“İnsan ruhunun derinliklerinde, bastırılan duygular birer hayalet gibi dolaşır…
Benliğin inkârı her his, bilinçdışında yankı bulur ve zamanla kişi, kendi duygusal manzarasına yabancı bir gezgin haline gelir…”
Bireyin duygusal yaşamı, içsel çatışmalarla şekillenen karmaşık bir yapıdır. İnsanın psikoloji ve psikodinamik gelişimini anlamamız için erken dönem yaşantılarını, bilinçdışı süreçlerinin ve savunma mekanizmalarının, duygusal farkındalık ve benlik algısı üzerindeki etkilerini anlamamız gerekir. Bu bağlamdan bakıldığında insanın “kendinden uzak” yani kendi ile bağ kuramaması psikodinamik açıdan önemli bir çözümleme alanıdır.
“Kendine uzak” duygular terimi, bireyin kendi içinde var olan ancak bilinç düzeyine çıkaramadığı, bastırdığı ya da reddettiği duygusal yaşantıları ifade eder.
Erken Dönem Yaşantılar ve Duygusal Kopuş
Her birey, erken çocukluk döneminden itibaren duygusal deneyimlerini içselleştirir ve bu deneyimler benlik gelişimini doğrudan etkiler. Kişinin iç dünyasında kim olduğu, kendi ile kuracağı bağ ile beraber hayat ile kurabileceği bağların da temelini oluşturur.
Travmatik yaşantılar, bakım verenin yetersizliği, reddedilme ya da duyguların geçersizleştirilmesi gibi etkenler, bireyin bazı duygularını tehdit edici olarak algılamasına yol açabilir. Bu durumda var olan ruhsal dinamikler, kişinin kendisini korumasına hizmet ederken savunma tepkilerinin fazlasıyla kullanılmasına yol açabilir. Bu mekanizmalardan bazıları bastırma ve inkâr, sosyal izolasyon (geri çekilme)dir.
Savunma mekanizmaları, bireyin bu duygularla bilinçli bağlantısını kopararak bilinçdışı alanına iter. Savunma mekanizmaları biz insanoğlu için ruhsal bütünlüğümüzü koruyan, kendimizi sevmemizi sağlayan kalkanlarımızdır; fakat bu mekanizmaların fazlaca kullanılması kişiyi gerçeğin çarpıtılmasına, gerçeğin inkârına ve hatta gerçeklikten kopuşa kadar sürükleyebilir.
Duygusal Bastırma ve Yabancılaşma
Bu bağ kopuşu, bireyin içsel bütünlüğünü zedeler. Örneğin; öfke, suçluluk, kıskançlık ya da değersizlik duyguları, tehdit edici bulunduğunda bilinçten uzaklaştırılabilir. Ancak bu duygular ortadan kalkmaz, sadece bastırılır.
Bu bastırılan içerikler semptomlar, ilişkisel problemler ya da psikosomatik belirtiler yoluyla dolaylı olarak kendini gösterir. Kendine uzak bu duygularla bağlantı kuramayan birey, içsel bir yabancılaşma ve boşluk hissi yaşayabilir. Özellikle depresyon, anksiyete bozuklukları ve kimlik sorunları, bu kopuşun sıkça gözlenen sonuçlarıdır.
Bu duygusal kopuş yalnızca bireyin içsel dünyasında değil, kişilerarası ilişkilerinde de belirgin bir etki yaratır. Duygularını hissedemeyen ya da adlandıramayan birey, karşısındakine duygusal olarak erişmekte zorlanır. Bu durum sağlıklı bağlanmayı engelleyebilir ve kişinin kendini hem yalnız hem de anlaşılmamış hissetmesine neden olabilir. İçinde bastırılmış ve tanınmamış duygularla yaşayan birey, dış dünyada da otantik bir varlık gösteremez; böylece hem kendine hem başkalarına yabancılaşma yaşar.
Kendine Yabancılaşmış Biri Kendini Nasıl Hisseder?
Kendine yabancılaşma hissi gerçeği çarpıtma ve duygulardan uzaklaşma olabileceği gibi tamamen gerçeklikten kopuşunda oluşabildiği geniş bir hat üzerindedir. Kişinin psikodinamik yapısının bu hat üzerinde nerede olduğuna göre deneyimledikleri duygular ve duyguların şiddeti değişkenlik gösterebilir. Genellikle kendi duygularından uzaklaşan kişilerde gözle görülür bazı yaşantılar vardır ve zaman zaman bunu kendileri de dile getirebilirler.
Boşluk ve Anlamsızlık Hisleri
“Her şey yolunda gibi ama içimde bir şey eksik; sanki hissedemiyorum, sanki kalbimle aramda ince görünmez bir perde var.”
Boşluk hissi, “içteki boş” kısımların dışa vuruşudur. Kişi kendi duygularıyla bağları yitirdiğinde ortaya çıkan, anlam ve aidiyet duygusunun zayıflığı, içsel bir kopuş halidir. Bu durum psikolojik ve varoluşsal olarak ele alındığında, bu his sadece ruhsal bir durgunluk değil; kişinin yaşamla, kendisiyle ve çevresiyle kurduğu ilişkinin derinlik kaybına işaret eder.
-
Hayat anlamsız, rutinler amaçsız gelir.
-
“Neden bunu yapıyorum?” sorusu sık sık zihni meşgul eder.
-
Keyif alınan şeylere karşı bile yabancılık hissedilebilir.
Kendi Duygularını Tanıyamama
Bireyin yaşadığı duyguları fark edememesi, adlandıramaması ya da anlamlandıramaması durumudur. Bu durum, kişinin içsel dünyasıyla bağlantı kurmasını zorlaştırır; ne hissettiğini bilmemek, duygularını karıştırmak ya da onları bastırmak şeklinde ortaya çıkabilir.
“Mutlu muyum, üzgün müyüm yoksa hiçbir şey mi hissetmiyorum?”
Aynaya Bakınca Yabancı Hissetme
Kişi aynadaki ben ile temas kurmakta zorlanır. Sadece izler. Ama onunla bağı kısıtlanmış gibidir.
-
Fiziksel görüntüsüne yabancılaşma yaşar.
-
Aynaya baktığında kendisini tanıyamıyormuş gibi olabilir.
-
Sesini, yüzünü hatta davranışlarını bile “sahici değilmiş” gibi algılayabilir.
Sosyal İlişkilerde Kopukluk
Duyguları ile bağı koparan kişi, duygu aktarımı olabilecek her durumda kopukluk hisseder.
-
İnsanlarla sohbet ederken “orada ama değilmiş” gibi hisseder.
-
Yakın ilişkiler gittikçe daha da yüzeyselleşmeye başlar.
-
Bazen de “ben burada değilim” ya da “kendimi dışarıdan izliyorum” gibiyim hissi olabilir.
Kimlik Bulanıklığı
Duygulardan uzaklaşma arttıkça benlikten kopma da bir o kadar derinleşir ve gittikçe yabancılaşmaya ve karışmaya başlanabilir.
-
Ne istediğini, neye inandığını bilememeye başlar.
Depresif veya Donuk Bir Ruh Hali
Duygulardan geri çekildiğinde içsel boşluk kimi zamanlarda depresif duygular ile dolmaya başlar. Depresif duygular çoğu zaman kendi içimizde kuramadığımız bağların çığlığıdır. İçimizde kopan parçalarımızın acıyan ve acıtan yanlarıdır. Bazen de bu durum donuk bir ruh hali ile ortaya çıkar.
-
Kişi ne gülebilir, ne ağlayabilir; sanki her şey düz bir çizgiymiş gibi gelir.
-
İçsel olarak “eksik” hissini fark edebilir.
Sonuç: Duygularla Bağlantıyı Onarmak
Sonuç olarak; duygulardan kopmak bir savunma mekanizması olabilir, evet. Ama bu kopuş kalıcı olmak zorunda değil. Kendimizle ve çevremizle kurduğumuz bağları onararak, yeniden hissedebiliriz.
Psikoloji bize gösteriyor ki, duygular bizi insan yapan en temel parçadır; onları yadsımak değil, anlamlandırmak güç verir hem kendi iç dünyamıza hem de dış dünyaya.