluşturuluyordu. İçsel diyalog ile bireyin soru sorma aşamasında kendinin var olmasının anlamlı olması neye bağlı olabilir ve nasıl farkındalık kazanabilir gibi sorulara cevaplar bulmaya götürüyordu.
Sonuç olarak Carl Gustav Jung bütün bu aşamalar sonucunda anlamların nihayetine erişebilmesi, hastalarını daha iyi anlayabilmesi, onların gözünden bakabilmesi ve bireyin farkındalık kazanabilmesi için bunlar uygulanmıştır.
Bireyin olduğu kişi değil, olması gereken kişiye dönmesi yani bireyleşmesi için zihin-bilinç durumunun tinsel-ruhsal ya da psişin durumunun hepsinin bir bilgi birikimi verdiğini ve bunlarla semboller oluşturduğunu, sembollerle kavramlar ve kavramlar ile bir bütünlük kurduğunu analiz etmiştir.


