Dünya üzerinde hiçbir şey bir süreçe dayanmadan gerçekleşmez. Özellikle yaratılan en üstün canlı olan ve kendini milyarlarca yıldır bu yolda durmaksızın ilerletmiş insan türü için süreçler her zaman var olmuş ve var olmaya devam edecektir.
Bahsedilen bu türün varlığı için basitçe bir ayrım yaparsak bu ayrımı biyolojik varlığı ve ruhsal varlığı olarak ele alabiliriz. Tıpkı diğer tüm şeyler gibi bu iki ayrı varlık da belirli süreç ve basamaklardan geçerek şu an olduğu ya da gelecekte olacağı haline gelecektir. Biyolojik olarak temelde doğar, büyür ve ölürüz. Ruhani varlık olarak ise bu süreç her zaman böyle işlemeyebilir. Ruhlar; doğum, büyüme vb. diğer aşamalarının tümünde hasar görebilirler.
Biyolojik varlıkla ruhsal varlığın arasındaki en temel fark olan soyut-somut farkı yüzünden ruhların alacağı ya da alabileceği hasarı tahmin edebilmek ve önleyebilmek oldukça güç bir durumdur. Biyolojik varlığımız; karşılaşacağı sorunları önceden görebilen ve bunları önleyebilen ya da bir problem ortaya çıktığında tek tip, net bir tedavi uygulayabilen tıp bilimi sayesinde ruhani varlığımıza nazaran daha iyi bir koruma altındadır. Gelgelelim ruhlarımız için aynı durum geçerli değildir.
Her türlü durum ve olgu birer problem olabileceğinden, tüm bunlar kişiden kişiye ciddi farklılıklar gösterebileceğinden ya da bunlara benzer birçok başka sebepten ötürü mevcut ruh sağlığı bilimlerinin tıp kadar kesin, tek tip ve sonuca ulaştırdığı kesin olarak kanıtlanmış çözümleri henüz yoktur. Bana kalırsa da asla olmayacaktır. Çünkü ruh gibi tüm açılardan bu denli çetrefilli bir yapı için kesin bir çözüm bulmak hem kendi varoluşuna hem de diğer her şeyin varoluşuna terstir.
Psikoterapi ve Ruhun Yolculuğu
Umutsuzluğa mı kapılmalıyız? Elbette hayır. Çünkü ruh; kişilerin bedeninde gizlediği bir hazinedir ve iyi, kötü ya da başka yollardan çözülmesi gereken bir şey değildir. Kişiler ruhlarını huzura erdirmek için başka başka yollar tercih edebilmeli ve bu yolları da kendileri keşfedebilmelidir. İşte bu da psikoterapinin bir diğer açıklamasıdır.
Herkes ve her şey için uygulanabilen psikoterapi, sırf bu yönüyle bile tek tip ve tek seferde çözüme ulaşılmaması gerektiğini bizlere gösterir. Elbette uygulayıcılar ve terapistler kendilerine bir yön ve yöntem seçecektir. Çünkü genel kanı olarak her şeyi ortalama yapmak yerine bir şeyi mükemmel yapmak çok daha iyidir.
Aynı durum terapi alacak kişiler için de geçerlidir. Kişi kendini az çok da olsa bileceğinden yapacağı küçük bir araştırmayla kendine en uygun yöntemi ve uzmanı bulabilecektir. Ağır psikotik bozuklukları kendileri biçebilirler. Terapistlerin asli görevi bu yolda onlara ışık tutan, karanlığı azaltan birer kaynak olmaktır.
Mesleki ve kanuni olarak yeterlilikleri, yetkinlik seviyelerini tenzih ederek söylüyorum; terapistler de kişileri onlara uygun olmayan uygulamalara teşvik etmemelidir. Bu en basitinden bir zorlama olduğundan, etik değildir. Zira ilk kural olan; “Zarar verme” ilkesini direkt olarak ihlal etmektedir. Tıpkı kişiler gibi biz uzmanlar da bu konuda esnek ve yönlendirici olmalıyız.
Terapi Modelleri ve Esneklik
Terapi modelleri temelde yapılandırılmış ve yapılandırılmamış olarak ele alınabilir. Yapılandırılmış terapi modeli için Bilişsel Davranışçı Terapi, yapılandırılmamış terapi modeli içinse Psikanaliz popüler örneklerdir.
Özellikle son yıllarda yapılandırılmış terapilerin popülaritesi, kullanım oranı, üzerine yapılan araştırmalar büyük düzeyde artmıştır. Bu anlaşılabilir çünkü belirsizlik kavramından nefret eden psikopatojiler dünya üzerinde en yaygın biçimde bulunan hastalıklardır (örneğin; anksiyete, depresyon). Bunlardan muzdarip kişiler her alanda belirsizlikten kaçındığı gibi terapi ve tedavide de bundan kaçınarak BDT gibi yapılandırılmış ve belirli süreleri olan yöntemleri tercih ederler.
Bu az önce yukarıda bahsettiğim kişilerin seçimleri durumuna değerli bir örnektir. Ancak unutmamak lazım ki; kişiler yalnızca belirli bir süre ya da şikayetleri hafifleyene kadar değil, kendileri bırakmak istedikleri ana kadar terapiye devam edebilir.
Terapi Süreci ve Bireysel Yolculuk
Böylesine esnek ve bireyselci yaklaşımlarla ele alınan bir tedavi modelinin hangi koşulla olursa olsun tek tipte ya da tek sefer için kullanılması mümkün değildir. Başta da söylediğim gibi hiçbir şey süreçsiz gerçekleşmez ve terapi süreci kesinlikle bir süreçtir.
Bu süreçte kişiler pozitif ya da negatif birçok duyguyu ve durumu bir arada yaşayabilir hatta bazen etkisiz olduğunu bile düşünebilir. Ancak süreç eğer sabırla ilerletilir ve doğru olarak yönetilirse içinde barındırdığı her şey kendi hazinenize ek bir değer olarak size geri dönecektir.